CORDOBA GEZİ NOTLARI

Salim YILMAZ

Otobüsümüz Granada'dan ayrıldığında, Cordoba'nın güzergahı boyunca uzanan sınırsız zeytin ve badem ağaçları manzarası bizleri karşıladı. O an yüzlerimizdeki tebessümle baş başa kaldık ve dışarıdaki görüntüleri izleyerek otobüs yolculuğumuzun keyfini çıkarmaya başladık.

Ağaçlar arasında kaybolan yollar, muhteşem doğal manzaraların yanı sıra tarihi ve kültürel miraslarla da doluydu. Farklı zamanlarda inşa edilmiş köprüler, kaleler ve antik yapılar, bu bölgenin zengin tarihini ve kültürünü göz önüne seriyordu.

Yolculuk devam ederken her bir ağacın altında yere serilmiş zeytin ve bademleri düşündüm. Bu küçük ağaçlar, İspanya'nın mutfağının temel bileşenlerinden biri olan zeytinyağının üretiminde önemli bir rol oynar. Yol kenarında bir tesiste mola verdiğimiz zaman bu bölgede yetiştirilen tadı leziz olan bademlerden hediyelik olarak bir kaç paket aldım.

Cordoba'ya yaklaştıkça, kırsal manzaraların yerini daha kentsel bir görünüm almaya başladı. Ancak yine de, zeytin ve badem ağaçlarının eşliğinde doğanın büyüleyici manzaraları hala etkileyiciydi.

Cordoba'ya girişte nefes kesen bir köprü bizi karşıladı. Şehrin girişindeki köprü; Guadalquivir Nehri üzerindeki Puente Romano, antik Roma döneminden kalma bir köprüydü. Yürüyüşümüz boyunca, tarih boyunca farklı medeniyetlerin izlerini taşıyan bu antik yapıyı hayranlıkla izledim.

Rehberimiz Ali Osman Bey Cordoba hakkında gezi grubumuzu bilgilendirdi.

“Değerli misafirler, Cordoba, Endülüs Devleti'nin en büyük şehri ve en önemli kültür merkezlerinden biridir. Onuncu Emevi halifesi Hişam bin Abdülmelik'in torunu ve Muaviye bin Hişâm'in oğlu Abdurrahman, Abbasi devletinden kaçarak İspanya'ya geldi. Cordoba’da 756 yılında Endülüs Emevî Devleti'ni kurdu. Şehir, İslam uygarlığının zirvesindeyken, dünyanın en ileri medeniyetlerinden biri olarak kabul edildi. Endülüs Devleti'nin en önemli liderlerinden biri olan 3.Abdurrahman Cordoba’yı İspanya'daki en zengin ve gelişmiş şehirlerden biri haline getirdi.

Endülüs Devleti, dönemin en ileri teknolojik ve bilimsel gelişmelerine öncülük etti. Kurtuba İspanya'da ilk kez sokak lambalarının kullanıldığı şehirlerden biriydi. Ayrıca, devletin başkenti olarak Kurtuba'da birçok büyük yapı inşa edildi, bu yapılar zamanla İslam mimarisinin en önemli örneklerinden biri haline geldi. Endülüs Devleti'nin en önemli entelektüel merkezlerinden biri oldu.

Kurtuba ayrıca, özellikle tarihi bölgesi ve dar sokakları ile benzersiz bir atmosfere sahip olan bir şehirdir. Dar sokaklarında dolaşırken, geleneksel İspanyol evlerinin yanı sıra, Endülüs dönemine ait mimari yapıları da görmek mümkündür.”

Rehberimizin Cordoba’nın tarihi ve kültürel zenginlikleri hakkındaki bilgileri, anlatımındaki zerafet, şehrin doğal güzellikleri bizleri hem şehre hem de rehberimize hayran bıraktı.

Ali Osman Bey bizi bilgilendirmeye devam ediyor. “Kurtuba şehrini 1. Abdurahman kurdu. Endülüs Emevi Devleti, en parlak dönemini 3. Abdurrahman (912-961) ve 2.Hakem (961-976) dönemlerinde yaşadı. 3. Abdurrahman, halifelik ünvanını da üstlenince, bundan sonraki gelenler halife olarak da anılıyor. Endülüs Emevi dönemine dört Abdurahmanlar olarak anılan halifeler önemli hizmetler yapmıştır.

Kurtuba’da 600 cami, 300 hamam, 50 hastane, 80 sübyan mektebi 17 medrese ve bir çok yüksek okul vardı. Kurtuba 3. Abdurrahman zamanında ihtişamının zirvesine yükseldi. II. Hakem’in (961-976) yaptırdığı kütüphanede 400.000’e yakın kitap bulunduğu söylenir.

9. asır da bu okullarda yaklaşık 4000 ilahiyat öğrencisi okumaktaydı. 100.000 cilt kitabı içeren 20 kütüphane vardı.

Müslümanların Endülüs’te kurduğu medreseler aracılığıyla Avrupa’ya İslam dünyasındaki yeni gelişmeler aktarıldı. Müslüman öğrencilerin yanında birçok Hıristiyan öğrenci de Kurtaba’daki medreselerde eğitim gördü. Bu medreselerin mimari şekli, ders programları, öğretim metotları taklit edilerek Batı üniversitelerinin çekirdeği oluşturuldu. Sonuç olarak Avrupa Rönesans’ının köklerini anlamak ve İslam uygarlığı hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız mutlaka ziyaret edeceğiniz yerlerden biri Kurtuba olmalıdır.”

Ali Osman Bey konuşmasına devamla “Kurtuba'nın diğer önemli turistik yerleri arasında, Alcázar de los Reyes Cristianos adlı tarihi bir saray, eski Yahudi Mahallesi (Juderia) Cordoba Yahudi Mahallesi’nde yer alan Cordoba Sinagogu’nun tarihi 1315 yılına uzanıyor. Varlıklı bir aile tarafından yaptırıldığı düşünülen sinagog Yahudiler dünyanın çeşitli şehirlerine sürüldükten sonra bir hastane olarak kullanılmıştır. Geometrik ve çiçekli desenlerle süslenmiş sinagog Cordoba’da mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.

Yine Cordoba’nın en popüler ve turistik sokaklarından biri olan Calleja de las Flores, Yahudi Mahallesi’nde yer alıyor. Katedral kulesinin görkemli manzarasını gören sokak, rengarenk çiçeklerle bezeli evleriyle oldukça beğeniliyor.

Ayrıca, Cordoba'nın sokakları ve meydanları, Endülüs mimarisinin güzelliklerini yansıtan beyaz badanalı evler, dar sokaklar ve avlularla doludur.

İspanya’da Emevî döneminin zirvesini teşkil eden 3. Abdurrahman, Kurtuba’nın 8 km. kuzeybatısında Sierra Cordoba’nın eteklerine Medînet’ül Zehrâ Sarayı’nı yaptırdı. O günlerde Kurtuba, Avrupa’da cadde aydınlatmasına sahip ve hamamları olan ilk şehirdi. Dönemim yöneticileri her yüz metrede bir içerisinde gaz lambası olan direkler diktiler.3.Abdurrahman tarafından 936 yılında yapımına başlanan şehrin tamamlanması kırk yıl sürmüştür. İçerisinde saraylar, evler, camiler ve bahçeler barındıran Medinet’ül Zehra bugünkü Cordoba şehrinin hemen dışında bulunmaktadır. Büyüklüğü nedeniyle “şehir-saray” olarak anılan sarayın etrafı surlarla çevrilidir. 936 yılında yapımına başlanan Medinet’ül Zehra daha sonra Berberî ayaklanmasında tamamen yıkıldı. Günümüzde çok fazla bir özelliği kalmamıştır. Bu yüzden Zehra kalıntılarını ziyaret etmedik.

Cordoba, aynı zamanda ünlü bir gastronomi merkezidir. Şehir, zeytinyağı, domates, biber ve çeşitli deniz ürünleri gibi yerel lezzetlerle tanınır. Cordoba'nın sokakları ve meydanları, restoranlar ve kafelerle doludur. Zengin bir yemek kültürüne sahiptir.”

Kurtuba Camii

Kurtuba Ulu Camii tüm ihtişamı ile karşımızda duruyor. Günümüzde müze olarak kullanılan Kurtuba Camii hakkında rehberimiz bilgilendirdi.

“Kurtuba Ulu Camii, Endülüs İslam mimarisinin en önemli örneklerinden biridir ve İspanya'nın Cordoba şehrinde yer almaktadır. Cami, 8. yüzyılın sonlarında Emevi halifesi 1.Abdurrahman tarafından inşa edilmiştir. İki hektarlık bir alana yayılan camiinin yapımına 786 yılında başlanmış ve çeşitli etaplar halinde 200 yılda tamamlanmıştır.

İlk olarak, 1.Abdurrahman Endülüs İslam hükümdarlığını sağlamlaştırmak için Kurtuba'yı başkent ilan etti. Ardından, bir cami inşa etmek için çalışmalara başladı. İnşaatın temeli 785 yılında atıldı ve yaklaşık 200 yıl boyunca devam etti.

İnşaat süresince, caminin büyüklüğü ve karmaşıklığı giderek arttı. Yapı, ilk olarak küçük bir cami olarak başladı, ancak 2. Ve 3.Abdurrahman dönemlerinde genişletildi. Cami, son olarak, 987 yılında 2.Hişam tarafından inşa edilen devasa bir mihrap ile tamamlandı. Hilafet döneminde Kurtuba’nın nüfusu bir milyon civarındaydı. Her dinden, ırktan insanlar uzun yıllar huzur içinde yaşamışlardır. Kurtuba camisinde de 40 bin kişi aynı anda namaz kılıyordu.

Kurtuba Ulu Camii, İspanya'da İslam mimarisinin en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir. Cami, İslam mimarisindeki en ünlü özelliği olan kıvrımlı kemerleri ve sütunları, zengin mozaikleri ve süslü geometrik desenleri ile tanınır. 2000 yılında, Kurtuba Ulu Camii, UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edildi.”

Bilgilendirme sonrası kendimden geçerek dakikalarca caminin her bir köşesini gezdim. Caminin içerisinde 1293 adet kırmızı beyaz sütun bulunuyor. Bu sütunlar sonradan yapılan genişletme çalışmalarında da ilk plana bağlı olarak yapıldı. Caminin uzunluğu 175 metre, genişliği ise 134 metre. Yani o kadar büyük ki, bir ucundan baktığınızda diğer ucunu göremedim. İlk göze çarpan caminin içi, kırmızı beyaz renkleri kocaman bir hurma bahçesini andırıyor. Tavanlardaki yükseklik, oymalı mermer mihrabı, minberlerdeki el işçiliği, Emevi sanatının muazzam taş oymacılığının belki de en zirve eserini yansıtıyor. Aynı zamanda Camiyi gezerken ne kadar hüzünlendiğimi kelimelerle ifade etmem mümkün değildir. İspanyolların egemenliğine geçtikten sonra kiliseye çevrilen caminin diğer özelliklerine dokunulmadı.

Cami olarak kabul ettiğiniz yapıya ayakkabılarla girip dolaşmak, o muhteşem işçiliğe sahip olan mihraba yaklaşmanızı, dokunmanızı engellemek için konulan yüksek, çirkin çelik korkulukları görmek, mihrabın önünde dua etmek için biraz fazla vakit geçirince müze yetkililerinin müdahale etmesi karşısında kızgınlıkla karışık üzüntü duymuştum.

Rehberimiz Ali Osman Bey’de “Sakın Kurtuba camisinin içinde namaz kılmayın, ellerinizi açıp dua etmeyiniz. Müslümanların ibadet etmesi yasaktır. Görevliler Müslüman olduğunuzu anlarsa dua etmemeniz konusunda açıkça uyarıyorlar. Hatta Müslüman ülkelerden gelen tur şirketlerinin lisanslarını iptal etmekle tehdit ediyorlar. Hıristiyanlar ise rahatça ibadet edebilirler. Uyarılara dikkat ediniz. Bizi zor durumda bırakmayın.” diye iyice tembihledi.

NOT: Kurtuba Camii 12 € giriş ücreti verilerek geziliyor. Ama pazar günleri haricinde her gün 8.30-9.30 saatleri arasında ücretsiz gezilebiliyor. El Hamra Sarayı gibi Kurtuba Camii de İspanya ekonomisine ciddi boyutta bir katkı sağlıyor. Sonuç olarak Endülüs Müslümanlarına var olma hakkı tanımayan İspanya devleti onların nimetlerinden faydalanmaya devam ediyor.

Kurtuba Ulu Camii ziyareti sonrası tekrar aynı yerde buluşmak üzere 2 saatlik serbest zaman verildi. Serbest zamanda Cordoba şehrindeki küçük, 40 kişilik camide öğle namazını eda ettikten sonra şehrin ara sokaklarında dolaşarak hediyelik eşya alışverişi yaptık.

Berenjenas Con Miel

Öğle yemeği için Türkiye’de pek rastlamadığım yemeğin tadına baktım. Çıtır çıtır kızarmış patlıcan ve balın birleşiminden ortaya çıkan berenjenas con miel, garip bir şekilde muhteşem bir uyum gösteriyor ve ortaya süper bir lezzet çıkıyor. Yoğun bir bal çeşidiyle hazırlanan bu lezzet, Cordoba’daki pek çok restoranın menüsünde vardır. Tavsiye ederim.

Cordoba sokakları

Öğle sıcağında Cordoba'nın dar sokaklarında gezerken zamanın durduğunu hissettim. Sokaklar o kadar sessiz ve huzurluydu ki, adımlarımın yankısını duymak bile mümkün değildi. Labirent gibi kıvrılan sokaklar, İslam mimarisinin benzersiz bir özelliği olan sıcak tuğla yapıları ile doluydu. Bu yapılar, Endülüs medeniyetinin zengin kültürüne tanıklık eden mükemmel örneklerdi.

Camilerin, medreselerin, sokakların ve sarayların kapılarından geçerken, sanki zaman tünelinde yolculuk yapıyormuşum gibi hissettim. Kendimi, geçmişte bir seyyah olarak buldum. Sokaklar boyunca ilerledikçe, İslam kültürünün zenginliği ve sanatının estetiği beni büyüledi. Dar sokakların arasından geçerken, o dönemin insanlarının nasıl bir hayat yaşadığını ve nasıl bir kültür inşa ettiklerini hayal ettim.

Cordoba sokaklarında gezinirken, ruhumun derinliklerinde bir duygu uyandı. Kendimi, Endülüs medeniyetinin kültürüne ve yaşam tarzına tamamen kaptırdım. Bu sokaklar, tarihin sayfalarından kopmuş bir dünya gibi hissettirdi bana. Burada zamanın durduğunu hissediyordum. Kurtuba sokaklarında gezmek, sadece bir turist olarak gezmek değil, aynı zamanda geçmişe doğru bir yolculuk yapmak gibi bir şeydi.

Sonsuzluğa açılan kapılar gibi, şehrin sokakları beni her adımda başka bir sürprizle karşıladı. İşte o anlarda, Endülüs medeniyetinin kültürünü anlamak ve hissetmek için yüzlerce yıllık bir geçmişe yolculuk yapmış gibi hissettim.

Cordoba sokaklarını gezerken çeşitli noktalarda Cervantes heykelleriyle karşılaştık. Ali Osman Bey Cervantes ve sol kolu olmayan heykeller hakkında bilgi verdi. “ Cervantes burada doğdu. Cervantes’in 100 heykelinden 90’ında sol kolu yoktur, onun yerine pelerin ile örtülmüş bir şekilde duruyor. İspanyol rehberler kendi insanlarını gezdirirken “Barbar Osmanlı bu kolu kesti” derler. Doğrusu daha farklıdır. Miguel Cervantes, İnebahtı deniz savaşına katıldı. Savaşta sol koluna gelen bir gülle ile yaralandı ve sol kolunu kaybetti. Daha sonra Osmanlıya esir düştü. Beş yıl Cezayir’de kaldıktan sonra fidye ödenerek İspanya’ya geri döndü.”

Serbest zaman sonrası gezi grubu bir araya geldi. Ali Osman Bey öncülüğünde kısa şehir yürüyüşü yaptık. Önce daracık ara sokaklarda yürüyerek flora yani çiçek sokağına geldik. Daracık sokağın her iki yönünde duvara asılan saksılarda rengarenk çiçekler güzel bir görüntü oluşturuyor. O dönem Kurtuba’da yaşayanların son derece mutlu oldukları, ekonomik durumlarının oldukça iyi olduğu, herkesin iş güç sahibi olduğu için zekat verilecek fakir bulunmuyor. Yani o dönemde halkın ekonomik ve sosyal durumu oldukça iyidir. Kurtuba’da Sanat eserlerinin sergilendiği geniş avlusu olan bir eve geldik. Şehirde geçmişte Kurtuba’ya emek veren bazı ilim adamlarının heykelleri sergileniyor. İbn-i Meymun anıtı ile İbn-i Rüşt anıtı birbirine çok yakın mesafede bulunuyor.

Ali Osman Bey Kurtuba’nın medeniyet tarihi ile ilgili ajandasında tuttuğu notları okuyarak şu bilgileri verdi.

“Bilhassa Endülüs Emevî Devleti'nin görkemli başkenti Kurtuba’da kurulan yüksek seviyeli İslam medeniyeti, insanlık tarihine birbirinden ünlü ve maharetli isimleri hediye etmiştir. Kurtuba, tarihi boyunca edebiyat, astronomi, tıp ve felsefe alanında önemli gelişmeler kaydedildi. Avrupa’yı derinden etkileyen İbni Rüşd (Averros), İbni Bace (Avempace) ve İbni Tufeyl gibi alim ve filozofların yetişmesi bu döneme rastlar. İspanyol müziğinin kurucu ismi Ebû Hasan Ali Ziryâb, insanlık tarihinde ilk uçuş denemesini gerçekleştiren insan Abbâs bin Firnâs, astronomi ve matematikte gerçek bir deha olan Mesleme el Mecritî, tarih biliminin kurucu babalarından İbn Hayyân ve İdrisî, Güvercin Gerdanlığı isimli şaheseriyle tanıdığımız edebiyatçı ve fakih İbn Hazm, Avrupa tıbbının kurucu isimlerinden Ebû Mervân Abdulmelik bin Zuhr,Hayy bin Yakzân adlı felsefi romanıyla insanlık tarihinde bir çığır açan Muhammed bin Tufeyl, fakih ve filozof Muhammed bin Rüşd, Endülüs’ten Anadolu’ya ve Suriye’ye yürüyüşüyle İslâm tarihinde derin izler bırakan Muhyiddin İbn Arabî, tefsir ilminin olmazsa olmazlarından Muhammed bin Ahmed el Kurtubî, kaleme aldığı Muvâfakât adlı şaheserle İslâm fıkıh usulünde derin iz bırakan İbrahim bin Musa Şâtıbî, Endülüs’ün bağrında yetişen binlerce isimden sadece birkaçıdır.”

Müslümanların Endülüs’te kurdukları sulama sistemleri ve geliştirdikleri tarım usulleri, bugün de İspanya tarafından kullanılmaktadır. Avrupa’da temizlik kültürünün bilinmediği bir zamanda, Endülüs şehirlerini sebillerle, kanallarla ve hamamlarla donatan Müslümanlar, yarımadanın temizlik alışkanlıklarını köklü biçimde değiştirmiştir.

CORDOBA’YA VEDA

Bir gün kaldığımız her köşesini, bucağını gezmeye çalıştığımız Cordoba şehrinden ayrılışımın yaklaştığı zamanda, içimde garip bir hüzün vardı. Şehrin sokakları, binaları, tarihi mekanları, her biri bir ayrıntı olarak belleğimde yer etmişti ve şimdi bu şehirden ayrılmak beni üzüyordu. Cordoba'nın atmosferi, Endülüs medeniyetinin zengin kültürünü yansıtan her şeyiyle beni büyülemişti.

Son kez şehirde yürüdüğümde, her köşede bir anı vardı ve hepsi birer hazineden daha değerliydi. Cordoba'da geçirdiğim süre boyunca, İslam kültürünün gizemli dünyasına tanık olmuş ve bu kültürün güzelliklerini keşfetmiştim. Şimdi, ayrılık zamanı geldiğinde, içimde yalnızca Endülüs medeniyetinin zirvede olduğu döneme özlem kalmıştı.

Cordoba şehrinden ayrılırken, içimde bu şehre karşı derin bir saygı, hayranlık ve sevgi vardı. Bu şehir beni büyüledi, bana güzelliklerini sundu ve ben de bu şehirde kalbimde bir ömür boyu sürecek anılar biriktirdim. Yakın zamanda tekrar bu kadim şehre gelme isteğiyle elveda Cordoba.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (8)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.