1971 yılı Ağustos ayı başlarında devrin Fransa Cumhurbaşkanı Georges Pompidou New York limanına içi Amerikan Doları balyalarıyla dolu bir savaş gemisi gönderdi. ABD’den gemideki her 35 Dolara karşılık 1 troy ons (31.103 gram) altın istedi. ABD de istemeye istemeye de olsa Dolarları alıp karşılık gelen altın külçelerini Fransız savaş gemisine yükledi.
Peki ne olmuştu da Fransa Devleti parasını kurtarmak için bekinde bir silah ile birlikte tahsilat yapmaya giden bir kabadayı tüccar gibi davranmıştı?
1944 yılı Temmuz ayında ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir kasabası olan Bretton Woods’ta 44 gelişmiş ve gelişmekte olan ülke arasında yapılan anlaşma ile Amerikan Doları artık dünyanın rezerv parası haline gelmişti. O sırada dünyadaki altın paranın %75’ine sahip olan ABD anlaşmayı imzalayan ülkelere “uluslararası ticarette altın yerine ABD Doları kullanmaları halinde buna mukabil istedikleri zaman her 35 Dolar karşılığında bir ons altın vermeyi” taahhüt etti.
Bretton Woods sistemi ile 1929 yılında yaşanan ekonomik buhran ve ardından gelen II. Dünya Savaşı sonrası uluslararası para değişiminin duraksama noktasına gelişinin ve ülkeler arası ticaretin durmasının önlenmesi, uluslararası alanda tekrar parasal döngünün düzelmesi ve ekonomik istikrarın sağlanması amaçlanmıştı.
1946 yılında yürürlüğe giren bu anlaşma 1955’li senelere dek işe yaradı ve dünya ticaretini geliştirdi. Dünya Bankası ve IMF bu anlaşmanın hemen sonrasında kuruldu.
Ama ABD’nin bu tarihten sonra önce bütçe açıkları vermeye başlaması ve ardından Vietnam Savaşı’na girmesiyle birlikte bu anlaşma çatırdamaya başladı. Çünkü ABD bütçe açıklarını yamamak ve savaş masraflarına yetişebilmek için habire para basıyordu. Dolayısıyla enflasyonist bir ortam oluştu.
Dolar reel olarak değer kaybediyordu ama “35 $ = 1 Ons Altın” paritesi hala yerinde duruyordu. Bretton Woods anlaşmasına dahil olan ülkelerin Doların altına karşı değerinin suni bir şekilde yüksek tutulduğunu anlaması gecikmedi.
4 Şubat 1965 tarihinde devrin Fransa Cumhurbaşkanı meşhur tarihi karakter Charles De Gaulle bir basın konferasında ABD Dolarını eleştirdi, dahası tarafsız olamayacağı için uluslararası ticarette kullanılamayacağını ileri sürdü ve altın standardına geri dönülmesini teklif etti. Bu demeç sonrasında ABD ile Fransa arasındaki ilişkiler uzun bir süre bozuldu.
1971 yılı başlarında ise Federal Almanya artık Alman Markı satıp Amerikan Doları almaktan vazgeçti. 1971 Temmuz ayında İsviçre 50 milyon Dolarını yaklaşık 44 ton altına çevirdi. 1971 Ocak ayında Fransa 191 milyon Dolarını yaklaşık 169 ton külçe altına çevirdi ve New York limanına gönderdiği savaş gemisine yükletti. 11 Ağustos 1971’de İngiltere 3 milyar Dolar değerindeki altınının Fort Knox’tan çıkarılıp New York’taki Federal Rezerv Bankasına taşınmasını istedi.
Dolarlarını altına çevirmek isteyen ülkelerin sayısının hızla artması ABD ekonomisi için çok ciddi bir baskı yarattı ve altın rezervlerinin hızla erimesine ve hatta yarıya inmesine sebep oldu.
Bu baskıyı kırmak ve altın rezervlerinin erimesini durdurmak adına 15 Ağustos 1971 tarihinde devrin ABD Başkanı Nixon televizyonda halkın karşısına çıktı ve “35 $ = 1 Ons Altın” standardından “geçici” olarak çıktıklarını açıkladı. Yani artık herhangi bir şahıs veya ülke bir ABD Merkez Bankası şubesine giderek 35 Dolar verip 1 ons altın alamayacaktı.
Peki sonrasında ne mi oldu? ABD 1970’li yıllar boyunca %20’lere ulaşan enflasyon ile boğuştu. Altın fiyatları fırladı. Geçen 53 sene içerisinde altının ons fiyatı neredeyse 70 kat arttı.
Amerikan Doları tüm bu olanlara rağmen bugün rezerv para olma hegemonyasını hala sürdürüyor. Çünkü ABD hala dünyanın süper gücü ve Amerikan Doları diğer tüm ülkelerin para birimlerine kıyasla daha güçlü ve istikrarlı.
Ama artık Amerikan deyimiyle “kedi torbadan çıktı”. Özellikle Asya ülkeleri ürettikleri malları devamlı değer kaybeden kağıt paralar (fiat money) karşılığında satmak istemiyorlar. Altın gibi değerini muhafaza eden kıymetlerle alışveriş yapmak istiyorlar.
ABD’nin son zamanlarda Doları bir silah gibi kullanıp istediği zaman ticari ambargolar getirmesinden rahatsız olan ülkeler de artık karşılıklı ticarette Dolar yerine birbirlerinin para birimleriyle bir nevi bartır yapmayı tercih ediyorlar.
Hatta bu ülkeler 2009 yılında bir adım öteye gittiler ve BRICS adında yeni bir ekonomik ve politik topluluk oluşturdular. BRICS’in arkasında altın olan yeni bir para birimi oluşturma konusunda ciddi çalışmalar yaptığı artık bir sır değil. BRICS hakkında daha detaylı bilgi için bu konudaki yazımı okuyabilirsiniz. https://www.habername.com/yazi-amerikan-dolarinin-tahti-sallantida-mi-13402.htm
Dünya ve güç dengeleri hızla değişiyor. Önümüzdeki senelerde finans dünyası çok önemli ve çok sayıda uluslararası problemler çıkarabilecek gelişmelere gebe. Her beraber izleyip göreceğiz.