ÇOCUKLARIMIZA NE ZAMAN DOĞRULARI ANLATACAK VE YEDİRECEĞİZ?

A.Kerim KARAAĞAÇ

ÇOCUKLARIMIZA NE ZAMAN DOĞRULARI ANLATACAK VE YEDİRECEĞİZ?

Bir çok ebeveyn, çocuğunun dalgınlığından, huysuzluğundan, hiperaktif olduğundan söz ediyor.

Yine birçoğu, psikologların kapısında, sorunlu çocuğu için deva arıyor. Evet, anne ve babalar, yukarıdaki durumları yaşıyorlar. Fakat, bir yandan da çocuklarına sürekli şeker, sakız, çikolata, paket dondurma, cips, kola, uzun ömürlü süt…v.b. birçok yiyeceği, “gıda” , hatta “ödül” olarak sunmaya devam ediyorlar.

Çocuklar, “beslenme” diye okullara, zehirli ve zararlı maddeler taşıyor. Ellerinde hazır meyve suları ve kola şişeleri ile ne vakit görsem onları, içim sızlıyor. Zira yazının başında dile getirdiğimiz birçok olumsuz davranışın sebebini, çocukların en çok tüketmekte olduğu bu zararlı yiyeceklerin ihtiva ettiği koruyucu maddeler, aromalar, tatlandırıcılar ve boyalar teşkil ediyor. Bu maddeler beyne ciddi zararlar verdiği gibi, ahlâkı ve anlayışı da olumsuz etkiliyor. Fakat her nedense, bu artık herkesin bildiği apaçık bir gerçek olmasına karşın, yine de nefse tâbi olmaktan vazgeçilip, doğruya yönelme gerçekleşmiyor.

Bundan bir süre önce, bir toplantıda karşılaştığım yedi yaşlarında bir kız çocuğunu, birebir uyarma fırsatı bulmuştum. Elindeki küçük pembe kutunun içinde, mini mini pembe şekerler vardı. Bütün saflığıyla bana da ikram ettiğinde, “hadi gel, önce içinde neler varmış bir bakalım” dedim. Fakat, en küçük puntolarla yazılmış içerik kısmını okuyunca dehşete düştüm. Zira, o pek masum görüntülü şeker içinde, sadece altı ayrı yapay tatlandırıcı bulunduğu yazıyordu ki, bunlardan birisi, aspartam idi. Yanı sıra, farklı birçok aromayı ve boyayı da o kutuya sığdırmayı başarmışlardı. Yani çocuğun yediği ve bana ikram ettiği şey, zararlı kimyasal madde deposundan başka bir şey değildi. Üstelik üzerinde şöyle bir cümle de yazılıydı: “Fazla tüketildiğinde laksaktif etki yapabilir!” Allah aşkına, hangi çocuk bir kutu şekeri bulur da, yarısını yarına saklar ki…? !

Bu, içinde yirmiden fazla zararlı madde barındıran sakızlar için de geçerli elbet. Dikkat ederseniz, sakız kağıtlarında da “sakızdır, yutulmaz!” uyarısı bulunur. Deyin hele, kaç çocuk hiç sakız yutmamıştır ki…?!

Sağlığa zararlı maddelerin bunca yoğun tüketimine karşılık, çocuklarımızın faydalı gıdaları da tanımadığını görüyoruz. Çocukların çok büyük bir çoğunluğu inciri, hurmayı, üzümü tanımıyor, tüketmiyor, sevmiyor. Buradan çıkan şudur: Biz yetişkinler, onlara yanlış unsurların reklamını yapıyor ya da seyrettiriyoruz. O pek süslü, hareketli ve gösterişli reklamlara kanarak, sürekli, daha fazla zararlı maddeye/ davranışa/ düşünceye meyletmeye başlıyorlar. Bir cennet meyvesi olan inciri, düşündünüz mü, neden sevmiyor bu çocuklar? Ve hiç düşündünüz mü, bu nasıl bir vehâmettir: Allah methedecek, yüceltecek fakat, çocuklar O’nun yücelterek andığı bir meyveye “iğrenç” diyecekler. Düşünün ne olur…

Ödüllerinizi, hediyelerinizi değiştirin artık. Şeker değil hurma ikram edin meselâ… “Bak bu, sevgili Peygamberimizin en çok sevdiği ve tükettiği meyveydi” deyin. Faydasını anlatın.Vakit yok… Neyi sevdiğimize, çocuklarımıza neleri sevdirdiğimize dikkat etmek için geç bile kaldık. Hadi artık. Cennet huylu çocuklar için, öncelikle, cennet meyveleri yediren anne ve babalar olalım. Asırlardır, “helal lokma” der durur büyükler. Ne demek isterler acaba, bir kere daha masaya yatıralım. Ama uyutmak değil, diriltmek için…

Hâl böyle olunca, çevremizdeki insanlara dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü, genellikle onların doğrusu bizim doğrumuz oluyor. Eğer doğru insanlarla birlikteyseniz şanslısınız. Ama çevrenizdekiler yanlış insanlarsa, geçmiş olsun!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.