CRISTIAN STATE OF LONDON AND PARIS
Davutoğlu’nun Mardin’de yaptığı konuşma pek çoğumuzu; neydi bu Kuttül Amara meselesi sorusunu sormaya itti. Bizim gibi derin bir tarihe sahip olan milletlerin sıklıkla yapması gereken bir tutuma yöneltti başbakan bizi: Geçmişten hedef gösterdi ve ders alalım dedi. Biz değil ama Batının Kuttül Amara’dan, Çanakkale’den Körfez savaşından ya da herhangi başka bir olaydan ders almaya meyilli olduğu belli. Zira artık kendi savaşını başkalarına yaptırıyor. İŞID ve Suriye’de yaşananlar bunun en güzel örneği. Bu açıdan bakınca insanın aklına İŞID tarzı bir yapının Avrupa’da türemesinin sonucu ne olurdu acaba diye bir soru geliyor.
Düşünsenize bir: Avrupa’nın içinde bir silahlı örgüt kurulsa. Şöyle Atina-Sofya ya da Madrid-Lizbon dolaylarından başlayıp kuzeye doğru yükselen bir tehdit oluşsa. Hedefi de Londra ve Paris’i içine alan büyük bir Hıristiyan devleti kurmak olsa. Nasıl olur sizce?
Bir kere bu coğrafyada ekonomik durum felaket. Kaşınacak onlarca kriz de, ballı kaymak. Bir tahayyül edin. Adı Cristian State of London and Paris.
Şöyle akın akın güneyden kuzeyi tehdit etse bu örgüt mesela. Kılıçla kafa kesmese ama eskiden olduğu gibi giyotin kullansa. Onlarca giyotin bir anda onlarca başı gövdesinden ayırsa. Darağaçlarında sallananlar ve Viking şapkalı barbarlar türese sokaklarda. Eskiden olduğu gibi diri diri insan yaksalar mesela. Çoluk çocuk çalı çırpı toplasa bu ateşe. İçine cadı kaçtığı için hayvanları boğsalar. Sizce Modern Hıristiyanlık Batı algısı nasıl değişir?
İşte İslam’ın bir din olarak mücadele ettiği algı tam da bu.
Bin yılın belki de en büyük masa başı projesi olan IŞİD ile yapılan bu. Bir taşla onlarca kuşun vurulmasını sağlayan bu teorinin sahibi her kimse, şeytanı ürkütüyor olmalı.
Suriye için toplanan Cenevre görüşmelerinin kimseyi şaşırtmayacak ölçüde başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından bölgede devam eden kıyım, mültecilerle birlikte o topraklarda kalmayacak ölçüde bir dönüşüm sergiliyor. Eskiden olduğu gibi dünyada sorunlar, sadece yaşandığı bölgeyi ilgilendirmiyor artık. Bu sebeple de, İslami bir duruşun ilkesel söylemi olan “dünyanın her hangi bir yerinde bir Müslüman’ın canı yansa, benim de canım yanar” algısı; hiçbir ulvi amaç gütmese de, tüm dünyada mecburen hissedilecek artık. Avrupalı, bir Müslüman’ın canının yanmasını, korkulu gözlerle seyredecek. Akan bu kanın, bizim dünyamızda da bir karşılığı olacak korkusu, bütün bedenini kaplayacak batılının. Zira Doğu kendi sorunlarını ihraç etmeye başlayacak artık. Son dönemde yayınlanan haber başlıklarına bir bakın. Finlandiya, İsveç, Norveç, Hollanda, Macaristan, Almanya ve pekçok batı ülkesinde mültecileri şimdilik dışlanabiliyor. Bu daha ne kadar sürebilir?
Görünen o ki terör, zulüm, kan ve gözyaşı eninde sonunda batılının o damıtılmış hayatına girecek. Ve biz bir insanın kanının ne denli değerli olduğunu; Hıristiyan bir kalp doğal olmayan yollardan durduğunda anlayacağız.
Bunu bir temenni gibi görmeyin. Çok sürpriz bir şeyden de bahsetmiyorum. Bildiğim zulmün de, mazlumluğun da bir sınırı olduğudur.
Bu güne kadar Müslümanlar kendi inançlarıyla, kendi algılarıyla sessiz kaldılar yaşadıkları her türlü zulme. Ama artık iş çığırından çıkmış durumda. Doğunun mazlum halklarının; kendi kanının, kendi canının bir hiç uğruna feda edildiğini görmesi, an meselesi. Bıçak kemiği kesti çünkü.
Bu saatten sonra düşünmesi gereken ise zulmün kaynağı olan batının kendisidir. Topraklarında yaşamalarına dahi müsade edilmeyen bu insanlar bir şekilde soluğu Batının metropollerinde alacaklar.
Tekrar başa dönersek Londra Paris Hıristiyan Devleti’nin batılı topraklarda yeşermesi sizce de mümkün müdür? Alman Nazileri gibi genlerinde ırkçı söylemler barındıran Batının bu göçüne karşılığı ne olur?
Maalesef ki ben soruya olumlu cümlelerle cevap veremiyorum.
Ve bana göre bu saatten sonra, çığırından çıkmış dünyada tek kurtuluş yolu, dinini bilmem ama, zulmün kaynağını fark eden onbinlerce “insan vasıflı” insandır. Dünyanın her yerinde zulmün karşısına duracak insanlar, İsrail tankı altında ezilmeyi göze alacak Rachel Corrie’ler hala var. Olmak zorunda. Yoksa dünya batılı içinde, insanlık için de yaşanmaz bir yer olmaktan uzak olmayacak