Dilimin ucuna gelenler

xxxx111

Dünyanın herhangi bir yerinde PKK'ya benzer ayrılıkçı bir terör örgütü önceden ilân ettiği sonucu alabilmiş midir? IRA ve ETA'nın çabaları sonunda ne İngiltere bölündü, ne de İspanya... Her iki ülkede de terör örgütleri başarıya ulaşamadı. Buna karşılık, DTP'nin benzeri olan partiler o ülkelerde sistemin içerisinde yer aldılar.

Terör örgütlerinin nihai başarısı, kendilerini tasfiye edecek süreci başlatmaktır.

Buna karşılık dünyanın dört bir tarafında teröre bulaşan örgütler, faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki dengeleri sarsabilmekte, siyasi iktidarları yorarak çok farklı yan sonuçlar alınmasına yol açabilmektedir. Terör her ülkede demokratik ahlâkı bozma sonucunu doğuruyor.

PKK'nın şimdi yaptığı da bu: Çok önceden ilân ettiği siyasi sonucu almak için saldırmıyor silâhlı militanları; bugüne kadar o yolla ülkeyi parçalayamayacaklarını çoktan öğrenmiş olmalılar. Ancak demokrasi konusunda halkın kafasını karıştırmayı, siyasi dengeleri sarsmayı, iktidarı yorarak zayıflatmayı amaçlıyor.

Gerçek bu çıplaklıkta görülmezse, bu defa da yan sonucu alabilir terör örgütü...

Biliyorsunuz, günlerden beri “Bu eylemlerin esas sebebi üç-beş ay sonra yapılacak yerel seçimleri etkilemek” diye yazıp duruyorum. Kalemimin ve dilimin ucuna kadar gelen “Bu süreç içerisinde çok dikkatli olmak lâzım; terör örgütü saldırılarını sürdürecektir” uğursuz beklentisini bu açıklıkla ifadeden kaçınıyorum.

Hani “Bu adam nereden biliyor?” diyecek bir densiz çıkabilir endişesiyle...

Kaçınıyorum da ne oluyor, terörist saldırmaktan vazgeçiyor mu? Aktütün Karakolu saldırısı üzerinden bir hafta bile geçmeden, henüz cenazeler kaldırılmamışken, örgüt bu defa Emniyet güçlerini hedef seçti ve Diyarbakır'da bir polis servis aracına saldırdı. Beş şehit ve çok sayıda yaralı güpegündüz gerçekleşti o saldırıda...

Terör umarım bu noktada durur, ama aklım durmayacağını, istediği sonucu alana kadar devam edeceğini söylüyor bana...

A+G araştırma şirketinin son yaptığı kamuoyu yoklaması Ak Parti'nin oylarında yüzde 7'lik bir düşüş gösteriyor. Araştırmayı yapan Adil Gür, “Aktütün saldırısına kamuoyunun âni tepkisi” olarak açıklamış bu gelişmeyi. Ak Parti'nin oyu düşerken, onun kaybettiğine yakın bir miktar oy MHP'ye artış olarak yansımış... Nazlı Ilıcak, dün, “Oy kaybı Deniz Feneri yüzündendir” diye itiraz ediyordu, ama Ak Parti-MHP geçişliliği Adil Gür'ün tespitinin gerçeğe daha yakın olduğunu düşündürüyor.

Birkaç ölümlü terör eylemi daha, Ak Parti'nin yerel seçimlerde almayı umduğu oy oranını da, Diyarbakır ve Şırnak gibi belediyeleri kazanma beklentisini de boşa çıkartabilir.

Vaktiyle alınabilecek akılcı ve güne uygun tedbirler durmadan ötelenirse, terör, iki ucu pis bir değneğe dönüşebilir.

Siz bir grup destekçi ülkeyi arkasından çekmek için olağanüstü çaba gösterir ve bunda başarılı da olursunuz, buna karşılık sizin varlığınızı tehlikeli bulan bir başka ülkenin sağladığı lojistik destek terör örgütünün yolunu açar. “AB üyesi olamazsınız” deyip durduğu halde Türkiye'nin AB yolculuğunu önleyemeyenler için PKK bir cankurtaran simidine dönüşüverir.

İki ucu pis değnek benzetmesi boşuna değil...

Bir tarafındaki pislik, sizin yakın vadeli seçim hesaplarınızı eylemiyle bozabilmesinden; oyunuzun rakibinize seyahat etmesi az bir kayıp değil... İkinci ucundaki pislik ise, orantısız güç kullanmaya başladığınızda, bunun yeni kayıplara sebep olması tehlikesinden... 'Terörle yeterince mücadele etmediğiniz' görüntüsü bir grup oyu kaçırtır, 'Terörle topyekûn mücadele' başlattığınızda başka bir grup oyu...

Bir bakmışsınız, altı ay önce yüzde 60'a çıkacağı hesaplanan oyunuz, seçim günü sandığa çok farklı bir biçimde yansımış... Altı yıllık iktidarınız süresince elde ettiğiniz demokratik kazanımların çoğunu süreç içerisinde kaybetmiş, devam etsin diye pek çok fedakârlığa katlandığınız AB yolculuğunuzu yarıda bırakmışsınız...

“Olmaz” demeyin lütfen, bal gibi olur. Türkiye'nin son 25 yılında, terör, benim bu yazıda anlattığım işlevi de gördü: İktidarların rüzgârını söndürdü, yeni iktidarların yolunu açtı... “Askerimiz ne istiyorsa veriyoruz” diyen ilk başbakan Tayyip Erdoğan değildir bu ülkede... “Askerî olmayan yöntemlerle mücadele” hesabını ilk yapan da...

Biraz daha geriye çekilip son iki ay içerisinde toplumu meşgul eden gündem maddelerine bakarsanız, hepsinin birbiriyle ilintili olduğunu, arkasında aynı güç(ler)in bulunduğunu, aynı sonucu doğurmayı amaçladığını fark edersiniz...

Serinkanlı değerlendirmeler böyle durumlarda işe yarar. Ortak akıl şimdi devreye sokulmayacak da ne zaman sokulacak?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.