DİL ÜZERİNE -1-
Galiba insan yabancı bir ülkede başka bir dille yaşarken daha çok sorguluyor ve karşılaştırıyor insan ana dilini. Ben de artık uluslararası dil kabul edilen İngilizce ile geçirirken hayatımı ara sıra dalıyorum bu mukayeselere doğrusu.Türkçe zengin bir dil midir? Modern hayatın ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek söz dağarcığına sahip midir? Dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında kaçıncıdır?
Uzmanlar Ingilizcede altıyüz bin kelime olduğunu belirtir. Bu gerçekten de ciddi bir rakamdır. Türkçede ise kelime sayısının yüz bini aşamadığı söylenir. Bir çok kişi sadece buna bakarak İngilizcenin fevkalade zengin Türkçenin ise güdük bir dil olduğuna hükmeder. Peki işin aslı sahiden böyle midir?
İngiliz dilinin en önemli mekanlarından biri kabul edilen Oxford Üniversitesine göre ise bu rakam 171.476 sı kullanımda, 47.156 sı arkaik (ölü) olmak üzere toplam 218.632 dir. Öte yandan aynı kaynak bir dildeki kelime sayısının kesin bir şekilde tesbitinin zor olduğunu zira nelerin dahil edilip edilmeyeceği konusunda bir kesinlik olmadığını vurgular. Mesela önekler ve son ekler eklenecek midir? Eğer öyleyse Fince ve Türkçe gibi eklemeli dillerdeki eklerle çoğaltılan sözcüklerin durumu nedir? Çünkü Türkçedeki söz dağarcığını hesaplarken uzmanlar Almanca, İngilizce ve Fransızca gibi dillerdeki yöntem bilimi uygulamaktadırlar. Bu kısır hesaba göre Türkçedeki kelime sayısı 104.481 olarak çıkarılmaktadır. Kanımca bu elma ile armut hikayesinden bile kötü bir karşılaştırmadır. Hem Türkçe hem de bir German, Slav yada Latin kökenli dillerden birini konuşan birinin hemen farkedeceği üzere iki dil arasındaki fikir ifade etme ve bunu kelimelere dökme biçimi açısından ciddi farklar vardır. Farklılık o kadar üst düzeydedir ki iyi tercüme bir sanat addedilir. Velhasılı bu tür yanlış hesaplarla dinamikleri, kökleri ve işletim biçimi tamamen farklı olan dil gruplarında ki dilleri karşılaştırıp akabinde hangisi daha zengindir? yorumuna varmak abes ile iştigal etmekten başka bir şey değildir.
Öte Yandan İngilizcenin zengin değil ama sanayi devriminden bu yana yaşanan sosyal, kültürel ve teknik etkilerle zenginleştirilmiş bir dil olduğunu kabul etmek de lazım. 19.yy sonlarına doğru Esperanto adı verilen karma ve yapay bir dil icat edilmiş ve dünyanın ortak dili olması için çaba gösterilmişti. Bu çaba sonuç vermedi belki ama İngilizce hemen hemen bütün dünya dillerinden devşirme sözlerle kendini zenginleştirdi ve bir bakıma yeni esparanto oldu ve bu süreç hala da sürmektedir. İngilizce bir yandan devşirme kelimelerle kendini zengişleştirmekte bir yandan bunu teleffuz ve içerik bakımından özümseyip tekrar diğer dillere satmaktadır. Öte yandan Türkçede son 50 yıl içinde yabancı kökenli kelime oranının gururla yüzde 14"e indiği ve dilin arındırıldığı hep gururla vurgulanır. Bu uğurda asırlarca kullanılmış kelimelerin kullanım dışı bırakıldığı ve dilin kısırlaştırldığı göz ardı edilir. İngilizce"de ise kullanılan ve anlaşılan her kelime kökenine bakılmaksızın İngilizcedir.
İngilizce yazım dersi alanlar bilir: Öğretmen sürekli olarak aynı paragraf içerisinde tekrar kelimelerinin kullanımından kaçınılmasını öğütler ve onları eşanlamlılarıyle ikame ettirir. Benim neslim Öz Türkçe zorlaması ve özendirilmesi ile yetiştirilmiştir. Bizden sonraki kuşak için durum daha vahim bir hale dönüştüğü ve Atatürk"ün Nutuk"u bile artık anlaşılamadığı için Söylev olarak tercümesi yapılmak zorunda kalınmıştır.
Bu durum Türkçe"nin sınırlarını belirleme bakımından da önemlidir. Zira standartları belirlenmemiş ve birbiriyle anlaşılırlığı düşük seviyede olan lehçeler aynı dil kategorisine alınmamaktadır. Bu yüzden bir çok akademik kaynak Türkçe konuşanların sayısını 60 ila 70 milyon civarında verir. Çünkü Azeri, Özbek vs gibi lehçeler katılmamıştır. Oysa bir çoğumuz Türk ve Türki ayrımının yapılmasından rahatsızlık bile duyarız. Peki diğer Türk dil ve lehçelerini anlamakta eski kuşaklara göre daha iyi durumda olduğumuzu söyleyebilirmiyiz? Kanımca hayır. Orta Asya"da yaşarken babaannemin ve babamın eski kelimelerine ne kadar şükrettiğimi hala hatırlarım. Yani Öz-Türkçeleştirme sadece geçmişle bağımızı kopartmamış aynı zamanda dilimizi uluslarararası ve zengin bir dil yapacak tarihin bize sunduğu bu imkanı da köreltmiştir.
Bu arada yanlış anlaşılmaktan kaçınmak adına teknolojinin ve çağın gerektirdiği kavramlar için sözcükler türetilmesinden bahsetmediğimi de belirtmeliyim. Bir Kırgız edebiyatçının kompüter için bilgisayar dediğimizi işittiğindeki gülümsemeyi ve sevinci hala hatırlarım. Bu tür türetimler zaten bunları hiç duymamiş bir Türk kökenlinin bile ilk karşılaştığında anlayabileceği ve seveceği terimler. Ben sadece mevcudun tırpanlanmasından yada kullanım dışı bırakılmasından yakınıyor ve bunun tehlikeli sonuçlarından bahsediyorum.
Dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında sadece Türkiye Türkçesi baz alındığında 24. sırada yer alırken bütün Türki dillerle birlikte ilk ona dahil olmaktayız. Sadece bu bile dilimizle ilgili kararlar alırken ne kadar büyük bir sorumluluk üstlenmemiz gerektiğini göstermeye yeter. Zira etkileri Türkçe"nin yerel küçük bir dil mi yoksa uluslararası geçerliliği olan zengin bir dil mi olduğuyla ilgilidir.