Devlet ve Özgürlük
Özgürlük, insanın kendi doğasına uygun yaşama hakkıdır. Devletin en temel vazifelerinden biri halkın özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmaktır. Kölelik, insanlık tarihinin en yüz kızartıcı suçudur. İnsan onurunu aşağılayan en adı kölelik türüyse insanın hevasını İlah edinerek nefsini kendisine mabud kılması ve fıtrat dini olan İslamı buna alet etmesidir. Insanların evlenmeden nikah müessesini ayaklar altına alarak aynı ev içinde zaruret durumları dışında kızlı-erkekli kalmaları gayri meşrudur.
Birşey ya haktır yada batıl. Hak olanı savunmak Hakka iman edenlerin batıl olanı savunmak batıla gönül verenlerin işidir. İnsan nisyan ile malul olduğundan bazen sürçer ve hata eder. Bu kınanması gereken bir mezvu değildir. “Düşmek mukteza-i beşeriyettir” der geçeriz. Ancak mü'min batılı savunamaz. Unutmamak gerek ki Adem ile Şeytanı ayıran Adem'in hata yapması, Şeytanın ise hatayı savunmasıdır. Evet, hatayı savunmak tam da şeytanın yanında saf almaktır.
Insanların evlenmeden nikah müessesini ayaklar altına alarak aynı ev içinde zaruret durumları dışında kızlı-erkekli kalmaları gayri meşrudur. Üniversite çağına gelen birey elbette sınıfında veya okulundaki arkadaşlarıyla sosyal faaliyetlerde bulunacak, klüp kuracak, ders çalışacak,seminerler tertip edecek,pikniğe-tiyatroya gidecek. Bunları kimse engellemiyor. Ancak nikah olmadan aynı evde bir bayan ve erkeğin ikamet etmesi hem Allah’in kitabına hem de Turkiye’de yaşayan insanların kahir ekseriyetinin örfüne ve değerlerine aykırıdır.
Nikah olacağı zaman dahi veli’nin izni olmadan nikah kıymayı caiz görmeyen teamülümüz var. Hangi baba kızının eşi olmayan başka bir erkekle aynı evde kalmasına razı olur? En kutsi vazife olan cihada giderken dahi annenin ve babanın rızasını almayı önceleyen bir dinin mensupları ailelerin razı olmadığı bu durum karşısında, Başbakanın makul olan bu teklifine niçin itiraz ediyorlar? Bu gayri meşru hale hangi referansla itiraz ediyorlar ? Biricik kitabımız Kur'an en güzel hakem değil mi?
Devlet'in korumakla yükümlü olduğu beş temel değer vardır.Bunlar; 1) Dini hak ve hürriyetlerinin korunması 2) Aklın, muhakemenin ve düşüncenin korunması 3) Canın - hayat hakkının korunması 4) Malın yani bireylerin mülkiyet hakkının korunması 5) Neslin korunması
Görüldüğü gibi son madde neslin korunmasıdır. Anadolu'nun bir kentinden bir bayan talebe metropole ilim tahsil etmeye gittiğinde şayet istismar söz konusuysa elbetteki milletin hukuki kimliği olan devlet bu bağlamda bireylerini değerlerine ve örfüne göre korumakla mükelleftir. Tabii ki üniversiteler sadece metropollerde yok. Anadolu'nun bir şehrinde öğrenciler bir apartman dairesinde kızlı-erkekli nikahsiz olarak kaliyorlarsa ve apartman sakinleri bunlardan rahatsız oldukları takdirde elbette devlet bu rahatsızlığı izale etmekle görevlidir.
İslam’ın ve dolayısıyla müslümanın, devletten talebi beş maddede özetlenir . Emanet, adalet, meşveret,ehliyet ve maslahat. Devlet icraatlarını değerlendirebilmek ve doğruluğuna veya yanlışlığına hukmedebilmek için su beş kadim soruyu sormak gerekir?1) Devlet nedir? 2)Devlet ne içindir? 3)Devlet nasıl yönetilmeli?4) Devleti kim yönetmeli?5) Devlet ne yapmalı ?
Devlet nedir? sualinin cevabı Emanettir.Dolayısıyla devlet emanetcidir. Tabiiyetinde olan vatandaşları emanet olarak görür ve yine vatandaşlar içinde devlet emanettir. Madem ki devlet emanettir öyleyse halkının canını,malını,dini ve ahlaki değerlerini,düşünme hürriyetini ve nesillerin geleceğini korumakla mükelleftir.
Devlet ne içindir? sorusunun cevabıysa Adalettir. Devlet’in vazife-i asliyesi adaleti teessüs etmektir. Adalet birşeyi yerli yerine koymak ve onun tabiatına uygun hareket edebilmektir. Çekiçle çivi çakmak adalet , bu eylemi bardakla yapmak zulümdür. İnsana hayvan muamelesi yapmak, kadına erkek veya erkeğe kadın muamelesi yapmak,çocuğa yetişkin veya yetişkine çocuk muamelesi yapmak yani birşeyin fitratina ters hareket etmek zulüm,bunlara uygun hareket etmek ise adalettir. Dolayısıyla nikahsız birliktelikler insan fitratina ters olduğundan bunlar adalet değildir. Yeryüzündeki en kutsal müessese olan nikah kurumunu ayaklar altına almak bu bağlamda zulümdür ve onun için devletin vazifesi bu anlamda adaleti teessüs etmektir.
Devlet nasıl yönetilmeli? sualinin cevabı ise Meşverettir. Meşveret, kısaca akıl danışmak istişare etmek yani şura ile yönetmek demektir.Hükümet bir icraat yapacağı zaman halkına her zaman danismalidir. insanların fikir ve özgürlüklerine değer vermelidir. Ancak bir kişinin özgürlüğü bir başka kimsenin özgürlüğüne mani oluyorsa veya onu rahatsız ediyorsa bu noktada halkın genel kanaati gözönünde bulundurulmalıdır. Bugün referandum yapılsa çoğu aile kızının başka bir erkekle nikahsız yaşamasına izin vermeyecek ve rahatsızlığını izhar edecektir.
Devleti kim yönetmeli? sualinin cevabı ise Ehliyet yani liyakattir. İbni Halduna göre ehliyet için dört şart gerekir. Bunlar a) İlim b) Ahlak c) Tecrübe d) Sağlık gibi sartlardir. Dolayısıyla bir idareci ne kadar bilgi sahibi olursa olsun ahlaki hassasiyetlerininde olması gerekir. Bu kriterler sadece kadim zamanların ölçüleri değil bugün dahi geçerli olan evrensel kriterlerdir. Dolayısıyla hükümetin bu konudaki hassasiyeti bir lidere yakışmayan bir hassasiyet değildir.
Devlet ne yapmalı ? sorusunun cevabı ise maslahattır.Maslahat, kamu yararına göre iş yapmaktır. Yapılan işlerin ve alınan kararların kamu yararına uygun olup olmadığı gözönünde bulundurulması gereken bir durumdur. Kaos, devletin müdahale etmesi gereken bir durumdur. Anadolu insanı aynı apartmanda kızlı-erkekli ikametlerden rahatsız oluyorsa, ebeveynler kızlarının yada oğullarının nikahsız olarak kalmasına razı değilse,bu tür beraberlikler bazı kimseleri mağdur ediyor ve kürtaj gibi bir cinayete neden oluyorsa burada bir düzensizlik var demektir. Dolayısıyla devlet, bu düzensizliği izale etmekle mükelleftir.
Birşey ya haktır veyahut batıl.Mu'min her konuda safını belli etmekle mükelleftir. İnsani saptıracak olan yanlış yapması değil yanlışı savunmasıdır. Yanlış yapmak ile yanlışı savunmak arasındaki fark Adem ile şeytan arasındaki fark kadar derindir.
İslam dinini, Batı modernitesi patenti altında zorlama yorumlarına alet eden bir yazar şöyle diyor: Bu ülkede madem başörtüsü serbest bırakıldı o halde kızlı-erkekli karışık kalinmasinada razı olunsun.Zira bunun aksi, özgürlüklere müdahale olur. Adnan Oktar'in eski talebelerinden olan bu zat aynı makalesinde diyor ki "Evet ben kızım olsa onun başka erkeklerle kalmasına razı olmam ama polis kapıma geldiğinde haddinizi bilin derim" Bu tam anlamıyla fasid kıyastır ve tutarsızlıktır.Öncelikle başörtüsü takmamak ile kızlı erkekli aynı evde kalmak aynı şeyler değil. Şayet aynı şeyse niçin eşinin başörtülü olmamasına razı olabiliyorsunda henüz doğmamış kızının ilerde kızlı erkekli kalmasını hazmedemeyecegini ifade edebiliyorsun? Başörtülü olmadığı halde nikahsız yaşamayı ahlâksızlık olarak değerlendiren milyonlar var bu ülkede.
Şayet birgün bu memlekette birileri başörtülü olmayan eğitim alamaz, kamuda çalışamaz, milletvekili olarak secilsede meclisten hatta vatandaşlıktan atılır gibi ucube yasalar çıkartır ve teo-otokratik bir devlet inşa etmeye çalışırsa bu memlekette buna karşı olmayacak hemen hemen yoktur.
Unutmamak gerekir ki kitaba uyanın akıbeti cennet, kitabına uyduranın ki cehennem ve ikisi arasında muhayyer kalanın ki cinnettir.