HükümetDiyanet İşleri Başkanını azl etmiş (makamından almış) ve yerine Mehmet Görmez'i tayin etmiş.
Lâiklik ne demektir? Devletle din işlerinin ayrılması demektir. Ne acayip!..Lâik rejimin siyasî iktidarı keyfince Diyanet İşleri Başkanı'nı azl ediyor, yerine yenisini tayin ediyor...
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Ermeni patriğine karışabilir mi?
Rum patriğine karışabilir mi?
Yahudi Hahambaşısına karışabilir mi?
Masonların Üstad-ı Azamına karışabilir mi?
Bahaîlere karışabilir mi?
Alevî Dedelerine karışabilir mi?
Bunları azl edip yerlerine yenilerini tayin edebilir mi?
Eski Başkan Ali Bardakoğlu'nu az çok tanıyorduk...Yeni Başkan nasıl bir Müslüman acaba?..
Bizde son yıllarda bir "ele geçirme" modası veya salgını var.
Diyanet'i kimler ele geçirmek istiyor?
Cemaat ele geçirmek istiyor.
Fazlurrahmancılar ele geçirmek istiyor.
Bazı tarikatlar ele geçirmek istiyor.
Reformcular ele geçirmek istiyor.
Ehl-i sünnete uymaz ictihad ve fetvaları olan bir profesörün kliği ele geçirmek istiyor.
Diyalogçular ele geçirmek istiyor.
Bazı güçler Diyanet'i Ehl-i Sünnet ekseninden çıkartmak istiyor.
Diyanet Kürt ve Alevî açılımına âlet edilmek isteniyor.
Diyanet'in yan kuruluşu vakfın çok ama çok büyük bir mâlî potansiyeli var.
Yeni Diyanet Başkanı Mehmet Görmez'in meşrebi nedir?
Bir ara Diyanet'te hummalı ve yoğun bir hadîs çalışması başlatılmıştı. Bu çalışmaları veya ayıklamaları tenkit ettiğim için yıldırımları üzerime çekmiştim.Çok yüksek meblağda paralar harcanan bu işin amacı neydi? Birileri ne yapmak istiyordu?
Dünyaca meşhur BBC'de Diyanet'in hadis çalışmalarıyla ilgili röportajda neler yazılmıştı?
1400 yıllık İslâm tarihinde görülmemiş bir yenilik olarak Diyanet'e 13 bin kadın personel atanmıştır.
Büyük bir vilayetin müftü yardımcısı bir kadın Buharî'de yer alan bir hadîs için "Peygambere söyletmişler..." tabirini kullanmıştı.
Sinsi bir güç camilere aşırı miktarda sandalye doldurtmak istiyor, direnen imamlara baskı yapıyordu.
Genç kadın Kur'ân kursu hocalarından oluşan bir musiki heyeti kurulmuş, erkeklere konserler veriliyordu.
Bir cemaat, Dinlerarası Diyalog inancına bağlı imamlar tayin etme faaliyetlerine girişmişti.
Diyanet bir meâl çıkartmış, bunun nüshaları piyasaya verilmiş, sonra toplatılmış, bir müddet sonra piyasaya yeni şekliyle arz edilmişti. Bu işin içyüzü neydi?
Diyanet ile ilgili müfettiş raporları var? Bunlar hangi konulardadır?
Diyanet'in başına niçin Ömer Nasuhi Bilmen tipinde icazetli bir Ehl-i Sünnet âlimi getirilmiyor?
*(İkinci yazı)
İSTEYEN AİLELER KÜÇÜK KIZLARININ BAŞLARINI ÖRTEBİLİR
DEMOKRASİNİN, insan haklarının, hukukun üstünlüğü prensibinin hakim olduğu İngiltere'ye bakalım. Orada, dindar bir Müslüman aile isterse sekiz yaşındaki kızının başını örtüyor, okula tesettürlü olarak gönderiyor.
İngiltere devleti ve hükümeti buna karışmıyor.
İngiliz eğitim sistemi karışmıyor.
Ne diyorlar?.. Ülkemizde din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti vardır. Müslümanlar tesettür kıyafetiyle dolaşırsa, çocuklarını okula tesettürlü olarak gönderirse, onların bu inancına, bu dinî uygulamasına karışmayız...
Bizde bazıları, yedi sekiz yaşındaki çocuk tesettüre girmeyi düşünmez meâlinde lâflar ediyor.
Yedi sekiz yaşındaki çocuk, baliğ veya baliğa olmadığı için mükellef değildir, ya anne babasının, yetim ise başkasının velâyeti altındadır. Müslüman bir veli, çocuğun okula başı bağlı olarak gitmesini istiyorsa öyle gidecektir.
Norveç anayasasında şöyle bir hüküm vardır: "Norveç krallığının dini, Norveç Lüteryan kilisesidir. Bu kiliseye mensup olan vatandaşlar, çocuklarını onun öğretilerine göre yetiştirmekle mükelleftir. Diğer dinlere de tam hürriyet verilir."
ingiltere'de Müslüman küçük bir kız okula başı örtülü olarak gidebiliyor da Türkiye'de niçin gidemesin?
Devletler ve hükümetler İslâm dininin kurallarını değiştiremez.
Allah'a mâsiyette kula itaat yoktur.
İslâm dinine göre 7 yaşına gelen çocuklar namaza teşvik edilir. Yedi yaşındaki çocuk için namaz farz değildir ama öğrensin, sevsin, büluğa erdikten sonra devamlı kılsın diye edilir bu teşvik.
Büluğa ermemiş kızlara da, ileride tesettüre girsinler diye başörtüsü takılır.
İlköğretimde başörtüsü olamazmış... Böyle bir iddia İslâm dininin ruhuna aykırıdır. Dinimiz ne diyor: Kızlar büluğa erdikten sonra Kur'ânın, Sünnetin, Şeriatın emri gereğince örtüneceklerdir. Birinci sınıfa giden kızlar büluğa ermemişlerdir ama daha sonraki yıllarda ve sınıflarda ereceklerdir.
Yedi yaşındaki kızların başlarının örtülmesine karşı çıkmak:
* İnsan haklarına aykırıdır.
* Din, inanç, vicdan ve inandığı gibi yaşamak hakkına aykırıdır.
* Demokrasiye aykırıdır.
Temel insan haklarından biri de şudur:
"Ebeveyn (anne babalar) çocuklarına istedikleri dinî terbiyeyi vermekte hürdür."
İngiltere bir İslâm ülkesi değil... Orada dindar bir Müslüman aile yedi yaşındaki kızını okula başörtüsü ile gönderebiliyor.
Türkiye bir İslâm ülkesi... Bizde ilköğretimde başörtüsü yasak...
Doğrusu acınacak bir haldeyiz.
Hem lâikler, hem de İslâmcılar acınacak halde...
Bizdeki lâik rejim, TC antetli resmî vesikalarla bazı kadınlara serbestçe fahişelik yapmak hakkını veriyor, bu fuhuştan KDV alıyor, bu KDV'yi bütçesine koyuyor. Ülkenin her yerinde kadın satılıyor. Her yerde randevuevleri, masajhaneler var. Bodruma 100 bin gay turist gelmesi için çalışma yapılıyor. İsteyen bikini mayoyla denize giriyor. Evlilik dışı birliktelikten olan çocuklar nüfusa geçiriliyor. Otellere gelen çiftlerden evlilik cüzdanı sorulmuyor... Bütün bu serbestlik, fuhuş, ahlâksızlık salgını içinde, ilköğretim okuluna başörtülü kız gelmesin deniliyor. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!..
(Not: Sultan Abdülhamid 11 yaşına giren kızlarını çarşafa sokardı...)