DOSTLUK, GÜZELLİK ve ÜÇ PUAN...

Ulvi SEVECEN

       Cuma akşamı televizyon ekranında milli takımımızın Kazakistan'la yapmış olduğu maçı izlerken hayalen geçmişe doğru bir yolculuk yaptım.1994 yılı sıcak bir ağustos ayında bir eğitimci olarak bu kardeş ülkeye ayak bastığımda henüz çok gençtim.Vazife yaptığım dört yıl boyunca her anı unutulamayacak güzel günler yaşadığım bu toprakların özgürlük tutkunu güzel insanları, bağımsızlığını ilan edeli henüz üç yıl olmuştu. Atayurt'un bitmek tükenmek bilmeyen geniş bozkırlarına sahip bu ata topraklarında yaşanılan tüm olumsuzlukları veya güzellikleri onlarla beraber paylaştığım unutulmaz günlerdi o günler.

Şimdilerde Kazakistan'da, aradan geçen onlarca yıl içerisinde bir çok ihtiyaçların karşılandığı, yaşanan bir takım sıkıntılara rağmen genelde refah düzeyinin arttığı ve artmaya da devam ettiği bir tablo göze çarpıyor. Bunun yanında, yüzlerce farklı din ve ırktan oluşan karma bir demografik yapıya rağmen, birlikte yaşama kültürünü hayata geçiren, bölgedeki diğer ülkelerin gözlerini kamaştıran bir ülke görünümünde.Bu tablo karşısında en çok sevinen, gurur duyan bizler yani Anadolu insanı olsa gerek...

O yıllar, çoğunluğu tanınmış uluslararası şirkelerin ülkede yatırımlarını arttırdığı ve sosyal sorumluluk kapsamında gerçekleştirilen organizasyonlarla sosyal hayatın yeni yeni canlandığı yıllardı. Bu canlılık, sponsorluk sisteminin de yaygınlaştırılmasıyla sportif alanda da kendini göstermişti.Genelde salon sporlarının çokça öne çıktığı ülkede, bu desteklerle futbol da yaygınlaşmaya başlamış, finansal desteklerle kulüplerin ihtiyaçlarının karşılanması ve mevcut spor tesislerin moderleşmesi (Almatı Stadyumu LG tarafından modernize edilmişti), yenilerinin açılması ülkede ulusal süper ligin kurulmasına zemin hazırlamıştı.1994'de FİFA üyeliği, arkasından 2002'de ise UEFA üyeliğine kabul edilmesiyle birlikte Kazakistan milli takımı, Dünya Kupası ve Avrupa Şampiyonası grup elemelerine katılarak kendini kanıtlama çabası içerisine girmiştir.

Türkiye ile Kazakistan arasında daha kuruluşunun ilk yıllarında başlayan ekonomik ve kültürel işbirliği 2006'dan sonra futbol arenasında da kendini göstermeye başlamıştır.Bu alanda ilk yakınlaşma 2006 Dünya Kupası grup eleme maçlarında gerçekleşti.Yapılan iki karşılaşma da milli takımımızın galibiyetiyle sona erdi. Şimdilerde ise, 2012 Avrupa Şampiyonası elemelerinde aynı gruptayız ve ilk maçımızı geçen Cuma günü Astana'da oynadık.

Astana,Kazakistan Cumhuriyeti'nin başkenti. Şehrin yeni görünümünde yüzde 70 'e varan desteğin özellikle inşaaat alanında Türk işadamları tarafından yapıldığı herkesce bilinmekte. Alışveriş merkezleri, devletin yeni modern kamu binalarının yapımı, hastane, eğitim ve kültür merkezleri gibi yapıların yanında gerçekleşen en büyük ve en önemli proje Astana Arena Stadı olmuştur.Son derece modern ve yüksek teknolojiyle inşa edilmiş bu kompleksin maliyeti 200 milyon dolar.Otuz bin seyirci kapasiteli bu statta oynanan ilk uluslararası maç ise Türk milli takımına nasip oldu.

KISACA MAÇ...

2012 Avrupa Futbol Şampiyonası yolculuğunda takımımız ilk maçını Kazakistan ile oynadı.İstanbul'dan ayrılırken havaalanında “ Türk-Kazak Dostluk Derneği” tarafından “Dostluğumuz Ebedi olsun” sloganıyla Astana'ya uğurlanan milliler, orada da sayıları iki bine varan Türk futbolseverlerinin desteği ile maçı kazanmasını bildi.


İlk maçların daha sonraki maçlarda ortaya konacak performans için çok önemli olduğu bir gerçek. Maçın ilk 20 dakikasında orta saha ve forvet bütünleşmesinden uzak, kanatlarda zayıf, sadece uzun mesafeli toplarla gol arama çabasında olan millilerimiz, bu dakikadan sonra daha hızlı ve organize bir oyun anlayışına dönünce skorun değişmesi çok da gecikmedi. Arda ve Hamit'in üst üste fileleri havalandırmasıyla üstünlüğünü ele geçirmeyi başardı.Hamit'in şık ve unutulmaz golü uzun süre konuşulacağa benziyor.Hamit, oynadı,oynattı ve golünü attı.Oynadığı futbolla takımın saha içi motivasyonuna da büyük katkıda bulundu.

Gollere kadar ki zaman diliminde Kazakistan takımında öne çıkan isimler, Jumagaliev ve iki önemli pozisyonu kullanamayan Kislisin oldu.Oyunun ilk dakikalarında ağırlığını koyan ve birkaç gol pozisyonu yakalayan Kazak oyuncular, son vuruşlarda başarılı olamadı,bazı pozisyonlar da kaleci Onur'un ellerinde eridi.

 

İkinci yarıya ilk yarı skorunun rahatlığı ile çıkan milliler, karşılarında daha diri, daha atak bir takım gördüler.Bu bölümde Kazak ataklarından adeta bunalan savunmamız zor anlar yaşadı. Ama ilk yarıda olduğu gibi Kazak forvetlerinin son vuruşalarındaki beceriksizliği ve Onur'un başarılı kurtarışaları skorun değişmesine izin vermedi.Bir türlü istediği gole ulaşamayan ev sahibi futbolcuların sertliklerinin artması ise, salı günü oynayacağımız Belçika maçında birkaç oyuncumuzun olamayacı kaygısı uyandırdı bizlerde.Ciddi bir endişeye kapıldık. Bu dakikalarda, ciddi pozisyon üretemeyen milliler için değişikliğin olması gerekliliği konuşulmaya başladığında, Nihat'tan gelen gol bizleri rahatlattı ve rakip takımın direncinin de kırılması için yeterli oldu.Bu son gol, maçın da skoru oldu.

Gollerin dışında futbol olarak pek de güven verici bir performans ortaya koyduğumuz söylenemez. Ne olursa olsun elemelere galibiyetle başlamak çok önemliydi.Bu maç bir nevi kendimizi tanıma, eksikliklerimizi giderme özelliğine sahip bir maç oldu.Belçika maçının oyuncularımızın daha farklı bir motivasyonla, kendilerine olan güvenlerini sahaya yansıtacağı bir maç olacağına inanıyorum.

Kazakistan'a gelince, son yıllarda sahip olduğu modern kompleksler ve spora verilen desteklerle zaman içersinde tecrübe ve başarı çıtasını arttıracaklardır.

Elemelerde milli takımımızla birlikte takip edip destekleyeceğimiz diğer takım Kazakistan.

Gönlümüz onların da başarılı olmaları yönünde.Tribündeki taraftarların atkılarındaki ahenk gibi...


ulvi_sevecen@hotmail.com

 



 

 



 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.