Deniz'in Fenere İhtiyacı Var
Uğur Arslan Kanal 7'de çalışmazdan önce Akra FM radyoda teknik masa sorumlusuydu. O zamanlar İbrahim Sadri Eren'in Eşref Saati'ni sunarken isminden çokça bahsediliyordu. Ancak daha sonra maaş konusunda idareyle anlaşamayınca yeni kurulan Kanal 7 televizyonunun teknik servisine geçmişti.
Çok iyi hatırlıyorum Kanal 7'nin daha dışa açılmadan önce 1995'li yıllarda Ramazan ve Şehir diye bir programı vardı. O programda Ramazan Abi ile Uğur Arslan fakir semtlere gidip oradaki ihtiyaç sahiplerine ulaşıp onların ihtiyaçlarını zengin kişilerin bilhassa ayni yardımlarıyla gidermeye çalışıyordu.
Türk halkı zaten dayanıksız olduğu için yardım edecek güvenilir yer arıyorlardı. Bu program halkın büyük teveccühünü kazanarak iyi bir reyting yapmış ve tüm yardımseverlerden ayni ve nakdi yardımlar yağmıştı. Öyle ki, o zaman Kanal 7'nin Sarıyer'deki kiraladıkları depolar malzemelerle dolmuştu. Keza nakdi olarak da hatırı çokça sayılır yardımlar da yapılıyordu.
Bu büyük teveccüh, isim babası Mustafa Kutlu'nun olduğu Deniz Feneri adlı derneğin kurulmasına vesile oldu. Bir damladan ummana giden süreçte yeryüzünde büyük deprem, sel, tsunami gibi doğal afetlerin olması derneğin önemini ve değerini artırdı.
Dernek dünyanın her yerine yardıma koşuyordu. Yardımları yerlerine ulaştırmak için büyük fedakârlıklar gösteriliyordu. Zaten bunu da Kanal 7'deki programda halk görüyordu ve Türk halkı da hiçbir şeyden geri kalmıyor, tüm bağışlarını ayni veya nakdi olsun bu derneğe aktarıyordu.
İlk kurulduğunda tek amacı yardımları nasıl gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırırız olunca dernek büyük bir yapılanmaya girdi ve bilhassa gönüllü çalışanların vasıtasıyla şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy ihtiyaç sahibi kişiler hakkında geniş kapsamlı araştırmalar sonucunda ve belli prosedürlere göre yardımların dağıtımı yapıldı.
Zaten önemli olan da fakir fukaranın yerinde araştırılarak yardımın yapılması daha gerçekçi ve güvenilir olurdu. Araştırmadan direkt yapılan yardımlarda suiistimal ihtimali fazlaydı.
Deniz Feneri Derneği'nin böyle bir çalışma sisteminde olması ve Kanal 7'de de bunun halka iyi lanse edilmesi dolayısıyla dernek Türkiye'nin güvenilir dernekler arasında son dört yıl boyunca ilk sıralarda yer almasını sağlamıştır. Derneğin bu durumu Türkiye'de örnek teşkil etmiş olup buna benzer ulusal (Cansuyu Derneği, Kimse Yok mu Derneği vb.) ve yerel (Giresun'da Deniz Yıldızı Derneği vb.) dernekler kurulmuştur.
Bu derneklerin kurulmasıyla birlikte Deniz Feneri Derneği'nin ilk amacı olan gelen yardımları amacına uygun yerlere nasıl ulaştırırız'ın yerini nasıl daha çok yardım toplarız'ı almıştır. Bu da halkın gözünde itibar zedelenmesine neden olmuştur. Televizyonlarda, gazetelerde ve her yerde bu derneklerin reklamları olması hiç de hoş değildi. Halk zaten bir yere güvendiyse oranın reklamına ihtiyaç yoktur. Reklam, halk arasında derneğin güvensizliği söz konusuymuş da bundan dolayı yapılıyormuş hissi uyandırıyordu.
Sonuçta yardım yapan kimseler bilinçli kimlerdi ve böyle reklamların olması acabaları da beraberinde getiriyordu. En ufak bir hata veya söylenti halkın karşısında itibar zedelenmesi olurdu ve son olaylardan sonra da oldu.
Bu zedelenme sadece Deniz Feneri Derneği ile kalmadı diğer dernekleri de epeyce etkiledi. Almanya'daki aynı adlı derneğin yapmış olduğu hatalar, direkt Türkiye'deki derneklerin yardımlarını sekteye uğratmış oldu.
Aslında bu konuyla ilgili çok sorular sormak gerekir Deniz Feneri yetkililerine;
- Firdevsi Ermiş denilen kişi acaba oraya nasıl geldi? O kadar yetkili bir yere gelen insan niye tamamıyla araştırılmadı?
- Almanya'daki derneğin banka aracılığıyla para transferi yaparken Alman yasalarına göre yüklüce vergi alınacağı biliniyordu ve ondan dolayı para transferi elden yapılıyordu. Sonuçta siz derneksiniz ve bu transferlerin elden yapılacağı zaman ileride sorun çıkmayacağı hiç düşünülmedi mi?
- Sayın Zekeriya Karaman derneğin ve Kanal 7 İnt'in bilançoları verilmediğini söylemeden önce niçin bu bilançoların verilip verilmediği takip edilmedi? Takip edildiyse bu işin sorumlusu olan Firdevsi Ermiş niye görevinden alınmadı?
- Legal olarak herhangi bir bağlantısı olmadığı ama illegal olarak bir bağlantısı olduğu kabul edilen Almanya'daki ve Türkiye'deki Deniz Feneri Dernekleri niye aynı adlı kanallarda program yaptılar? Ayrıca, niye iki derneğin de logoları ve yazıları aynıydı?
- Daha önceden dernek yetkilileri kanal kanal programlarda dolaşıp derneğin reklamını yaparken şimdi bu derneğe düşman olacaklarını hiç sezemediler mi?
- Uğur Arslan bu dernekten bu zamana kadar niye nemalanmaya izin verildi? Daha önceden halkın karşısında yardımsever bir imajı olan Uğur Arslan kendisine yakışmayan programlarda yer alınca halkın gözünde artık bir şovmen olmuştur ve bu da derneğin imajını zedelemiştir. Zaten zedelemeseydi tamamen dernekle bağlantısı koparılmazdı.
Benim bulabildiğim sorular bunlar. Belki böyle bir sürü soru sorulabilir.
Sonuçta bu derneğin Türkiye'deki fakir fukaraya çok yararı olmuştur. Belki de Türk tarihinde en fazla yardım yapan dernek olmuştur. Bu kadar büyük bir müessesede de ister istemez bazı aksaklıklar olabilir ve bunlar göz ardı edilebilir. Önemli olan o aksaklıkların tekerrür etmemesi ve bunlardan ders alınmasıdır. Eğer bu hatalarda ısrar edilirse halkın teveccühü hoşnutsuzluğa ve hatta kine dönebilir.
Onun için derneğin şu anki amacı olan nasıl para toplarız'ın yerini nasıl paraları gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırırız olmalıdır. Yeter ki, siz parayı gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırın, siz istemezseniz de halk sizi mutlaka bulur.
Özel uyarılar ve bilgi için adresimiz; cezmikoc@mynet.com