Milletimiz, tarihinde olduğu gibi yine, yeniden çok güzel bir destan yazmaya başladı. Maşallah! Destanın girişi/ girizgâhı çok nefis. Destanın şu ana kadar yazılan gelişme bölümleri de harika. İnşallah bu destanın gelişme bölümü kusursuz yazıldıktan sonra, sonuç bölümü tarihte eşi olmayan bir güzellikle tamamlanır. Milletimiz, bu büyük şiiri tamamlayacak kafaya, gönüle ve ferasete sahiptir. Milyonlarca insan, kadın erkek, sivil polis, genç ihtiyar, sağcı solcu, milliyetçi ulusalcı… Fark etmez şu ana kadar bu millet, “Milli İrade destanını” ilmek ilmek ördü ve inşallah bu aziz millet yazmaya başladığı bu destanı en güzel şekilde hitama erdirecek.
Tüm dünya, tekmil ümmet, “millet kimmiş”, “vatandaşlık nasıl yapılırmış”,” insanlık neymiş”, “insanlık onuru nasıl korunurmuş…” Bu milletten öğrendi 15 Temmuzda. Ülkemizde meydana gelen bu menfur, bu meşum, bu kanlı hadise karşısında milletimizin ortaya koyduğu tavrın binde biri başka ülkelerde olsaydı, dünyaya hâkim olan Batı Medyası, binlerce destan çıkarıp yaymıştı tüm dünyaya bu yaşananlardan. Tanka kafa atanlar, F-16 ya saksı fırlatanlar, artarda İki tankın altına yatıp kalkanlar, üzerlerine mermiler yağmur gibi yağarken bir adım geri atmayan kahraman gençler, kahraman yaşlılar, yiğit kadınlar, yiğit erkekler… Bu güzellik, bu onurlu direniş, bu faziletli karşı koyuş Türk Milletinden gelince Batının satılmış kalemleri, kan içici emperyalistleri, hakka, hakikate, gerçeğe gözü kör, kulağı sağır olan basın kuruluşları hakikati gizlemek, sadece gizlemek değil tam tersi bir durumu dünya kamuoyuna yaymak için çabalıyorlar. Ama nafile güneş balçıkla sıvanmaz. Bu emperyalist ajanlar tarihte de böyle yapmışlardı. Bu insanlık düşmanları, bu sahte demokratlar, daha dün Bosna’da, Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de, Mısır da yaşanan zulümleri gizlediler. Tüm dünyaya, buralarda yaşanan acı gerçekleri , büyük zulümleri değil yalanları duyurdular, hakikati değil batılı gösterdiler…Niye böyle? Çünkü bunların mayaları bozuk, çünkü bunların kültürel kodları zulümle, yalanla inşa edilmiş. Çünkü bunlar akrep, çünkü bunlar sırtlan huylu…
Yangında İlk Yapılacak İşler
Maazallah! Uyandınız ki evinizde yangın başlamış veya dışarda idiniz, evinize döndüğünüzde gördünüz ki evinizi ateş almış… O anda yapacağınız ilk iş nedir? Elbette hemen İtfaiyeyi aramak, sonra da bir şekilde elinizde ne varsa (bir kova su, bir kürek toprak, ağaçtan kesilmiş bir dal… Onlarla ) yangına müdahale etmektir. Eğer yangını körükleyenler varsa, eğer yangına benzin dökenler ordaysa ve halen o işi yapmaya devam ediyorlarsa onları engellemek. “Bu yangın niye çıktı?” “Bu yangını kimler çıkardı? “ “Bu yangın hangi malzemeyle çıkarıldı ?” “Bu yangına kimler, nasıl sebep oldu...?” Gibi sorular sorarak, zaman geçirmek akla, mantığa sığmaz.
Güzel ülkemiz, bereketli vatanımız, şüheda mekânı yurdumuz, gaziler diyarı memleketimiz Türkiye’de, 15 Temmuz 2016 da çok büyük bir yangın çıktı. Milletimiz ve gerçek vatanseverlerin yaptığı ilk iş hemen yangına müdahale etmek oldu. Gaflet içinde olanlar veya kinleri akıllarını örtmüş olanlar, yangına su atmak, yangını söndürenlere yardımcı olmak yerine ; “Bu yangının müsebbibi şunlardır” “Bu yangının çıkacağı zaten belliydi” “ Biz zaten demiştik, böyle giderse yangın çıkar diye…” konuşup lafazanlık yapıyorlar. Bu son, bu büyük, bu acı yangın karşısında Allaha şükür ki milletimiz gaflete düşmeden, o büyük feraseti, o engin sezgisi ile duruma el koydu. Hemen iş başı yaptı. Eline ne geçerse onunla yangına müdahale etti. Kimileri, tankın karşısına dikildi, kimileri tankın üzerine çıktı. Askere ,”Teslim ol! “ diye bağıranda vardı, “Sen bizim askerimizsin, bu işten vazgeç!” Diye haykıranda. Yanında şehit olan siviller, askerler, gençler olmasına rağmen bu mücadeleden vazgeçmeyen, yılmayan millet, hakiki bir vatandaşlık, gerçek bir vatanseverlik dersi verdi tüm dünyaya. Kamyon süren çarşaflı ablalar, tanka el koyan top sakallı, normal sakallı vatanseverler, ellerindeki cep telefonu ile olayları videoya çekenler, gökten yağan mermilerden, tanklardan sıkılan güllelerden yılmayıp bu zorbalığa karşı çıkanlar… Âdete destan yazdılar. Hocalar, müezzinler, ezanlar, salalar okudular gecenin bir yarısında minarelerden. Gazetecilerimiz halkı aydınlattı ekranlardan, vatansever askerlerimiz, cesur polislerimiz, vazife şinas memurlarımız direndiler bu satılmışlara karşı. Başkomutan, başbakan, vekiller, bakanlar... Mecliste, sokakta önderlik yaptılar millete. Hiç bir şey yapamayanlar oturup dua ettiler evlerde, camilerde ülkeye, millete, ümmete, askere, polise, yöneticilere.
Zor zamanda yapılacak olan buydu ve Allaha şükür ki milletimiz gereğini yaptı. Her renkten, her cinsten insan, değişik siyasi ve kültürel düşünceye sahip vatandaşlar, her gece Başkomutanının emrine uyarak, meydanlara gidiyor. Ellerindeki al bayraklarla, darbeye karşı dövizlerle kavgasız, nizasız nöbet tutarak vazifesini yapmaya devam ediyor.
Kalbi, beyni kinle dolanlar, bedenini ihanet ekmeği, nefret suyu ile besleyenler ise, bu zor zamanda, bu büyük yangın karşısında ateşe müdahale etmek yerine, sureti haktan gözükerek, ayrışma, müsebbip arama, “şu yaptı, bundan oldu, şöyle oldu, şöyle olmasaydı…” gibi yangının söndürülmesine hiçbir katkısı olmayan eylem ve söylem içinde debelenip duruyorlar. Ülkesini, milletini, vatanını, geleceğini gerçekten seven insanlara düşen, bu kindarlardan, bu gafillerden uzak durmak onları yok saymak ve önce yangını söndürmeye çalışan milletiyle bir olmaktır. Yangının sebebini, kimler tarafından, nasıl çıkarıldığını, kimlerin gafil, kimlerin hain olduğu mevzuunu sonraya bırakmak her vatanseverin boynunun borcudur. Bu gibi soruları yangın söndürüldükten sonra sorar ve cevabını günlerce uzun uzun tartışırız.
Bu hain kalkışmayı yapanların Allah belasını versin.Ümmetin, milletin ve ülkenin geleceğini karartmaya çalıştılar çünkü. Dine, vatana büyük zarar verdiler. Milletin silahı ile milletin fertlerini öldüren, milletin binalarını bombalayan, milletin seçtiklerini milletin silahları ile ortadan kaldırmaya çalışan hain ve satılmış, “Batının emrindeyim” diyecek kadar ihanetini açık eden Fetö’yü ve O’na aklını, ruhunu kiralayanları, O’nu mehdi zannedip, O’nu “seçilmiş Salih kul” addedip peşinden gidenleri Rabbim bildiği gibi yapsın. Yüce Rabbimiz milletimize bu şerden nice hayırlar devşirmeyi nasip etsin. Amin! Amin! Amin!
Not: Milli şairimiz, dedemiz Mehmet Akif, bu günleri görseydi herhalde şu mısraları yazmazdı:
“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!
İnsanlığın bütün ufukları kapkaranlıkken,
Işık olup fışkırmışız ta karanlığın koynundan;
Yarmışız anarşi dönemlerinden kalma en uzun geceleri…”
Çünkü O’nun “bir zamanlar” diye bahsettiği, yokluğundan elem duyduğu millet, bu gün yaşıyor ve ülkesine sahip çıkıyor.