Bilmediğinin düşmanı olmak insani bir refleksdir. Bu sadece yabancı kişilere karşı sarfedilen bir olgu değildir. Butür olaylar aile içerisinde de yaşanabilinir. Anne-baba çocukları hakkında, veya çocuklar anne-babalarının hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıklarında aralarında düşmanlık oluşabilir. Anne-baba çocuklarının ne istediklerini, veya çocuklar anne ve babaların ne istediklerini bilmezler. Bu bilmeyiş arada uçurumlar oluşturur. Herkes kendisine yeni bir dünya kurar ve kurmuş olduğu dünyasında yaşamaya başlar. Kimse kimsenin dünyasına adım atmaya cesaret edemez. Anne ve babaların dünyasında muhakkak çocukları da yer alır. Onlar hangi dünyada yaşarsa yaşasınlar evlatlarını da peşinsıra götürürler. Peki ya çocukların dünyasıda onlarınki gibi mi aceba? Hiç sanmıyorum. Beni anlamayanların dünyasında benim ne işim var diyebilir bir çocuk. Çünkü onlar daha çocuktur…
Onlar birazcık anlaşılmayı bekler…
Çocukca hem de…
Büyüklerden onları çocukca anlamalarını beklerler. En çok sevdiği oyuncağı elinden alınan ve ağlayan çocuk annesine, “Oyuncağımı aldı anne” dediğinde, cevap olarak “Olsun sen de başka bir oyuncak al kendine” duymayı istemez çocuk.
Onlar sadece anlaşılmayı bekler…
Hani çocuktur ya onlar, o oyuncak onun için bir ayrılıktır, çünkü bir bağ kurmuştur belki de o çok sevdiği oyuncağı ile. Büyükler için çok önemsiz olan küçük bir şey, çocuk için vazgeçilmesi zor ve önemli bir şey olabilir.
Çocuklarımız ile empati kurmaya çalışırsak eğer, onların gözleri ile olaylara nazar edebilirsek, onların dünyasına girmeyi başarabileceğiz belki de. Ama maalesef büyükler empati kurmadan kendi durdukları yerden hareket ederler.
Onlarla empati kurmadan önce olaylara müdahale edersek, onları kendi dünyalarında yalnızlığa terketmiş oluruz. Onları anlamak için, çocuğun bulunduğu yaş aralığını, cinsiyetini, çevresindeki iletişim modelini göz önünde bulundurarak onun hissettiğini, onun gözüyle bakarak görmeye çalışmaktır. Empati kurmak budur.
Onlar için çok özel olan şeyler bizim gözümüzde çok basit şeyler olabilir. Kırılan bir oyuncağı için saatlerce ağlayan çocuğa, “Yeter artık,bunun için ağlanır mı” demek, onların dünyasında bir yıkım olur. Biraz daha net biraz daha şeffaf cevap verebiliriz onlara. Çünkü çocukların kalbi şeffaftır. İncinmeye mehillidir. “Üzüldüğünü biliyorum, o oyuncak senin için değerliydi” dememiz bile onlara ilaç gibi gelecektir. Kalplerini okşayacaktır. Bu davranışımız ile onlara ve onların değer vermiş oldukları oyuncağa, bizim de değer verdiğimizi göstermiş oluruz.
Çok basit gibi görünen şeylerde yapılan çok büyük hatalar var. Evet aslında çok basit onların dünyasında yolculuk yapmak, çünkü şunu unutmayalım yetişkin olmadan önce hepimiz birer çocuktuk. Ve büyüdükce yetişkin olduk. Bu yüzden çocukları anlamak için biz yetişkinlerin bize çok uzak gelen çocukluğumuza geri dönmemiz ve o dönemde yaşadıklarımıza, hissettiklerimize, düşündüklerimize ulaşmamızda yarar vardır.
O halde son sözümüz şöyle olsun;
Çocuklar anlaşıldıklarını hissettiklerinde sizi de kendi dünyasına dahil ederler…