Böylesine pek rastlanmaz.
O gün gazete manşetleri "Doğmamış bebeğin katili yakalandı" diye atılmıştı.
"Bombacı olduğu ve Güngören'de 17 kişinin, doğumuna iki hafta kalmış ana karnındaki bebeğin de katilleri" olduğu söylenenler yakalanmıştı.
Eğer onlarsa, onlar caniydi! Bu hale gelebilmek için kim bilir hangi insani eğitimsizlikler ile hangi cinai eğitimler içinden geçmişlerdi!
O gün gazete manşetleri "Doğmamış bebeğin katili yakalandı" diye atılmıştı.
"Bombacı olduğu ve Güngören'de 17 kişinin, doğumuna iki hafta kalmış ana karnındaki bebeğin de katilleri" olduğu söylenenler yakalanmıştı.
Eğer onlarsa, onlar caniydi! Bu hale gelebilmek için kim bilir hangi insani eğitimsizlikler ile hangi cinai eğitimler içinden geçmişlerdi!
Ama böylesine pek rastlanmaz.
"Doğmamış bebeğin katili"ni yakaladığı sırada devletim...
"Doğmuş 27 bebeğin aynı hastanede katli" de tam burada, bu topraklarda, hem de başkentteydi.
Elbet böyle olsun istemezlerdi ama... Hastane kadrosu, ebeler, hemşireler, doktorlar, yöneticiler "doğmamış ve doğmuş bebekler"i yaşatmak için eğitim görmüşlerdi.
Mesleki eğitimleri buydu.
Şanslıydılar hem: Anadolu'nun ücra köşelerinde, daha ana karnına düşerken kavruk, besinsiz, ölüme de yazgılı bebekleri yaşatmaya uğraşmıyorlardı.
"Prematüre" de olsa bebekler, Türkiye başkentinde, nispeten imkanlar dahilinde bu işe koyulmuşlardı.
Onlara bir sıfat yakıştıramayız.
"İyi insanlar" olduklarından da kuşku duymayız. Ama o bebekler ölmeyebilirdi ve o bebekler orada peş peşe öldüler.
Dağların, uzak yaylaların, ücra mezraların bebeklerinin henüz doğmadan, doğarken, doğduktan hemen sonra, az sonra, teker teker ve biner biner ölümlerinin fısıltısını duymayan bizler...
"Cani bomba" nın vahşi gürültüsüyle paramparça "doğmamış bebek" için isyan ediyor, "terörizm" in adını koyuyor...
"27 doğmuş bebek" in birden, peşi sıra, aynı yerde ölüvermesine ise ne diyeceğimizi pek bilemiyorduk.
İhmal vardı, aynı kuvöze tıkıştırılmış kiloluk bebecikler vardı, ısrarlı ve inatçı sorumsuzluk vardı.
Ama bu kocaman doğum fabrikasında, bu bebek tarlasında, bu prematüre bebek mezarlığında yüzlerce bebeği yaşatanlar da vardı ve dendiğine göre, ciddi biçimde ebe eksiği de vardı.
Çünkü atamalar yapılmıyordu ve belli ki donanım da eksikti..
Öyle işte... açık vardı, atamalar yapılmıyordu ve belli ki donanım da eksikti!
"Doğmamış bebeğin katili" nin doğduğu ülkede, "doğmuş onlarca bebeğin katli" meselesi hep bakiydi.
Birincisi "sisteme ve hayata düşmanlık"tı, biliyoruz.
İkincisi ise "sistemin ta kendisi".
"Doğmamış bebeğin katili"ni yakaladığı sırada devletim...
"Doğmuş 27 bebeğin aynı hastanede katli" de tam burada, bu topraklarda, hem de başkentteydi.
Elbet böyle olsun istemezlerdi ama... Hastane kadrosu, ebeler, hemşireler, doktorlar, yöneticiler "doğmamış ve doğmuş bebekler"i yaşatmak için eğitim görmüşlerdi.
Mesleki eğitimleri buydu.
Şanslıydılar hem: Anadolu'nun ücra köşelerinde, daha ana karnına düşerken kavruk, besinsiz, ölüme de yazgılı bebekleri yaşatmaya uğraşmıyorlardı.
"Prematüre" de olsa bebekler, Türkiye başkentinde, nispeten imkanlar dahilinde bu işe koyulmuşlardı.
Onlara bir sıfat yakıştıramayız.
"İyi insanlar" olduklarından da kuşku duymayız. Ama o bebekler ölmeyebilirdi ve o bebekler orada peş peşe öldüler.
Dağların, uzak yaylaların, ücra mezraların bebeklerinin henüz doğmadan, doğarken, doğduktan hemen sonra, az sonra, teker teker ve biner biner ölümlerinin fısıltısını duymayan bizler...
"Cani bomba" nın vahşi gürültüsüyle paramparça "doğmamış bebek" için isyan ediyor, "terörizm" in adını koyuyor...
"27 doğmuş bebek" in birden, peşi sıra, aynı yerde ölüvermesine ise ne diyeceğimizi pek bilemiyorduk.
İhmal vardı, aynı kuvöze tıkıştırılmış kiloluk bebecikler vardı, ısrarlı ve inatçı sorumsuzluk vardı.
Ama bu kocaman doğum fabrikasında, bu bebek tarlasında, bu prematüre bebek mezarlığında yüzlerce bebeği yaşatanlar da vardı ve dendiğine göre, ciddi biçimde ebe eksiği de vardı.
Çünkü atamalar yapılmıyordu ve belli ki donanım da eksikti..
Öyle işte... açık vardı, atamalar yapılmıyordu ve belli ki donanım da eksikti!
"Doğmamış bebeğin katili" nin doğduğu ülkede, "doğmuş onlarca bebeğin katli" meselesi hep bakiydi.
Birincisi "sisteme ve hayata düşmanlık"tı, biliyoruz.
İkincisi ise "sistemin ta kendisi".