Bir şarkısında “Beni kategorize etme” diyen Bülent Ortaçgil miydi?
Oysa bizde en kolay yapılan iş birini ‘kategorize’ etmektir. Şablonlarla düşünürüz çünkü biz; karşımızdakini derhal şablonun birine oturtup övmeye veya eleştirmeye başlarız. Günler geçer, daha önce yaptığımız tespiti unutur, bu defa aynı kişiyi veya partiyi yeniden -ama bu defa farklı- bir kategoriye oturturuz.
Ak Parti buna iyi bir örnek. Bugüne kadar ‘İslâmcı’ ile başlayıp binbir sıfatla anıldı Ak Parti; bir uygulamasından ötürü ‘milliyetçi’, bir diğerinden ‘yobaz’, bir başkasından ‘solcu’ yaftasını yedi. Bazen ‘Batıcı’ görüldü, bazen ülkeyi Malezyalaştıracağı ileri sürüldü; bir karar veya açıklaması sonrasında ‘Amerikan düşmanı’, bir başkasını takiben de üzerine ‘Amerikancı’damgası vuruldu.
Şimdilerde “Ak Parti kendisi devlet oldu” deniyor; bu yüzden de devlete ‘muhafazakâr’ sıfatını uygun gören çıkıyor... Eskiden rejim muhalifiymiş Ak Parti kadroları, iktidardayken bile muhalif tavırlarını korumuşlar, ama şimdilerde... Şimdi askerin yanlışına da, yargının olumsuz davranışına da sahip çıkıyormuş...
İşin ilginç tarafı, Ak Parti hakkında birbiriyle taban tabana çelişen bu tespitleri yapanların aynı kişiler oluşudur.
Halkın yarısının oyunu almış, on yıldır ülkeyi yöneten, kamuoyu yoklamalarının açık ara farkla ileride olduğunu gösterdiği bir partiden söz ediyoruz. Bu on yıl boyunca devlet denilen ve demokrasilerde seçilmişler tarafından yönetilmesi beklenen aygıta herhangi bir katkısı olmayacak mıydı iktidar partisinin? Temsil ettiği değerler göz önünde tutularak oy verilmiş bir siyasi parti, iktidar olduğunda, kendisini başarılı kılacak kadroları işbaşına getirir, halkın hoşuna gidecek uygulamalara girişir...
Tabii devlet de bu gelişmeden etkilenir. Değişir ve dönüşür. İktidarın istediği istikamete kendini uyarlar. Halkın onu iktidardan edeceği vakte kadar da bu etkileşim devam eder.
‘Etkileşim’ diyorum; çünkü iktidar partisi ve kadroları da iletişime geçtikleri devlet yapılanmasından etkilenir. Onuncu yılına girildiği halde iktidar hâlâ muktedir olamamışsa, o kadrolara iyi gözle bakılmaz.
Öyle bir durum olsaydı, bugün “Devlet muhafazakârlaştı” eleştirisinde bulunanlar, “İktidar oldu, ama muktedir olamadı” diyecekler ve haklı da olacaklardı.
Sorun, iktidar partisinin devlet ile arasını düzeltmesi, kurumları zapt-ü rapt altına alması, kendi anlayışını uygulamaya geçirmesi değildir; eğer varsa sorun, bunu yaparken haksızlık ve adaletsizlik yapması, değişimi ikna etmeden hayata geçirmesidir. Başkalarının hakkına tecavüzden, “Ben yaptım oldu” nobranlığından, “Devlettir, yapar” zorbalığından kaçınıyorsa iktidar partisi, doğru yolda demektir...
Ak Parti nasıl davranıyor?
Bu soruya derhal “Olması gerektiği gibi” cevabını veremiyorum. Belli konularda refleksleri biraz sorunlu bugün... Önceleri yapılana itiraz eder, ikna edilmeyi beklerdi; şimdilerde itiraz etmiyor, eleştirilerden hoşlanmıyor, ama yanlışlığı fark ettiğinde yanlışta direnmiyor. Biraz gecikmeli de olsa doğruyu buluyor. Devleti kullanmayı öğrendikçe refleksleri daha sağlıklı hale gelecektir.
Kategorize etmek gerekirse buna ne ad vereceğiz?