"Demokrasi, din, inanç ve kanaat özgürlüğünün sağlandığı; özgür düşüncenin yeşerdiği; hoşgörü ve uzlaşma kültürünün geliştiği; bir çağdaşlık kriteri olan sosyal adaletin ve sosyal güvenliğin gerçekleştirildiği yegâne rejimdir.
Bugün demokrasinin uzağındaki bütün ülkelerde olduğu gibi Müslüman ülkelerde de insanlar en doğal hak ve özgürlüklerini elde etme yolunun demokrasiden geçtiğini görmekte ve bu yönde talepler öne sürdürmektedirler. Buna karşılık zamanımızdaki İslamcı hareketler, demokratlıkları konusunda samimi ve ikna edici söylemler geliştirememişlerdir. Müslümanlar, Müslümanca yaşamak konusunda nasıl özgürlük talep ediyor; İslam'la çelişen bir hayat tarzının dayatılmasını reddediyorlarsa, kendileri de başkalarının hayat tarzlarına müdahale etmeyeceklerinin teminatını vermelidirler. Farklılıklara, kendileri gibi olmayanlara saygıyı, çoğulculuğu içlerine sindirmelidirler. Bugünkü Türkiye bunu belli ölçülerde başarmıştır ve yüzünü çevirdiği istikamet itibariyle de bir istisna teşkil etmektedir."
Bir akademisyen böyle diyor.
Demokrasinin sosyal adalet, çoğulculuk, din özgürlüğü gibi değerleri ne ölçüde gerçekleştirebildiği ve büyük şirketler ile çeşitli güç odaklarının elinden halkın irade ve menfaatini hangi seviyede kurtarabildiği konularının takdirini okuyucuya bırakalım. Demokrasi üzerine yazılmış böyle methiyeler yanında Batılı ve Doğulu bazı düşünürlerin ciddi tenkitleri da vardır.
Ben de bu konuda onlarca yazı yazdım. Madem konu gündemde tutuluyor, üç yıl önce yazdığım ((17-24 Nisan 2005) bir yazıdan bazı nakiller yapacağım ve tartışmada mesafe alınmamış olduğunu göstereceğim:
Demokrasi için laiklik şart koşulursa; yani İslam'ın sosyal ve siyasi alanda bir yol gösterici, en azından çerçeve olarak belirleyici rolü inkar edilir veya engellenirse -kim ne derse desin- İslam ile demokrasi bağdaşmaz, uzlaşmaz, bir arada var olmaz.
Türkiye'de yıllardan beri hem yukarıda tanımladığımız manada (radikal) bir laiklik savunuluyor hem de bu ülkenin (demokrasisinin) diğer İslam ülkelerine model olacağından söz ediliyor. Bu tamamen hayal mahsulü ve kerameti kendinden menkul bir durum, bir kuru iddiadır. Malezya, Pakistan, İran, Sudan gibi hem sosyal ve siyasi hayatta İslam'ı devre dışı bırakmayan hem de -yöneticilerin seçimi, denetlenmesi, insan haklarına riayet, hukukun üstünlüğü gibi konularda- demokrasinin usul ve araçlarını kullanan ülkeler dururken niçin Türkiye'nin model olacağını soran, ikna edici bir açıklama sunan da yok.
Ama farklı şeyler söyleyen yabancılar var:
ABD Dışişleri Bakanı Rice şöyle diyor: "Böylece, daha ılımlı siyasi güçleri bulup, İslam ile demokrasi arasında doğru ilişki kurabilen, her ikisine de hizmet eden kurumları oluşturabilen, bütün insanlara hoşgörülü bir demokratik süreç ortaya çıkabilir'.
Bu ifadenin, radikal laikliğe aykırı olduğu ve bizdeki laikçilere ters geleceği açıktır.
Rice'ı destekleyen bir başka ifade de S. P. Huntington'a aittir. Bu yazar Türkçe'ye Medeniyetler Çatışması adıyla çevrilen kitabında (Ankara, 2001, s. 171,179) Türkiye'nin lider olma potansiyelinden, bunun için yenileşme modelini bir daha gözden geçirmesine ihtiyaç bulunduğundan söz ettikten sonra şunları söylüyor: "Türkiye'nin kültürel ve dini geleneklerini canlandırmanın ve İslam ve Osmanlı mirasının üzerine modern bir ekonominin ve demokratik bir siyasetin inşa edilebileceğini göstermenin zamanının geldiğini düşünebilir... İnanıyorum ki, Türkiye bu yüksek gayeye sahip çıkacaktır ve eğer İslamî bir anlayışla kalkınmayı ve demokrasiyi birleştiren bir model olabilirse bundan hem Türkiye hem de dünya faydalanacaktır... Bu onların Batılı liberal bir demokrasiyi kabul edecekleri anlamına gelmez. Onlar kendilerine has bir demokrasi şekline varacaklardır..."
Yakın zamanda AB dışişleri bakanlarının, Lüksemburg'da yaptıkları bir toplantıda, şimdiye kadar İslam ülkelerinde daima laik aydınlarla temas kurulduğu, artık İslam inanç temelli sivil toplumla daha fazla ilgilenmenin ve İslamcı muhalif gruplarla da diyalog kurmanın zamanının geldiği kaydedilmiştir.
Türkiye'nin model olmasından söz edenlerin, Türkiye yenileşmesinin geniş tabana yayılmasını ve benimsenmesini isteyenlerin bu tespit ve analizleri de gözden uzak tutmamaları gerekiyor