DTP'liler kendilerini aşabilir mi?

xxx78

PKK sorununda sona yaklaşıldığı anlaşılıyor. Türkiye'nin izlediği çok yönlü politikalar özellikle dışarıda sonuç verdi. Irak'ın kuzeyinden aldığı çok yönlü desteği yitiren PKK içeride de siyasi zeminini kaybedebilir.

Bu yeni durumun ilk işareti DTP Grup Başkanı Ahmet Türk'ten geldi. Deneyimli politikacının "PKK'nın silâhlı mücadelesi Kürtlere zarar veriyor" sözleri başka siyasi önderlerden de destek görüyor. PKK ile aralarına mesafe koyduğu zaten bilinen Sertaç Bucak ve Şerafettin Elçi, PKK'nın demokratik çözümün yollarını tıkadığını bir kez daha vurguladılar.

Terör örgütlerinin sahneyi terk etmesi kolay olmuyor. Bunun anlaşılabilir pek çok sebebi var. Bundan dolayı, teröre maruz ülkelerde yeniden rahat ve huzurlu ortama geçiş genellikle olağanüstü sancılı süreçler sonrası gerçekleşebiliyor. İspanya'dan, İngiltere'den örnekler karşımızda; Türkiye de aynı gerçeği yaşayarak öğrendi. Terörü sona erdirecek her barışçı girişimin desteklenmesi gerekiyor.

PKK, şaka değil, 1980'lerin başından beri ülkenin en ciddi sorunu. Bu sorun yüzünden kaç kişinin hayatını kaybettiği, sorunun maddi faturasının ne kadar olduğu tam bilinmiyor; yuvarlak hesap "30 bin ölüme, 100 milyar dolara mal oldu" deyip geçiyoruz. Hayatını kaybeden her insanın arkasından ne tür beşeri bir trajedi yaşandığını, teröre kaptırılan her kuruşun kaç gencimizi işsiz bıraktığını pek düşünenimiz yok.

Özellikle bölge politikacılarının ilk düşünmesi gereken, sorunun bu yönleri olmalıydı. Ölen-öldürülen her insan, terörün yok ettiği her kuruş, politika yapmayı da zorlaştırıyor çünkü...

Bölge politikacılarının bu gerçeği görmemelerinin, görseler bile görmezden gelmelerinin sebebini de biliyoruz: Temsil üzerine oturan bir uğraş alanıdır politika ve bu yüzden politikacının duyargaları seçmen kitlesinin taleplerine açık olmalıdır; oysa bölge politikacılarının bildiğimiz anlamda bir 'seçmen kitlesi' yok ki? Tek seçicili politik çizgiler parti üretebiliyor, milletvekili de çıkartabiliyor, ancak sorun çözmüyor... Sorunun çözümü, kolay politikanın da bitmesi demek sonuçta...

Yolun sonu 22 Temmuz seçim sonuçları alındığında görünmüştü. "Ak Parti'nin başarısı oyun planımızı bozdu" itirafında bulunan yine deneyimli politikacı Ahmet Türk'tü. Ak Parti'nin kapatılma tehdidi altına düşmesi bile, yapılacak ilk yerel seçimin PKK'ya dayalı başarı hesaplarını bozacağı gerçeğine gölge düşürmedi. Halk tabanı bulunmayan bir hareketin uzun süreli başarısı düşünülemez.

Dış desteklerin gevşemesi, hatta yok olması gerçekleşmeden terörün biteceği söylenemezdi. Hükümetin uyguladığı bazen muhatapları "Ya Türkiye, ya terör örgütü" tercihiyle karşı karşıya bırakan tecrit politikaları, büyük çapta sonuç getirdi. Avrupa Birliği ve ABD kesin tavır belirledi PKK'ya karşı. Irak'ın kuzeyindeki yönetim, Türkiye'ye zarar veren bir varlığı içinde taşımaktansa Türkiye'yi yanında görmeyi yeğlemeyi nihayet akıl etti.

Sonuç alabilmek için hükümetin bölge insanını rahatlatacak 'Kürt sorunu' açılımlarını sürdürmesi şart.

Ahmet Türk'ün yarım ağızla da olsa söylediği silâhlı mücadelenin en fazla Kürtlere zarar verdiği gerçeği bölge politikalarında yeni bir döneme kapı aralayabilir. Meclis'teki mevcudiyetlerini tek bir kişiye borçlu olabilir DTP'liler; ancak onlardan beklenen, kendilerini aşmalarıdır. Bunu da ancak daha geniş bir temsil tabanı arayarak sağlayabilirler.

Arayış bu noktada durmamalı, DTP'nin bu topraklara uygun yeni bir barışçı dil bulmasıyla devam etmelidir. Hükümet de bu süreci yeni açılımlarla teşvik etmelidir. Partiler kapatılır, partiler açılır, bir şey fark etmez; önemli olan doğruların peşinden koşmaktır. Doğruların peşinde bir kadro, partisi kapatılsa bile ayağa kalkar; yanlışı savunanlar ise kolay kolay iflâh olmaz.

Unutmasınlar, ülkenin DTP'lilerden beklediği kendilerini aşmalarıdır.