Dosyadan vekaletimizi kim aldı/yoksa siz mi!?…

Sezai ÇİÇEK

Dosyadan vekaletimizi kim aldı/yoksa siz mi!?…


Dava konusunu görüştüğümüzde, müvekkillerden anne Kağıthane’de iki oğlu ise Yeşilyurt’ta ikamet etmekteydi. Meryem Teyze’nin kocası vefat etmeden 5 ay önce bir bankanın Kağıthane şubesinden bireysel ihtiyaç kredisi kullanmış. Müşteri, banka şubesi tarafından kendi iştirakleri olan sigorta şirketinden kredi vadesi süresince hayat (can) sigortası yaptırılmış.


Kredi borçlusu vefat edince, borç bakiyesi, hayat sigortası poliçesine dayalı olarak sigorta şirketince ödenmesi gerekirken, vefat nedeni gösterilen kanser hastalığının poliçenin tanzimi esnasında müşteri tarafından beyan edilmediğinden bahisle reddedilmiş.


Borçlunun varisleri olan Meryem Teyzeye oğulları Kerim ve Samed mecburen kredinin bakiyesini kendileri ödediğinden bu kez sigortacıya karşı ödenen paranın iadesi işini takip etmemizi talep ettiler. Sigorta şirketine başvurumuz, kredi müracaatı sırasında ölüm sebebi olan hastalığın beyan edilmediğinden bahisle kabul görmedi. 


Bu kez de sigorta şirketine karşın bizden konunun takip edilmesini istedi. Varislerden aldığımız avukatlık vekaletnamesinde annenin mernis adresi Kağıthane iken diğer iki mirascının adresi ise Yeşilyurt ilçesi olarak kayıtlıydı.


Davalı sigorta şirketinin merkezi Beşiktaş ve davacılardan birisinin adresi Kağıthane olduğu için davamızı 14.11.2014 tarihinde İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesinde açmıştık. Davalı taraf mahkemede, davacıların murisinin kredi başvurusunda mevcut olan hastalığını beyan etmediğinden bahisle vefatı nedeniyle hayat sigortası poliçesinden kaynaklı tazminat ödemesi yapılamayacağını, davacıların haklı olmadığını savundu.


Oysa başvuru döneminde herhangi bir rahatsızlığı sözkonusu olmayan şahsa bu kredinin kullanılmasından iki ay sonra kanser teşhisi konulmuştu. Teşhise dair doktor raporu dava dosyasına ibraz edilmişti. Nitekim muris de teşhisten 4 ay sonrada vefat etmişti.
Mahkemece hastanelerden gelen kayıt ve belgelerle diğer deliller toplandıktan sonra dava dosyası, tıp doktoru, akademisyen hukukçu ve sigorta uzmanından oluşan üçlü bilirkişi kurulu tevdi edildi. Bilirkişi heyeti Aralık 2015 tarihli raporunda, davalı sigorta şirketinin iddialarının belgeye dayanmadığından bahisle davacıların talebinin haklı olduğu yönünde görüş beyan etti.


Davacı taraf olarak lehimize olan rapora itirazımız bulunmadığından bahisle, davanın kabulüne karar verilmesini isteyen beyanımızı dosyaya sunduk. Davalı taraf ise rapora itiraz ederek bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasını istedi. Mahkemece davalı şirketin bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının değerlendirilmesi için bilirkişi kurulundan ek rapor alınmasına karar verildi. Dosya kendisine tevdi edilen bilirkişi kurulu, “davalının itirazının ayrıntılı olarak cevaplandığı ve asıl rapordaki tespitlerin yerinde olduğuna dair” 29.07.2016 tarihli ek raporunu mahkemeye sundu.


Ek rapora karşı taraf vekilleri olarak yazılı beyanlarımızı bildirdikten sonra, davanın 10.duruşmasında (o güne değin 7 hakim değişmişti) mahkeme hakimi (ki bu hakim dosyanın 7.celsesine de katılmıştı):

“Belirli gün ve saatte celse açıldı. Davacı vekili Av. Sabit Eymen ile davalı vekili … geldi.
Açık yargılamaya devam olundu.
Davacı vekilinden soruldu : Deliller toplanmıştır, talebimiz gibi karar verilsin dedi.
Davalı vekilinden soruldu: Bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızı tekrar ediyoruz, yeni bir heyetten rapor alınsın, davanın reddine karar verilsin dedi.
Dosya incelendi.duruşmaya son verildiği bildirildi.
G.D: Ayrıntısı gerekçeli kararda belirtileceği üzere;
1-Davanın mahkememiz görevsizliği nedeniyle 6100 sayılı HMK'nın 114/1(c) ve 115/2. Maddesine göre usulden Reddine,
2-Dosyanın kararın kesinleşmesi üzerine 2 hafta içerisinde talep halinde görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine”, şeklinde karar verdi.


Davayla ilgili olarak mahkemenin görevsizlik kararı kesinleştikten sonra dosyamız, 2018 yılı şubat ayında İstanbul Tüketici Mahkemesine intikal etti. Davanın buradaki ilk celsesi için 26.06.218 tarihine gün verildiyse de o gün mahkeme hakimi izinli olduğundan dosyanın 20.12.2018 tarihinde yapılan ikinci duruşmasında (hakimde duruşmaya katıldığı için) taraf teşkili sağlanmış oldu.

Bu duruşmada karar verilmesini bekledik ancak, hakim duruşma zaptına:
“Belirli gün ve saatte celse açıldı.
Davacı vekili avukat Av. Sabit Eymen ve davalı vekili av…, duruşmaya katıldı.
Açık yargılamaya devam olundu.
Davacılar vekilinin dosyaya beyan dilekçesi sunduğu anlaşıldı.
Davacı vekilinden soruldu:
Son gönderdiğimiz açıklama dilekçemiz ve esasa ilişkin beyanlarımızı tekrar ederiz davamızın kabulüne karar verilsin dedi.
Davalı vekilinden soruldu: Bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızı tekrarla yeniden uzman bilirkişiden rapor aldırılsın dedi.Dosya incelendi araştırılacak başkaca husus kalmadığından yargılamaya son verildi.

G.D: Gerekçesi daha sonra yazılacak kararda gösterileceği üzere;
1-Davanın yetkisizlik nedeni ile USULDEN REDDİNE,
2-Yasal süresinde talep halinde dosyanın yetkili Malatya Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
3-Sair hususların gerekçeli kararda yazılmasına,
Dair, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek dilekçe ile İstanbul Bölge Adliyeleri nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.25.12.2018” şeklinde hüküm tesis etti.


Dosyanın Tüketici mahkemesindeki muhakemesini, Ocak 2017 tarihinden itibaren büroda çalışan başka bir avukat yetki belgesiyle davacı vekili olarak takip ediyordu.


Davanın ikamesi esnasında davacı anne ( Ortabayır mh. Kağıthane, İstanbul) adresinde ikamet etmekteydi. Zaten müteveffanın da adresi davacı eşiyle aynı yer idi. Biz duruşmada davamızın kabulüne hükmedileceğini beklerken, mahkemece davalılardan ikisinin Malatya'da ikamet ettiğinden bahisle davamız hakkında yetkisizlik kararı verilmiş ve dosyanın yargılamasında Malatya Tüketici Mahkemelerinin yetkili olduğu yönünde hüküm oluşturulmuştu.
Oysa davamızda 3 davacı bulunmakta ve bunlardan birisinin adresi ile davalı şirketin adresi itibariyle İstanbul Tüketici Mahkemesinin adli yargı alanında olduğu düşüncesindeydik. Hatta dosyaya sunulan veraset belgesinde de vekaletnamede Malatya adresinde mukim gözüken diğer davacının adresi Kağıthane olarak yazılıydı. Bu nedenle biz de haklı olarak İstanbul Tüketici Mahkemesinde karara bağlanacağını bekliyorduk.


Mahkeme, yetkisizlik kararına gerekçe olarak, davanın ikamesi esnasında yürürlükte bulunmayan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 19. Maddeye dayanmıştı. Oysa davanın açıldığı tarih dikkate alındığında 01.10.2011 gününden itibaren 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu yürürlükte olduğu anlaşılacaktı. 


Zira 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu 15. Maddesinin ikinci fıkrasında "Can sigortalarında, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir." şeklinde hüküm bulunmaktadır. Bu yönüyle de mahkemenin kararı isabetli değildir düşüncesiyle karara karşı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf itirazında bulunduk.


Hatta istinaf itiraz dilekçesini sunduğumuzda, mahkeme hakimine davacılardan birinin adresinin İstanbul olmasına rağmen neden yetkisizlik kararı verildiğini sorduk. Hakim ise her üç davalının da adresinin Malatya olduğunu düşündüğünü, zira dava dilekçesinde bu şekilde yazılı bulunduğu için de vekaletnamedeki adreslere bakmadığı için bu şekilde bir karar verdiğini, hükmün istinaftan dönebileceğini de söylemişti.


Bu arada davanın açılmasından itibaren dosyanın duruşmasına katılan hakimleri bir bir saydım. Kimler yok ki… İşte hakimlerimiz; Ramazan, Keskin, Umur, Hakan, Sevilay, Ali, tekrar Hakan, Buket, Merve ve nihayet Harun…


Dosyamız bir yıla yakın bölge adliye mahkemesinde bekledikten sonra nihayet karara çıktı. Tam istinaf itirazımız kabul edilip yargılamaya İstanbul’da devam edilecek diye beklerken meğer dosyamızda davacıların bize verdiği avukatlık vekaleti kaybolmuş. Yahu kim alır bu vekaleti diye düşündük ve bir türlü işin içinden çıkamadık.


Tabi biz de vekaletnamemizi yeniden harçlandırıp İstinaf Mahkemesinin eksikliğin ikmaliyle dosyanın yeniden kendisine gönderilmesine dair kararının gereğini ifa ettik.


Sahi dosyadan bizim avukatlık vekaletimizi kim aldı dersiniz.
Yoksa siz mi çekip aldınız!? Etmeyin yahu, hiç böyle şaka olur mu!?... :))))

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.