Eski devlet anlayışının, bürokratik oligarşinin ve duyarsızlığın hakim olduğu Anadolu ajans, yıllarca bilinçli bir şekilde uyutuldu. Uyandırıldığı zamanlarda ise ya topuk selamı vermesi ya da gerçekleri perdeleme görevi üstlenmesi istendi.
Oysa küresel emperyalizmin en önemli sermayesi haber ajansları ve enformasyon güçleriydi. Bu güçleri ile işgallerin alt yapısını hazırlıyor, ayaklamalar planlıyor, darbecilere materyaller sunuyor, kapitalist çıkarları için toplumu dönüştürecek operasyonel habercilik yapıyorlardı. Bu zalimliğin adına “başarı” diyor, görevi savaş çıkarma, darbe geliştirme ve terörü destekleme olan Think-tank kuruluşlarından ödüllerini örtülü bir şekilde alıyorlardı.
Ulusal sınırların ötesine taşıp dünya arenasında boy gösteren ilkeli bir haber ajansı olmadığı için rakipsiz at koşturuyorlardı. Kışkırtma ve dezenformasyonla körüklenen düşmanlığın altına imza atıyor, ‘İslamofobi'nin yayılmasına da hizmet ediyor, diktatörlere ise kol kanat oluyorlardı. Zaten kol kanat oldukları diktatörlerin yüzde 80’i de kendilerini ödüllendiren Think-tank kuruluşları tarafından görevlendirilmişti.
Neo-Con ve Neo-Liberal ajanslar diktatörlere yaptıkları haberlerle katkı sağlarken, Think-tank kuruluşları derin projelerini onlar üzerinden hayata geçiriyordu. Sıkıştıklarında devletlerinin ölüm timlerini sahaya sürerek sonuca ulaşıyorlardı. Görevleri bitene kadar diktatörler sevimli gösteriliyor, ölüm timleri sonsuza dek kahraman ilan ediliyor, kapitalist sistemin kölesi haline getirilen topluluklar sömürülüyordu.
Sessiz devrime kadar bu hep böyle sürdü. Millet işbirlikçi, tetikçi, katil ve asıl suçluları hiçbir zaman tanıyamadı. Tanımaya çalıştığı anda devreye giren güçlü enformasyon kafasını karıştırdı. Ancak her şeye rağmen sorgulamaya başlayan bir halk vardı. Türkiye’deki değişimi gözlemledikçe, düşünce yapıları yerlileşiyor, kendilerine dayatılan haberler yerine araştırma yaparak gerçeğe ulaşmak istiyorlardı. Tam bu günlerde Anadolu ajans Anadolu bilinciyle yeniden şekillendirilmeye başlandı.
Sessiz devrim ilk meyvesini vermişti. Ortadoğu ve Afrika açılımıyla AA, emperyalizmin ve istihbarat birimlerinin at koşturduğu topraklara ayak bastı. Emperyal yalanlarla bellekleri silinen ve gelecekten beklentisi kalmayan toplumlara gerçekleri sunarak kıpırdanmalarını sağladı. Anadolu çocuklarının ayak bastığı topraklarda umutlar yeniden yeşerdi, her güne başladıkları yeni haberlerle uyanış yayılmaya başladı. Küresel ve emperyal yalanlar altında zehirlenen bedenler panzehire kavuştu. Tunus, Filistin, Suriye, Irak ve Mısır halkları yüzyıllardır esir alınan bedenlerini özgürleştirmeye, Siyonist, Neo-Con kuşatmalara kafa tutmaya karar aldığı, direniş için harekete geçtiği gün AA hedef oldu.
Emperyalistler uyanıştaki en büyük etkenin Türkiye’de yaşanan sessiz devrim ve AA’nın olduğunu kavradığı gün Think-tank kuruluşlarına yeni görevleri tebliğ edildi: “Türkiye’de yaşanan değişim ve dönüşüm tehlikeli bir hal aldı. Anadolu sadece ayağa kalkmadı, ayak sesi Ortadoğu’yu salladı, Afrika’yı sardı. Bu kalkış iç kalkışmalarla engellenmeli, dezenformasyon gücümüzle bastırılmalıdır. Bu uyanışın ana faktörü olan AA alaşağı edilmeli, eski rejimin bekçiliği görevine döndürülmeli, kadrolarındaki yeni yapılanma engellenmeli, küresel bir güç haline gelmeden durdurulmalıdır.”
Emri alan Think-tank kuruluşlarının işi çok zor gözükmüyordu. Çünkü Türkiye’de kendilerine defalarca bağlılıklarını bildiren yapılar vardı. Bu yapılarla birlikte harekete geçmeleri zor olmadı ama kurumlaşan bir AA’yı, millileşen bir medya ordusunu karşılarında bulacaklarını hesaba katmamışlardı. Diriliş o kadar yerli ve sağlamdı ki siyaset kadrosunun arkasında halka oluşturan milyonlar da vardı. Her türlü algı operasyonları geri tepiyor, iftira kampanyaları tutmuyordu. Kalkışma planları çöküyot, her denemelerine Anadolu Ajans’tan karşı hamle geliyor, kendi dertlerine düşüyorlardı. Artık sadece Türkiye’nin değil ne kadar mazlum varsa hepsinin ajansı haline gelen yapıyı küresel Ergenekoncularla kuşatamayacaklarını anladıklarında, siyasi kadroları alaşağı edemeyeceklerini gördüklerinde, mazlum halkların yürüyüşünü durdurmak için yeniden düşünmeye başladılar.
Think-tank kuruluşlarından gelen rapor vahimdi. Tek yol kalmıştı yeniden işgal ve savaş. Suriye’yi kan gölüne, Mısır’ı açık cezaevine döndürdüler. Irak’ta küresel çetelerine, Filistin’de Siyonist katillere verdikleri görevlerle soykırıma başladılar.
Ancak yine unutmuşlardı!
Uyanış korkusuyla yaptıkları haydutluklar anında tüm dünyaya AA tarafından servis ediliyor, tüm tehdit, baskılara rağmen ajans başlayan uyanışın tüm dünya halklarına yayılmasını sağlıyordu. Hiçbir şey gizli kalmıyor, haberler diktatörler, emperyalistler tarafından engellense dahi sosyal medyadaki paylaşımlarla vicdanı olan herkesi bir arada toplamayı başarıyordu. Bu başarıya yeniden doğum sancısı yaşayan TRT’nin de katılmasıyla halklar, Birleşmiş Milletleri elinin tersiyle itiyor, Birleşmiş Yürekleri oluşturuyordu. Yeniden Büyük Türkiye idealini hayata geçiren o Birleşmiş Yürekler bugün dünyayı sararak Yeni Dünya Sistemi için direniyorlar.
Bu direniş artık engellenemez!
www.twitter.com/aslandegirmenci
degirmenciaslan@gmail.com