Başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu'da DTP eliyle fitili ateşlenen son eylemlerin Ergenekon Davası ile aynı zaman diliminde patlaması yeterince dikkat çekicidir.
Türkiye'de ilk kez provokasyonların, faili meçhullerin arka planını gün ışığına çıkarmaya yönelik bir büyük mahkeme kurulurken; önce 'Dağlıca' karakterindeki Aktütün Saldırısı tezgahlanıyor, ardından da Ergenekon Davası'nı etkisizleştirmeye yönelik sokak eylemleri tırmandırılıyor.
Yani? Perde arkasındaki "güç merkezi" içerideki işbirlikçileri ve taşeron olarak istihdam ettiği terör örgütü vasıtasıyla "Ergenekon örgütünü rahat bırakın!" mesajı veriyor.
*
Böyle bir dönemde DTP lideri Ahmet Türk çıkıyor, son derece tahrik edici bir konuşmayla "kutuplaşmalar"dan fal tutuyor. Açıkça gerginliğe yatırım yapıyor, ateşle oynuyor.
DTP liderinin bu çıkışı yaptığı zaman dilimine özellikle dikkat ediniz:
Ankara'nın terörle mücadeleyi askeri operasyonlarla sınırlı tutmayan, bütüncül bir çözüm için adım attığı; Kürt sorununa, Güneydoğu'ya bakışında yeni bir açılım ortaya koyduğu bir dönemde DTP'nin yaptığına bakınız!
DTP "Öcalan'a kötü muamele" numarası üzerinden giriştiği eylemlerle ve genel başkanının tahrik edici söylemiyle çözüm konusundaki samimiyetsizliğini göstermiş oluyor; kime ve hangi amaca hizmet ettiğini bir kez daha ispatlıyor.
DTP'nin Meclis'te temsili, sorunun bütüncül çözümü açısından hayati bir fırsattı; ne var ki, bu süreçte Ahmet Türk'ün DTP'sinin Öcalan Kulvarı'ndan çıkmaya niyetinin bulunmadığı görüldü:
DTP, PKK ile "yanaşık düzen" siyasetini devam ettirmekte ısrarlı
DTP lideri, gerçekten Kürt sorununun çözülmesini istiyor olsaydı o vahim konuşmayı yapmazdı.
Ankara'nın Güneydoğu ile ilgili yeni açılımının artı Kuzey Irak yönetimiyle ilişki kurmasının, sadece ABD'yi ve PKK'yı değil Ahmet Türk'ün DTP'sini de rahatsız ettiği gayet açıktır.
Güneydoğu'da ortamı germeye çalışan DTP, kaosa oynayıp eylemleri yurt sathına yaymayı amaçlıyor.
Son günlerdeki hadiselerin gayet tabii Mart ayındaki yerel seçimlerle de bağlantısı var:
DTP, başta Diyarbakır bölgedeki kimi belediyeleri kaybederse böyle bir neticenin "örgüte destek için kullanılan altyapıların kaybedilmesi" demek olduğunu iyi biliyor!
*
DTP'nin 'darbeci' Ergenekon örgütü bağlamındaki tavrı uzun süre "tarafsız kalma" şeklindeydi!
Sonrasında, Ahmet Türk geldi "Elbette, tarafız" dedi
Ancak, Türk'ün "Ergenekon'a hareket çekiyor"muş gibi görünen bu ifadesinde samimi olmadığı son tahlilde (dava ile eş zamanlı eylemlerle) ortaya çıkıverdi.
DTP'liler Silivri'de "faili meçhullerin resimleri"ni taşıyan bir pankart açtılar; ancak bu sınırlı tavır asla Ergenekon'un gerçekten arka planına seyahat etmek anlamına gelmiyor!
Söz konusu faili meçhullerin emrini veren güç merkezinin, aynı zamanda PKK terör örgütünü kurduran ve kullanan mekanizma olduğunu ıskaladıktan sonra her gün pankart açsanız ne yazar?
Ahmet Türk, 12 Eylül darbesini eleştirirken en derindeki gerçeği -taammüden- atlıyor:
'Gizli İktidar' eliyle askerlere 1980'de darbeyi yaptırtan Washington'ın diğer eliyle PKK'yı inşa ederek "kanlı kabus filmi"nde kullandığını görmek istemiyor, Ahmet Türk!
PKK, "Erge-neo-kon Ahtapotu"nun kollarından biridir.