Dış Politikamız ve Dışişleri Bakanımız

xxx52

Particilik yüzünden gerçekleri göremeyen, görür gibi olduğu başarılardan rahatsız olan, her fırsatta dış politikamızı ölçüsüz tenkit eden ve Dışişleri Bakanımızı başarısız gösteren muhalefetin bu tutum ve davranışında haklı olup olmadığını ancak işten anlayan ve –iktidarla ilişki bakımından en azından- tarafsız olan bir hakemden öğrenmek gerekiyor. Bu hakemlerden biri Sayın İlter Türkmen olabilirdi. Sayın Neşe Düzel kendisiyle bu konuda bir röportaj yapınca (Taraf, 05.07.2010) matlup hasıl oldu. Bu yazıda katıldığım görüş ve değerlendirmelerine, gelecek yazıda ise katılmadığım hususlara yer vereceğim.

"İsrail'deki demokrasi çok şüphe götürür. Demokrasi kendi aralarında var. İşgal devleti olarak Filistinlilere yaptığı muamelenin yanında bir de İsrail'in kendi vatandaşı olan Araplara yaptığı kötü muamele var. Arap vatandaşlarına bir sürü ayırımcılık yapıyor. Asker olamıyorlar, önemli mevkilere gelemiyorlar. Devlet onlara yardım etmiyor. Azınlık haklarına riayet etmeyen bir yerde demokrasi olur mu? Türkiye de azınlıklara ayırımcılık yapıyor ama İsrail ölçüsünde değil. Bir de düşünebiliyor musunuz? Filistin'in bölünmesine karar verildiğinde, İsrail devletinin Filistin'de yüzde 50'nin biraz üzerinde toprağı olacaktı. Ama bugün İsrail, Filistin topraklarının yüzde 72'sine el koydu. Araplara kalan 28'lik toprağın üzerinde de yeni yerleşim merkezleri kuruyor. Yani oraları da ilhak ediyor. Bu yolla 400 bin, 500 bin kişiyi yerleştirdi oraya.

"İsrail'e duyduğumuz tepkinin gerçek nedenleri var. İsrail, 2008 sonunda Gazze'de orantısız bir şiddet kullandı ve o günden beri de bir buçuk milyon insanı abluka altına aldı. Bütün bunlara bir tepki gösterilmesi gerekiyordu. Türkiye'nin de bir bölge ülkesi olarak, İsrail'e kuvvetli tepki göstermesi anlaşılır bir şeydir.

"Anlaşılmayan nokta yine ölçüdür. Kraldan fazla kral taraftarı davrandık biraz. Filistinlilere sempati göstermeyi, tamamen destekliyorum. Onlara çok yardım ediyoruz ve çok da iyi yapıyoruz. Hamas'la hemen temas kurmamız da çok eleştirilmişti ama Filistin sorununda Hamas'sız bir çözüm olamayacağı sonra herkesçe anlaşıldı. Ama burada önemli olan ölçüdür, üsluptur, retoriktir."

Bu cevaplardan sonra sayın Düzel soruyor:

"Davutoğlu'nun 'Kudüs başkent olacak, orada namaz kılacağız' türünden, diplomaside pek rastlanmayan sözlerinin bu algıda etkisi olmuş mudur?"

Sayın Türkmen'in cevabı şu oluyor:

"Çözüm olunca zaten Batı Kudüs İsrail'in, Doğu Kudüs de Filistinlilerin başkenti olacak. Herhalde Davutoğlu da Doğu Kudüs'ten söz ediyordu, Batı Kudüs'ten değil. Ama gidip orada namaz kılacağım derseniz... Yalnız gene de bir kişinin hakkında karar verirken sadece bir noktadan tutturmamak lazım. Davutoğlu'nun dış politikaya genel yaklaşımı gayet yerinde. Ben Davutoğlu'yu çok başarılı buluyorum. Vizyonu da, uygulaması da iyi."