Balyoz Harekât Planı’yla ilgili soruşturma kapsamında 49 subay gözaltına alındı. Bu gözaltılar ne sivil darbe girişimidir ne AKP darbesidir ne orduya yapılmış doğrudan bir saldırıdır nede BOP’un bir tezahürüdür. Bu apaçık bir demokratikleşme ve normalleşme sürecidir.
Demokrasiden artık geri dönülemez bir yola girildiğinin en olumlu örneklerinden birisidir bu gelişmeler. Aynı zamanda kimsenin yargı önünde ayrıcalıklı olmadığının da bir göstergesidir. Suça teşebbüs edenin kimliğine ve statüsüne bakılmaksızın yargı önünde hesap vermesi kadar doğal ne olabilir. Ancak bizde işler hep normalin dışında seyretti bugüne kadar. Yıllardır imtiyazlı ve ayrıcalıklı bir sınıf, ülkede yaşayan farklı kesimler üzerinde baskı kurdu. Öyle ki kedilerini tanrı zannetti bu insanlar. Bu yüzden insanın doğasına müdahale ettiler. Onun değerlerine amansız bir savaş açtılar. İnsanı yok sayıp görmezden geldiler. Türkiye Cumhuriyeti standartlarına/kriterlerine uygun yeni bir insan yaratma çabası içerisinde oldular. Zorla, baskıyla ve silahla…
Bu diktatör heveslisi yarı tanrı, müdahaleci kesimlerden az çekmedi insanlar. Öyle acımasız planlar hazırladılar ki bu planların uygulamaya sokulmasıyla kimse istediği gibi düşünemeyecek, inanamayacak ve konuşamayacaktı. Gerekirse çocuklar bombalarla havaya uçurulacak, camiler bombalanacak, uçaklarımız düşürülecek, siyasilere ve kanaat önderlerine suikastlar tertiplenecekti. Yeter ki insanlar kendi çizdikleri yolda yürümesinler ve kendileri hakkında kararlar almasınlar. Evet, sadece bunun için acımasız planlar yaptı bu insanlar.
Psikolojileri alt üst olmuş bu depresif tipler yüzünden az acı çekmedi bu ülkenin insanları. Bu alçakça planlar yüzünden az insan ölmedi, az insan işkence görmedi Diyarbakır hapishanelerinde. Az insan kaybetmedik. Ne gençler gitti ömürlerinin baharında. Kızlar sadece başörtüsü taktıkları için geleceklerini kaybettiler. Bunalıma sürüklediler insanları. İrtica, bölücü, diye diye az insan heba olmadı bu ülkede… Kısacası kimse insan olduğunun farkına varamadı bu acımasızların yüzünden.
Her dönem paçayı bir şekilde kurtaran bu kesimler diğer dönemler için ayrıca bir kıyım planları tertiplediler. Bu ülkede darbe yapanın ve yapmak isteyenin sonsuza dek yasalarla korunulacağını zannettiler. Kimsenin onlara dokunamayacağını, kimsenin onlardan hesap soramayacağını, demokrasi, hukuk ve adalet gibi kavramların olmadığını ve asla olmayacağını zannettiler. Ancak bir insanı daha ne kadar dışlayabilirsiniz. Daha ne kadar onu görmezden gelebilirsiniz. Daha ne kadar onun değerlerini ve duygularını baskılarla bir ölçüde tutabilirsiniz. Bu mümkün mü? Yıllardır bir imkânsızın içerisindeydiler zaten. Allah’ın yarattığı, olağanüstü vasıflarla donattığı bir insanı daha ne kadar müdahale edilebilirdi ki? Daha ne kadar yüce yaratıcıya ihanet edilebilirdi ki?
Yıl 2010, insanlık gelişiyor, dünya değişiyor. Eskiden kalma diktatörlükler artık bitti. Bizde de bitti/bitecek mutlaka. Demokrasi ve özgürlükler dönemi başladı/başlayacak. Bu çağ insanın çağı olacak. Artık bu ülkede kimse bir başka kimseye zorla bir inanç, düşünce ve ırk dayatması yapamayacak. Dünyanın geldiği nokta, insanların aldığı yol bunun sigortasıdır. Plan hazırlayıcılarının ve bunların yol arkadaşlarının, destekleyicilerinin bu konuda meseleyi eğip bükenlerin bilmesi ve idrak etmesi gereken nokta budur.
Artık vazgeçin katilleri korumaktan. Taammüden adam öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanan kişileri korumakla insanları rencide ediyorsunuz. Bu yaptığınız siyaset değil. Bu yaptığınız muhalefet değil. Siyaset insanların mutlu ve huzurlu olması için aranan çözüm yollarıdır. Muhalefet insanların mutluluğunu ve huzurunu bozan her şeye savaş açmaktır. İnsanı tutsak kılan, onun özgürlüğünü baltalamak isteyenlerin tüm planlarını bozmaktır muhalefet. Siz ne yaptığınızın farkında bile değilsiniz…
Türkiye artık geri dönülemez bir yola girmiştir. Bu yol insanlık yoludur. Yani demokrasi, hukuk, adalet, özgürlük ve ahlak yoludur bu yol… Bundan sonra insanlaşma yolunda engel teşkil eden ne kadar yasa varsa hepsi gözden geçirilmelidir. Bir ülkede hukukçuların bile içinden çıkamadığı, kavrayamadığı bir anayasa olmaz. Örneğin “adalet” denilince “hukuk” denilince tarlasında çift süren bir köylünün anladığı bir anayasa profesöründe katıldığı/hem fikir olduğu bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bir komutanın talimatıyla bir savcının görevden alındığı bu duruma bazı hukukçuların itiraz ettiği diğer hukukçuların ise desteklediği bir hukuk sistemi olmaz. Böyle bir hukuk düzeninde darbeciler kral masumlar mağdur olur.
Son olarak kimse bu yaşanılan gelişmeler karşısında korkmasın, endişelenmesin. Bu gelişmeler herhangi bir darbenin değil yaklaşmakta olan demokrasinin ayak sesleridir.
Hepimize hayırlı olsun.