Değişen algılar

xxxx855

Anadolu Gençlik Derneği ve Saadet Partisi Teşkilatları vasıtasıyla yurdun değişik bölgelerinde verdiğimiz konferanslarda, medyanın toplumu nasıl dönüştürdüğüne, değiştirdiğine ve başka bir boyuta taşıdığına ilişkin verdiğimiz çok çarpıcı bir örnek vardır. Hatırlarsanız, 1980'li yıllarda özellikle yılbaşından önce yapılan farklı bir tartışma vardı: TRT ekranına dansöz çıksın mı çıkmasın mı? O tartışmaları artık çok gerilerde bıraktık. Özel televizyonların arz-ı endam etmesinden bu yana, televizyonlarımızın artık kadrolu dansözleri oldu. Daha da beteri, televizyon programlarında dansöz oynatmak kendilerine yetmeyen yapımcılar, "Dansöz Star" yarışmaları organize ettiler. Bütün Türkiye'yi ve güzelim insanlarımızı bu programa katılmaya yönlendirdiler. Medya, toplumu dönüştürmek için çok önemli bir mekanizmadır. Medya, toplumu değiştirmek, ahlak algılarında değişiklik yapmak için çok önemli bir silahtır. Maalesef, bu mekanizmayı, insanlarımızı düşünmeyen, konuşmayan, sorgulamayan, hesap sormayan bir prototip haline getirmek için birileri vargüçleriyle kullanıyorlar. Eskiden, aile içinde, "Aaaa... Ne çirkin bir görüntü.... Evladım, şu görüntüyü değiştirir misin?" diyerek televizyon izlerken şahit oldukları kötülüklere karşı çıkanlar, artık, "Bırak, ne olursa olsun, onlar da hayatın bir parçası" kıvamına getirildi.

İnsanlar, artık izledikleri kötülüklere tepki vermeyen, izledikleri ahlaksızlıklar kendilerini ırgalamayan, toplumun en derin hücrelerine zehirler enjekte edilirken hiçbir tepki göstermeyen bir hale dönüştürüldü.

Bahsettiğimiz türden televizyon ekranlarında onlarca dizi var... Bu dizilerin en çarpıcı olanı aylardır Kanal D ekranlarında oynayan Aşk-ı Memnu dizisiydi. Aşk-ı Memnu, geçtiğimiz hafta ekranlara veda etti... Son bölümünde bu diziyi milyonlarca kişinin izlediği, hatta o saatte televizyon ekranlarında bulunan 4 kişiden 3'inin Aşk-ı Memnu'nun final bölümüne takıldığı ifade ediliyordu. Yani, yasak bir aşkın, yasak bir ilişkinin, marazi bir aşkın ele alındığı, aylardır çiğnene çiğnene sakız haline getirilen bu senaryonun veda bölümü reyting rekorları kırmış. Biz derdimizi kime anlatacağız? Biz bu rezilliğin ortadan kaldırılması için kime şikayet edeceğiz? Bir ana haber bülteninde de, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bir kanun teklifi görüşülürken, aynı saatlerde Aşk-ı Memnu'nun veda bölümünü izlemek için milletvekillerinin kulislere kaçtığına dair bir haber vardı.

Hani, bir şiir vardı, "Bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler"

Toplum, maalesef büyük bir hızla kirleniyor... Toplum, büyük bir hızla uçurumun eşiğine doğru yuvarlanıyor. Amcasının karısına kem gözle bakan, marazi bir aşkın kurbanı olan yeğenin yediği haltları bu ülkede milyonlarca insan büyük bir dikkatle ve rikkatle izliyor.

Bir iletişim profesörü, magazin ve ahlak algısı zihniyetiyle ilgili olarak "İnsanlardaki maraz merakların sonu yoktur. Herşeyi izlemek isterler. Ne kadar çok verirseniz, o kadar daha izlemek için hazır beklerler" demişti.

Gerçekten de öyle.... Toplumu kendi arzuladıkları bir dünyaya dönüştürmek, şekillendirmek, biçimlemek isteyen medya mühendisleri, ahlak kavramlarını yerle bir eden, doğruluk dürüstlük, güzellik kavramlarını payimal eden senaryolarıyla insanlarımızı uyuşturdular, zehirlediler. Şimdi, normal şartlar altında herhangi birisinin başına gelse, aile faciası çıkabilecek konuları bile ekran karşısında hiçbir şey olmamış gibi izler bir pozisyona düşürüldük. Algılar değiştirildi, duyargalar değiştirildi...

Ahlak, bu toplumun çimentosudur... Ahlak, bu toplumun direğidir, temelidir... Bu temeli yıkmak, bu direği yerle yeksan etmek için uğraşan birilerine prim vermeyelim.