Neden cumhuriyet ?
“Batan bir güneşin, yeniden Türk milleti için doğuşudur”
Kim giyerdi bu milletten başka ateşten kızıl, ateş koru kadar yakıcı bu gömleği ?
Giymişti bu millet ve şimdi çıkarma zamanı…
Özgürlüğe susamış bir Milletin, gözlerde yaş kalmayan anaların, babasız kalmış evlatların görmesi lazımdı bu güneşi.
Elleri nasır tutmuş kışlaya cephane taşımaktan,
Yürekler zindan, bir ışık arar olmuş tepelerde.
Tek bir kıvılcım yetecekti, sönmüş ateşi tekrar yakmaya ve,
Kurtuluş savaşı sonrası yıllarında, insanlık ve yaşam adına, halkla beraber alınan en önemli karardı Cumhuriyet ateşi...
*
Bu yıllarda, birçok ülkenin yönetim biçimini ve etkisini günümüzde de hala sürdüren, halkını ezip bitirmiş, yaşama sunduğu örnekleri gören, Gazi Mustafa Kemal;
“ Bu Aziz Millet öyle bir yönetim biçimiyle yaşamalı ki, bundan sonra, yine hesap vereceği tek yer kendi benliği olmalıdır…”
Yıllarca toprağını, namusunu, dinini ve daha bir çok özelliğini kaybetmeden yaşamaya çalışan bu halkı, tekrar kral’a,padişaha veya kendini ifade edemeyeceği bir yönetim şekline teslim edemezdi…
Kimseye hesap verilmeden, kendi hür iradesiyle yaşamış bir imparatorluğun evlatları, yine ataları gibi, hür yaşamayı hak ediyorlardı. Fakat halk ve yönetim arasındaki aşılmaz engel, bu sefer olmamalıydı. Öyle ki, millet kendi yerine vekilini de tayin etmeli,yeri geldiği zaman vekilinden de hizmet beklemeliydi…Kulağa ilk geldiğinde mümkün olmayan, hatta olanaksız olarak da nitelendirilen bu yönetim biçimi, bu gün bile bazı milletlerin rüyasıdır…
İşte K.Atatürk’ün “Aziz İnsanlar” diye adlandırdığı ve kendi “ben” olma duygusunun içinde asla olmadığı, yine Milletin kendi hür iradesiyle, Cumhuriyeti büyük bir heyecan ve şevkle ilan etmişlerdir…
Ve böylece;
İslam dünyasının,tek demokratik, laik ve serbest piyasa ekonomisine dayalı ,“fazilet düzeni” adı verilen bir sistemi içine alan, yönetme ve yönetilme biçimi tüm halk tarafından kabul görmüş ve halen günümüzde de devam etmektedir ve edecektir…
Yüzyıl boyunca ve halen dikta rejimlerinin altında inim inim inleyen mazlum halkların aradıkları, işte Atatürk’ün ileri görüşlülüğü sayesinde bugünü görerek milletine armağan ettiği Cumhuriyet yönetim biçimidir aslında…
*
“Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçik’le yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”
Bu asırda kendi insanına bile düşman olan halk’a en güzel yanıt, Mustafa Kemal’in, Anzaklar için söylediği bu söz, kendi ikballerini halkının ikbalinin üstünde tutan dünün ve bugünün liderlerinin karanlık düşünce dehlizlerinde yollarını aydınlatacak bir meşale gibidir!..
Bu mesajın İngilizce çevirisi Avustralya’nın pek çok anıtsal yerinde, baş köşede duruyor…
Anzak gazilerinin,şehitlerinin çocukları, torunları dernek kurmuşlar…
Sadece Avustralyalılar üye olabiliyor…
Bir de Türkler…
Mustafa Kemal’in o mesajına karşılık şöyle söylüyorlar:
“ Öyle bir liderin ülkesinden gelenlere kapımız açık…”
Bu Cumhuriyeti kurmakla, dış ülkelerdeki Mustafa Kemal sevgisi hiç yadsınacak cinsten değildir…
Bizlere yine bir mesajları var, diyorlar ki;
“Mustafa Kemal’i silemezsiniz… Bu topraklarda silmeye kalksanız, dünyanın öteki ucunda karşınıza çıkar”…