Türkiye Müslüman bir ülkedir. Bu ülkede çoğunluğu Sünnî Müslümanlar oluşturur. Uzun yıllardan beri Sünnî Müslümanların temel hakları çiğnenmektedir. Aşağıda madde madde sıralayacağım hususlar insan haklarına, demokrasiye, âdil hukuka, aklıselime, vicdana aykırıdır:
1. Laik olduğunu iddia eden düzen ve sistem Müslümanlara baskı yapmakta, onların din, inanç ve inandığı gibi yaşamak hürriyetlerini zalimce kısıtlamakta ve daraltmaktadır. İslâm'ın yerine, onunla bağdaşması mümkün olmayan resmî ideoloji bir pseudo din olarak konulmak istenmektedir.
2. Ortodoks Rumların, Gregoryen Ermenilerin, Musevî cemaatinin, Süryanilerin, bütün azınlıkların kendi hür ve özerk dinî teşkilatları olduğu halde Müslüman çoğunluğa bu hak tanınmamakta; onların din işleri bir genel müdürlük seviyesinde olan resmî Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından görülmektedir.
3. Bir tür tarikat olan Mason locaları tamamen hür, serbest ve denetimsiz olduğu halde, 1926'da haksız yere kapatılmış ve yasaklanmış olan tasavvuf tarikatları, dergahları, tekke ve zaviyeleri hâlâ kapalı tutulmaktadır.
4. Her tür dernek kurulabilmektedir ama din derneği kurmak yasaktır.
5. Müslümanlara, İslâm okulları kurma izni verilmemektedir. Tevhid-i tedrisat kanunu, Tevhidî tedrisatı yasaklamıştır.
6. İslâm dini, kadınların ve kızların tesettüre girmesini emretmektedir. Tesettür Kur'ân'la, Sünnetle, icmâ-i ümmetle, fıkıhla sabit bir farzdır. Diyanet'in, tesettürün farz olduğuna dair gerekçeli iki resmî kararı (fetvası) bulunmaktadır. Buna rağmen Müslüman kız öğrencilerin başörtülü olarak okumasına, Müslüman kadın avukatların başörtülü olarak mesleklerini icra etmelerine, Müslüman memurelerin başörtülü olarak çalışmalarına izin verilmemektedir.
7. Türkiye iddia edildiği gibi lâik bir ülke değil, lâikçi bir ülkedir.Bu lâikçilik ideolojisi terör estirmektedir.
8. Çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanların kıyafet hürriyeti, serpuş ve tesettür hürriyeti, lisan ve yazı hürriyeti, dernek kurma hürriyeti, devletten bağımsız hür dinî cemaat oluşturma hürriyeti, başlarına ruhanî bir din başkanı seçme hürriyeti, eğitim hürriyeti, okul açma hürriyeti ve daha birçok temel hak ve hürriyetler ayaklar altına alınmıştır.
Sünnî Müslüman çoğunluğa mensup bir vatandaş olarak yukarıda saydığım bütün hürriyetleri talep ediyorum.
Türkiye'de İngiltere'de olduğu gibi geniş bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak, tesettür, dinî eğitim ve diğer bütün hürriyetlerin ve hakların olmasını istiyorum.
Lâik Fransa'da nasıl Katolik okulları varsa ve devlet bunlara bütçesinden yardım ediyorsa bizde de İslâm okulları, İslâm liseleri olmasını istiyorum.
Tesettürün tamamen serbest olmasını istiyorum.
Serbest ve hür Mason locaları olduğu gibi serbest ve hür tarikatlar, tekkeler, zaviye ve dergahlar olmasını istiyorum.
Türkiye Müslümanlarının en az Sabataycılar kadar hür, güvenli, korkusuz olmalarını istiyorum.
Din hürriyeti istismar edilebilir iddiası kof ve boş bir bahanedir. İstismar edilebilir diye hiçbir hürriyet askıya alınamaz.
Her şey istismar edilebilir. Hukuk edilebilir... Demokrasi edilebilir... Hürriyet edilebilir...
Çoğunluktaki Sünnî Müslümanlar, en az Farmasonlar ve Sabataycılar kadar hak ve hürriyet istemektedir.
İngiltere'de, ABD'de, Norveç'te, Finlandiya'da, Almanya'da, hattâ lâik Fransa'da olduğu gibi gerçek, geniş, kısıtlanmamış bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak, dinine göre teşkilâtlanmak, devletten bağımsız din teşkilâtı kurmak, İslâm okulları ve liseleri açmak, İslâmî kılık kıyafet, ruhanî bir İslâm başkanı seçmek ve din işlerinde ona itaat etmek ve öteki bütün diğer haklar ve hürriyetler...
Bu hürriyeti millete veriniz ve sonra bunların istismar edilmemesi için ne gibi çareler ve tedbirler düşünülecekse birlikte düşünelim.
Geniş bir din hürriyeti istismar edilebilir...Öyleyse bu hürriyeti çoğunluğa tanımayalım...Bu ne kadar saçma ve diktatörce bir gerekçedir!..
* (İkinci yazı)
100 bin kaçak Ermeni
Ülkemizde yüz bin kaçak Ermeni varmış, kaçak maçak çalışıyorlar, birkaç kuruş kazanıp geçiniyorlarmış. Bunların bir kısmının dedeleri Türkiye kökenlidir. Bu konuda âcizâne görüşüm şudur: Şimdiye kadar nasıl göz yumulduysa, bundan sonra da göz yumulmalı ve bu fakir insanlara ilişilmemelidir.
Sayıları ne kadardır bilmiyorum, memleketimizde hayli Afrikalı kaçak bulunuyor. Hatta bunlar Türkiye'ye gelince, pasaportlarını yırtıp imha ediyorlarmış. Halkı zenci olan bir sürü devlet var, kaçak hangisinin vatandaşı belli değil, bu yüzden iade edilemiyorlarmış.
1492'de Osmanlı devleti, İspanya'dan kovulan Yahudilere kapıları açmış, onlara ikinci vatan olmuştu.
Tarih boyunca nice Macar, Polonyalı, İsveçli ülkemize sığınmıştır.
Müslüman olsun, gayr-i müslim olsun zulme uğrayan, mağdur olan, büyük sıkıntıya düşen insanlar yurdumuza gelebilmelidir. Tabiî bunun bazı şartları vardır:
1. Çalışarak, üreterek, bir hüner öğreterek Türkiye'ye hizmet etmeli, katkıda bulunmalıdır.
2. Kendisini kabul eden bu ülkeye zarar vermemeli, hıyanet etmemelidir.
3. Sayı itibarıyla da, memleketimizin kaldıracağından fazla yük getirmemelidir.
Yüz bin kaçak Ermeni, bizim kaldıramayacağımız bir yük değildir.
Benim elimden gelse:
Dünyanın 150'den fazla ülkesindeki çalışkan, bize faydalı olacak hüner, sanat, zanaat bilen, bunları Türkiyelilere öğretecek olan yüz binlerce dünyalıyı ülkemize davet ederim. Kendi ülkesinde değeri bilinmeyen, imkân bulamayan, sıkıntıya düşen her düzgün ve vasıflı insana kapılarımız açık olmalıdır.
Birkaç örnek vereyim:
Çin'den, Hindistan'dan, başka Asya ve Afrika ülkelerinden sanatkâr ve zanaatkâr ustalar ve uzman işçiler... Meselâ porselenciler, geleneksel el sanatı eşyası üretecek kimseler...
Mısır'dan sedefkârlar...
Hindistan'dan ağaç oyma ustaları ve işçileri...
El dokuması kıymetli kumaş ustaları ve işçileri...
El yapımı kağıt usta ve işçileri...
Ermeni milleti çalışkan, çok hünerli ve marifetli bir toplumdur. İlme, kültüre, sanata, marifete, hırfete yatkındır. Şu anda o ülkede sıkıntı var, büyük sayıda insan geçim derdinde. Türkiye'ye yararı dokunabilecek birkaç bin Ermeni'nin daha buraya gelmesinde ne sakınca olabilir?
Bendeniz adı Ermeni olan, dini Gregoryen Ermeni kilisesi olan hiçbir Ermeni'den korkmam ve çekinmem. Korkulacak olanlar çift kimlikli Kripto Ermenilerin bir kısmıdır. Adı Ahmet, Mehmet, Hasan, kimlik kartında dini İslâm yazılı ama asıl gizli kimliği Ermenilik...
Zaman zaman Kumkapı'ya gidiyorum ve oradaki kaçak Ermenileri görüp hallerine üzülüyorum. Bizim tuzu kuruların gözünde değeri olmayan beş on dolar onlar için iyi paradır.
On sene kadar önce hayır işleri yapan Müslüman bir hanım anlatmıştı. Arkadaşlarıyla birlikte Kumkapı'da Ermeni madamlarını ziyaret etmiş, yardım yapmışlar. İhtiyar madamlar çok sevinmiş, duygulanmış gözyaşları içinde kadınların boyunlarına sarılıp ağlamışlar.
Türkiye bir dârü'l-eman olmalıdır. Ermeni de gelsin, Kosovalı da, Çeçen de, Dağıstanlı da, Çinli de, Hintli de...
Bendeniz gelecekte Türkiye ile Ermenistan arasında siyasî, iktisadî, ticarî, turistik sıkı ilişkilerin kurulmasını isterim. Kapılar açılmalı, vize kaldırılmalı, alabildiğine ticaret yapılmalıdır.
Ermeni komitacılığının en büyük zararı Ermenileredir. Dağlık Karabağ'ı işgal etmeleri Ermenilerin yararına değil zararına olmuştur.
İşin doğrusu, Türkiye'nin Tanzimat'tan önceki Osmanlı zihniyetiyle hareket etmesidir.