Düğünlerimizdeki halay ve eğlencelerin hikmeti

Teslime Gülsen NURDOĞAN

 

Bir akrabamızın düğününe gittik. Damat bir yetim..babası kum ocağında çalışırken üzerine toprak uçması sonucu vefat etmişti. Genç yaşta öldü. Allah rahmet eylesin.

Gelin ve damat alkışlar içinde salona girerken o genç ve yiğit adamı hatırladım. Hey dünya dedim, babacığı bu günleri görseydi...Pırıl pırıl iki genç, ömür boyu sürecek bir birlikteliğe adım atıyorlar, herkes şen-şakrak, ne de olsa düğün, böyle bir günde sevinç içinde olmak onların hakkı fakat ya babacığı olsaydı, o da bu günleri görmeyi istemiştir ama göremedi işte, diye geçirdim içimden. Ve,

''Yoksa var mı insana her kurduğu hulya, Fakat Allah'ındır Âhiret ve ûlâ..'' Necm Suresi 24.25. ayetleri hatırladım...

Beyaz başörtüsünün üstünde kabarık tülleri, ince endamıyla gelin çok güzeldi. Damat ürkek ve tedirgin, mahcup ve utangaçtı. Bu onlar namına yapılan en güzel tören. Bunca insan bu sevinçli günlerinde onların yanında olup, sevinçlerini paylaşmak için gelmişler, bütün gözler onların üzerinde, onlar heyecanlanmasın da kim heyecanlasın. Allah nazarlardan korusun bütün genç çiftlerimizi. Bir yastıkta kocasınlar. Dünya ve ahiret saadetlerine ersinler...

Dün de çok yakın bir akrabamın kızının düğün mevlidi için Mersin'deydim. Gelin Almanya'ya gideceği ve bir düğün de orda yapılacağı için sadece yakın akraba ve bir kaç eş-dost dışında kimseyi çağırmamışlar. Yemekten sonra benden kısa bir konuşma yapmamı istediler. Kendimi hiç yakıştıramasamda böyle meclislerde konuşmaya, çoğunluğu benim yakınım, büyüğüm olan bu hanımların ısrarları karşısında Efendimiz sallallahü aleyhi vesellemin mübarek sözlerinden bir kaçını söyleyerek, Onun o birbirinden kıymetli hadisleriyle toplantıyı şereflendirmiş oldum. Evliliğin sünnetteki yerine değindim. Gen çiftimize bütün davetliler adına hayır dileklerinde bulundum.

Küçük bir kına merasimi yaptık. Kına türküleri söyledik. Gelinden önce kayınvalide ağladı.. Böyle bir milletiz; en güzel günümüzde bile ağlıyoruz...

İki katlı evin birinci katında sadece kadınlar, üst katta da erkekler ağırlanmış oldu. Kınanın arkasından çerezler ve tatlılar ikram edildi. Artık merasimin bittiğini düşünüyordum, o da ne?..

Kambur sırtlı, eli deynekli bir ihtiyar oynayarak içeri giriverdi. Bunun az önce kına tepsisi elinde ''Kınayı getir aney, Parmağı batır aney, Bu gece misafirim, Yanında yatır aney'' türküsüyle kınamızı şenlendiren, aynı zamanda lezzetli düğün yemeklerini yapan, düğün evinin Sivaslı komşusu olduğunu farkettim. Davetlilere harika bir show sundu. Eline diline sağlık..

Düğünler iki gencin sevinç günü olmakla birlikte tüm dost ve akrabaları biraraya getiren en önemli bir toplantı da olmuş oluyor. Aylardır hatta yıllardır göremediklerinizi düğünlerde görüyorsunuz. Hal hatır soruyor, hatta dünya hali n'olur n'olmaz diye helallik de alıyorsunuz. Sırf bu açıdan bakılsa bile düğünlerimiz, nikah törenlerimiz ne güzel bir adet ve ananedir.

Takılar takılıyor, hediyeler takdim ediliyor, kınalar yakılıyor... Geçmişten bu güne eğlence kültürümüzün olmazsa olmazı halaylarımız düğünlerimizde can buluyor. Keklik oyunu, serçe oyunu, topal kız geçmişten geleceğe oynanagelen oyunlarımızdan. Üç ayak,harmandalı izlemeye doyulmayanlardan. Halaybaşının gruptan ayrılıp ortaya çıkarak döne döne naralar savurarak oynaması atalarımızın savaş meydanlarındaki yiğitliklerini hatırlatıyor. Oyun ve halaylarımızın nerden geldiğini düşündüğümde bütün bunlar bana Hz. Aişe radyallahü anhüma'dan zikrolunan şu hadiseyi aklıma getiriyor. Hz. Aişe anlatıyor:

''Bir bayram günüydü. Habeşliler mızrak ve kalkanlarla halay çekip oynuyorlardı. Oyunu görmek istiyordum fakat Resulullah sallallahü aleyhi veselleme bu isteğimi söyleyip, söylememekte tereddüd ettim. Bana; ''Oyunu görmek ister misin?'' diye sorunca ''evet'' dedim. Hz. Peygamber sallallahü aleyhi vesellem beni tutup arkasına aldı, ben de çenemi omuzuna dayayıp onu izlemeye başladım. Bu sırada yanağım onun yanağına değiyordu. Resulullah sallallahü aleyhi v esellem oyun oynayanları gayrete getirmek maksadıyla : ''Haydi bakalım Erfide oğulları Benî Erfide, görelim sizi!'' diyordu. Bir süre sonra ben artık sıkılınca Hz. Peygamber sallallahü aleyhi vesellem bana: ''Bu kadar yeter mi?'' diye sordu. Ben ''evet'' deyince: ''Haydi öyleyse git'' buyurdu.

Eskiden beridir düğünlerimizde çok oynanan Serçe oyununda şuna dikkat ettim.

Halaybaşı ne yaparsa diğerleri de onu yapıyor. Geç kalan ya da bir hareketi erken yapan birine halaybaşının elindeki sopa iniyor. Düşünüyorum da ne güzel bir intizam var. Oyun değil bir eğitim bizim eğlencelerimiz. Eğlence kültürümüzü irdelesek ne hikmetler çıkıyor içinden. Resulullah Efendimizin Aişe validemizle seyrettikleri Habeşilerin ellerinde mızraklarla oynadıkları oyuna ne kadar benziyor Serçe oyunu.

Mersin'de Almanya'da ikinci düğününü yapacak olan kayınvalideye Almanyadaki düğünleri sordum. Orda düğün salonu çok çok önceden tutulmalıymış, düğün haftanın bir gününde yapılır Almanya'da. Yemek, tatlı, pasta, çerez salona ait, biz parasını öderiz, dedi. ''Peki Almanlar nasıl yapıyor düğünlerini, onlar da sizin gibi salon mu tutuyorlar, dedim. Hayır, onlar yakınlarını restoranta götürürler, Kilisede nikah kıyarlar, davetliler için de masa ayırttırırlar restorantta, dedi.

Geleneklerimiz uzun bir medeniyetin ortaya çıkardığı, farklı kültürlerle harmanlandığı estetik olgularla doludur. Halaylarımızı seyrederken, kınalarımızı yakarken, velhasıl aziz ecdadımızın yüzyıllardır devam ettirdiği geleneklerimizde içsel bir güzellik, ahlaki bir karakter bulurum hep..Belki bu; güle bakarken dikeninden önce, açtığı goncanın renk ve kokusunu gördüğümdendir. Bize güzel bakmayı öğretmiş sevgili Peygamberimiz sallallahü aleyhi vesellem. Fakat görünen yanlışlıkları da anında değiştirerek ümmetine örnek olmuş.

Düğünlerimizdeki yanlışlıkların da bir an önce değiştirilmesi dileğiyle...

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.