Ülkenin Başbakanı, Dersim Katliamı'nı telin ediyor. Ülkenin ana muhalefet lideri de "Ben o zaman daha doğmamıştım" diyerek, partisinin iktidarı döneminde gerçekleşen katliamın faturasının kendisine çıkarılamayacağını ifade ediyor; yani o da katliamı sahiplenmiyor.
Sahiplenen kimse kaldı mı siyaset sahnesinde?
Onur Öylem'in bile artık sesi çıkmadığına göre, kalmadı.
Ha, Osman Pamukoğlu var.
Belki birkaç kişi daha.
Kaideyi bozmayan istisnalar.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Günümüz Türkiye siyasetinde Dersim Katliamı'nın korkunçluğu ve kabul edilemezliği konusunda bir 'konsensüs' oluştu ve bu katliamı savunmak artık abes karşılanıyor.
Dahası, hem AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hem de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu (Türkiye siyasetinin iki ana kutbu), Dersim'in resmi adı olan Tunceli'yi son zamanlarda pek telaffuz etmiyor. İkisi de Dersim'e Dersim demeyi tercih ediyor.
Nereden nereye...
Bundan daha 10 sene evvel Tunceli yerine Dersim dediniz mi vatan haini terörist damgası yiyebilirdiniz.
Hazır bu noktaya gelinmişken, iktidar ve ana muhalefet işbirliği yaparak, o korkunç imha harekâtının dehşetini bilinç altlarına kazımak için dönemin Cumhuriyet idaresi tarafından Dersim'e verilen Tunceli ('Devletin Tunç Eli') ismini değiştirmeli. Dersim'in resmi adı yine kendi adı olmalı.
Bir şey daha: Madem Dersim'de yaşananlar katliamdı, madem o korkunç katliamı tasvip etmek mümkün değil, madem Cumhuriyet tarihinin o karanlık sayfasına bugün artık kimse imzasını atmaya yanaşmıyor, madem devlet büyükleri ve CHP lideri bu konuda redd-i miras ediyor, öyleyse İstanbul Kurtköy'deki havaalanının adı niçin hâlâ "Sabiha Gökçen Havaalanı"?
"Dünyanın ilk kadın savaş pilotu" diye yüceltilen Sabiha Gökçen'in katıldığı tek 'savaş', Dersim katliamı değil miydi?