Demirel Baba, Oktay Dede ve Kantarcıoğlu…
Geçen hafta basında yer alan iki konuyu sizlerle paylaşarak yazıma başlamak istiyorum.
1:
Siyasetin “bir bileni” (!) Süleyman Demirel Esnaf Odası başkanları kabulünde yaptığı konuşmada AKP’nin Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir hale getirdiğini söyledikten sonra “Siyasette sıkıntı yaşanıyor. Türkiye bir bunalımın içinden geçiyor. Kendi tabanında olmayan kişilere karşı işleri yokuşa süren bir hükümeti, vatandaş da kendi hükümeti saymaz” buyurmuş.
2:
Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu’nun anayasa değişiklik paketi TBMM’de görüşüldüğü esnada CHP’ye akıl verdiği ortaya çıkmış. Bu haberlere göre CHP eski genel başkanı Deniz Baykal, iptal davası öncesi eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’dan, yüksek mahkemenin nabzını yoklamasını ve yürürlüğü durdurma için nasıl bir yol izlendiğini öğrenmesini istiyor. Akabinde Oktay ile Kantarcıoğlu, yürürlüğü durdurma üzerinde uzun uzun sohbet ediyor.
Şimdi buradan hareketle sizleri tarih tünelinden 1995 yılına götürmek istiyorum.
O sıralarda:
Cumhurbaşkanı: Süleyman Demirel
Anayasa Mahkemesi Başkanı: Yekta Güngör Özden
Adalet Bakanı: Seyfi Oktay
Unutanlara o günlerde yaşanan ve hararetle tartışılan bir atamayı hatırlatmak istiyorum.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 19 Aralık 1995 günü, İhsan Pekel’den boşalan Anayasa Mahkemesi üyeliğine Danıştay Üyesi Fulya Kantarcıolu’nu atamış ve Atama kararı 20 Aralık 1995 günlü 22499 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştı…
Daha önce Anayasa Mahkemesinde raportör olarak çalışmış olan Fulya Kantarcıoğlu CHP’li Adalet Bakanı Seyfi Oktay tarafından bakanlığa müsteşar yardımcısı olarak atanmış, daha sonra Adalet Bakanı olan Mehmet Moğultay tarafından ilk görev yeri olan Danıştay’a geri gönderilmişti.
Aslında bu atama hem Anayasa’ya hem de 2949 sayılı ‘Anayasa mahkemesinin Kuruluşu ve Yargıla Usulleri Hakkında Kanun’a aykırıydı.
Çünkü atama “yüksek bürokratlar ve avukatlara” ayrılmış kontenjan kullanılarak yapılmıştı. Oysa Fulya Kantarcıoğlu Danıştay üyesiydi ve Danıştay kontenjanından değil yüksek bürokrat kontenjanından atanmıştı. Gerekçe olarak da bir müddet Adalet Bakanlığı Müsteşar yardımcığına tedvir etmesi gösteriliyordu.
Oysa kesin olarak Fulya Kantarcıoğlu üst kademe yöneticisi iken AYM’si üyeliğine seçilmemişti ve seçim anında Danıştay üyesiydi. Yani Danıştay üyeleri arasından atanmıştı. Oysa Danıştay üyeleri arasından atama diye bir şeyin söz konusu olması mümkün değildi. Çünkü Danıştay Başkan ve üyeleri arasından yapılacak atamalar seçim esasına bağlıydı.
O günlerde bu atamaya itiraz edeceği umulan Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden’de umulanın aksine atamayı savunmuş ve tartışmalı üye Fulya Kantarcıoğlu 15 Ocak 1996 da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de katıldığı bir yemin töreni ile görevine başlamıştı.
Ne gariptir ki Yekta Güngör Özden daha kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanan Prof.Dr. Süleyman Arslan’ın atamasını geçersiz saymak için ciddi bir mücadele vermişti. 25 yıllık üniversite hocası olan Süleyman Arslan’ın üyeliğine “Anaysa’da ‘öğretim üyesi’ deniliyor, ilgili yasa bu sıfatı doçentlik sonrası için kullanmakta, doçentlik sıfatı alalı henüz 15 yıl olmadığından bu atama yanlıştır” gerekçesiyle karşı çıkmış sonuçta Süleyman Arslan’ın feragati ve Cumhurbaşkanı Özal’ın yeni bir atamasıyla konu çözülmüştü.
O günlerde Fulya Kantarcıoğlu’nun atanmasına karşı çıkanların bugün gelinen noktada ne kadar haklı oldukları ortaya çıkmıştır.
Zaman Gazetesinde 19 Ocak 1996 da “Anayasa Mahkemesi” konulu bir yazı kaleme alan Abdullah Oğuz bu günlerde daha da önem kazanan şu yorumu yapıyordu:
“Anayasa Mahkemesi ve yaptığı görevlerin önemi nedeniyle bugün bu tartışmaların, görevden feragat olmaması halinde ilerde de devam edeceği açıktır. Tartışmalı bir atamayla göreve başlayan bir üyenin katıldığı herhangi bir karar, özellikle 6’ya 5 gibi bir farkla olması halinde ciddi ihtilaflara neden olacak, hukuken bir yaptırım gücü olsa da kamu vicdanında hep şaibeli kalacak ve Anayasa Mahkemesi’nin ve kararlarının güvenilirliği hep tartışılacaktır.”
Bu sözlerin üstüne aslında söylenecek söz yok.
Dün o atamayı yapan Demirel’in sözlerine bakın, Kantarcıoğlu’nu Müsteşar yardımcısı Yapan Seyfi Oktay’la yaptığı telefon konuşmalara bakın ve kararı siz verin.
Maalesef her şey yerinde sayıyıyor ve karanlık güçler Türkiye’ye seçilenlere rağmen yönetmeye devam etme kararlılığından vazgeçmek istemiyor.
Bu da benim ihsas-i reyim…
unalsade@mynet.com