Attila İlhan’ın “hangi” serisinin meşhur bir kitabı var: Hangi Batı. Temelinde “ya düşmansındır batıya ya hayran; ya koşa koşa gelirsin memleketim diye, ya da ardına bile bakmadan gidersin buralardan” diye resimlediği bu tezat aslında bugün için toplumsal hayatımızı ilgilendiren pek çok konuda var. İtidal çizgisini çoktan kaybettik ve aklıselim ile olayları değerlendiren birini bulmak neredeyse ham hayal.
İtidal çizgisini kaybetmemize ne sebep oldu. Kırılma nerede başladı sorusunun sosyolojik bir cevabı vardır elbet. Ama doğru cevabı bulmaya çalışmak kimsenin umrunda değil. Kolaya kaçmak, bir günah keçisi bulmak adına elimizde çok iyi bir malzeme var çünkü: Erdoğan. Erdoğan şöyle dediği için kutuplaştık. Erdoğan böyle dediği için yabancılaştık, ötekileştik ayrıştık v.s. Bu söylem, artık gına getirmiş olsa da kulağa hoş gelen bir şarkı nakaratı gibi yıllardır söylenip duruyor. Sahi senin tercih ettiğin profil, Hangi Erdoğan?
Erdoğan eski Erdoğan değil, değişti v.s. Eskiden iyi bir adamdı ama demek ki diktatörmüş! Aslında şunu da yanlış yapmışmış. Oneminute demeseymiş, Esetle anlaşsaymış, havaalanı, köprü, yol yapmasaymış iyiymiş. Yolu olmasa da Fabrika yapsaymış. İnternet alt yapımız gelişmese de çocuklarımız Bilgisayar mühendisi olsaymış. Komşularla dost olsaymışız da silah mühimmat geliştirmeseymişiz v.s. Hangi Erdoğan’ı seviyorsun bilmem ama Eski Erdoğan, iyiymiş.
Buraya kadar her şey tamam. Aslında Erdoğan aynı ama velev ki değişti! Kabul. İyi de Erdoğan’ın karşısında kendini konumlanmış görenler. Sahi onlar ne yaptı? Onların durumu ne?
Size bunu açıklamak aslında hiç zor değil. Erdoğan’ı cephe olarak gören kesim, siz hiç değişmedi çünkü. Sınıfa yeni gelmiş, başarılı, zeki ve yetenekli bir öğrenci gibiydi Erdoğan. Sınıfın gediklileri tarafından hiçbir zaman kabul edilmemiş, sürekli dışlanmış, aldığı, kazandığı, kazandırdığı her başarıya kulp bulunmuş bir öğrenci.
Neler mi geldi başına? Düşünün bir Arap Baharının ilk kıvılcımını önce Türkiye’den ateşleyerek başladınız onu dışlamaya. Tuncay Özkan ve Türkan Saylan gibi isimler bir dönem neredeyse her hafta, darbe çığırtkanlığı yapan Cumhuriyet mitinglerini düzenledi. Ordu göreve gelmeliydi. Çünkü hedef O’nu düşürmekti.
Değişmediniz. 367 garabeti ile cumhurbaşkanlığı seçimi yaptırmayacağız derken hedefiniz O idi. Değişmediniz. 27 Nisan Muhtırası, parti kapatma davası, Ergenekon süreci, gezi olayları, baltalanan çözüm süreci, hendek siyaseti, özerklik ve 15 Temmuz. Hepsinde hedefiniz aynıydı: Değişmediniz. Allah’tan sınıfın bunca aşağı çekmelerine rağmen başarıyı hak eden bu öğrenciyi takdir eden bir öğretmen gibiydi Millet.
Siyaseten olgunlaşan, müzakere gücü keskin, hitabet yönü kuvvetli bir lider olarak değişti Erdoğan. Ama size bir şey söyleyeyim mi?
10 yıl önceki, 50 yıl önceki, 100 yıl önceki kafaya rağmen maalesef, Erdoğan değişti fakat siz hiç değişmediniz.
El İnsaf!
24 Haziran seçimleri için kendinde söz söyleme yeteneği ve yeri bulan herkesin ilk yaptığı iş, hûkumeti eleştirmek. 16 yıllık Ak Parti iktidarının ülkeye kazandırdığı her şey Anadolu tabiriyle “bozuk para gibi harcanıyor.” Hızlı tren yapmış ama göçü tetiklemiş. Duble yol yapmış ama otomobil ithalatı artmış. Tablet dağıtmış ama öğrenciler çok fazla oyun oynamış v.s. v.sv.s Görünen o ki ne yaparsan yap bardağı boş görmek isteyen görüyor.
Bu açıdan 24 haziran seçimlerinin propaganda sürecinde en çok görülen eksiği hatırlatmakta yarar var: Vefa. Bugün, belki de hiç olmadığı kadar hatrımızda olmalı bizim.