İSLAMABAD-TAHRAN-ANKARA- Türkiye'den biraz daha Doğu'ya gidildiğinde görüntüye en sık giren, 'asker figürü' oluyor. Batı'da neredeyse merasimden merasime görünür hale gelen asker, Doğu'da her yerde karşınıza çıkıyor.
İslamabad'ta Millet Meclisi ile Senato'nun ortak oturumunda konuşurken Başbakan Tayyip Erdoğan, hemen yanındaki locada ülkenin en üst düzey subayları oturuyordu. Tahran'da ise neredeyse bütün önemli görüşmelerde İranlı subaylar ve Devrim Muhafızları görünür haldeydiler.
Türkiye'de durum ne acaba?
Hayli zor şartlarda kurulmuş bir cumhuriyetiz ve buna kavuşabilmek için hayati önemde bir İstiklal Savaşı vermemiz gerekti; Cumhuriyet'in kuruluşunda askerler hep ön plandaydı doğal olarak... Bugüne kadar dört askeri müdahale yaşandı ve ilki dışındaki bütün anayasalar askerin damgasını taşıyor; 1982'de halkoyuna sunulan ve halen yürürlükte bulunan anayasaya son biçimini beş orgeneral verdi.
1982 askeri darbesiyle başlayıp ANAP'ın iktidara geldiği 1984 yılı başına kadar geçen sürede kabul edilmiş bütün yasa, yönetmelik ve genelgelere, 1982 Anayasası, 'dokunulmazlık' kılıfı sağladı. Bugüne kadar siyasi sisteme müdahale ettiği için tek bir darbeci yargılanmış değil.
Meclis'in yeni yasama yılının açılışında gözlerimiz askerlere ayrılmış locaya kayıyor; komutanlar gelmemişlerse huzurumuz kaçıyor, protesto sayıp ciddiye alıyoruz.
Ülkemizdeki durum bu. Acaba bu durum bizi 'Doğulu' mu, yoksa 'Batılı' mı yapıyor?
Yönetici kadrosu 'Doğulu' değerlere sahip bir parti iktidarda; ancak yedi yıllık yönetiminde Türkiye pek çok yönden 'Batılı' bir görüntüye büründü. Doğulu değerlere sahip çıkarken ülkeye Batılı özellikler kazandırmaya çalışan bir kadrosu var Ak Parti'nin... Daha fazla hak ve özgürlük talep edebiliyor, derdimizi anlatırken daha az korkuyor, 'savaş' sözcüğünden çok 'barış' sözcüğünü seviyor, sorunlarımızı güne uygun yollarla kendimiz çözmeye çalışıyorsak, bütün bunları Ak Parti'nin tercihlerine borçluyuz.
Başka herhangi bir konuda Türkiye'yi Batılı özelliklerle tanıştırmak için cesur adımlar atabilen Ak Parti iktidarının da zorlandığı bir yer var: Asker-sivil ilişkileri... Sözgelimi, eşkiyayı dağdan indirmek için önceki iktidarların akıllarına geldiğinde kâbus gördükleri çarelere başvurabiliyor Ak Parti, bu çarelerin çoğu 'Batı' kaynaklı olabiliyor... Ancak iş Batılı özellikleri asker-sivil ilişkileri alanına taşımaya gelince sigorta atıveriyor.
Cumhuriyet'i askerler kurdu. Biz asker milletiz. Halkımızın en güvendiği kurum ordumuzdur.
Hayatımızı da, devletin sistemini de bu ve benzeri sloganlar belirliyor. Anayasa ve yasalarla geniş tutulmuş askerî alanı, Batı demokrasilerinin öngördüğü sınırlar içerisine çekmeye teşebbüs etmekte zorlanıyor Ak Parti... AKP cesaret edip 'yargı' alanında askerin alanını kısıtlamaya kalkıştığında, muhalefet yeni düzenlemeyi iptal ettirmek için derhal ortaya atılıyor.
Türkiye'ye Batı'dan bakıldığında Doğulu özellikler göze batıyor; peki Doğu'dan bakıldığında ne durumdayız? Cevabım şu: Asker-sivil ilişkilerinde Doğu'dan bakıldığında da hâlâ Doğuluyuz...
'İrtica belgesi' de denen ve ıslak imzalı nüshası ortaya çıkana kadar 'kâğıt parçası' muamelesi gören belge tam da bu noktada önemli. Belgeye siviller yerinde tepkiler verdiler, ama aynı belge askerler tarafından fazlaca 'serinkanlı' karşılandı. Sebebi belli: Sivillerin 'sakıncalı' gördüğü söylem ve eylemleri, askerler -besbelli- 'görev sınırları' içerisinde sayıyorlar.
Demokrasisini Batılı standartlara yaklaştırmış bir ülke Türkiye ve bu alanda en belirgin eksikliği asker-sivil ilişkilerinin hâlâ doğru ve kabul edilebilir bir zemine oturmayışı...