Dindarlık ve hürriyet

xxx52

Başörtüsüne karşı savaş açanların sözcülerinden İlhan Selçuk "Tesettür kadın-erkek eşitliğine aykırıdır, kadın tesettürü 'bizzat' istese bile bu temel kural değişmez; çünkü kadının dinci talebi akla, bilime, özgürlüğe, İnsan Hakları Bildirisi'ne ters düşmektedir..." demişti.

Bu sözü ciddiye alıp tartıştığım için beni tenkit edenler olacak, ama bu ülkede buna benzer nice sözler ediliyor ve edenler de itibar görüyor. Saçma da olsa bir sözün, bir kesim tarafından itibar edilen kimselerce tekrarlanıp durması iz yapar, bu sebeple cevapsız bırakılmaması gerekir.

Kadın-erkek eşitliği "insanlık değeri ve hukuk karşısında eşitliktir" ve İslam bu eşitliği teyit etmektedir. Bunun dışında kadın ile erkeğin eşit olmadıkları, farklı oldukları, pozitif ayrımcılığın bile söz konusu olduğu alanlar vardır.

Örtünme bakımından kadın-erkek eşitliği düşüncesi tabiata ve uygulamaya aykırıdır. Tabii olarak kadınlarla erkeklerin örttükleri yerler ile kılık ve kıyafetleri bütün zamanlarda ve mekanlarda genellikle farklıdır.

Dinimiz her iki cinse de tesettür (vücudun belli yerlerini, uygun giysilerle örtme, kapatma) yükümlülüğü getirmiştir; tıpkı din dışında olduğu gibi dinde de örtülecek yerler bu iki cins için farklı olmuştur; bunun akla, bilime, özgürlüğe, insan haklarına aykırı bir tarafı yoktur.

Akıl ve bilim bu işlere karışmaz da, insan haklarına gelince, bu bağlayıcı belgelerde insanlara verilen haklar içinde din özgürlüğü de vardır. Bu özgürlük, tartışmasız olarak dinin emir ve yasaklarına uymayı da içine almaktadır. Şu halde insan haklarına aykırı olan kadının açık veya örtük olması değil, bunlardan birini ona mecbur etmektir; yani İlhan Selçuk ve benzerlerinin yaptıklarıdır.

Özgürlük insanın, başkalarına zarar vermeksizin dilediğini yapabilme durumu ve imkanıdır. Bir insan dine ve Allah'a inanmaz, hür iradesiyle inkârı seçer ve hayatını buna göre düzenler; bu inançsızlığa bağlanmak demektir. Buna bağlanmak aynı zamanda hırs, ihtiras, duygu ve güdülere de bağlanmak, onların isterlerine -din engeli olmadan- direnmek veya boyun eğmektir. İnsan için mutlak özgürlükten söz edilemez; ancak kayıtlı, sınırlı, izafi özgürlük vardır. Özgürlüğü sınırlayan iç ve dış amiller saymakla bitmez.

Bir başka insan da dine ve Allah'a inanır, hayatını buna göre düzenler ve yürütür. Bu da bir bağlanma, hürriyeti sınırlamadır; ama tıpkı inkar gibi iman da kişinin hür iradesiyle yaptığı bir tercihtir.

İnsan-ahlak ilişkisi de böyledir. Kendini ahlak ile bağlayan, ahlaklı davranan, ahlaka aykırı davranışlar karşısında kendini frenleyen insana "sen ahlakın kölesisin, hür değilsin" denemez; denirse bu "kölelik", ahlaka karşı, ahlak dışı hürlükten daha iyidir, daha insancadır, daha değerlidir.

İlhan Selçuk, Ruhat Mengi ve benzerleri "Başörtüsü Kur'an'da yoktur, İslami değildir, başörtüsü farz diyenler yanılıyorlar…" diyorlar. Bu iddiaya defalarca cevap verdik, başka bir yazıda yine cevap vereceğim, ancak burada şu kadarını söyleyeyim: İnsan haklarının tanıdığı din hürriyeti, bazı köşe yazarlarının anladığı ve tarif ettiği dinler ve mezhepler için değil, nasıl inanırsa inansın bütün inananlar içindir