Bundan bin yıl önce yumurtadan çıkan bir civciv kaç aylıkken piliç/ferik oluyor, ne kadar süre sonra yumurtlamaya başlıyordu? Şimdi durum nasıl? Bundan 500 yıl önce bir horoz kaç aylıkken horozluk yapmaya başlıyordu, şimdi durum ne? 400 yıl önce bir domates fidesi kaç günde meyve vermeye başlıyordu şimdi kaç günde veriyor? 300 yıl evvel toprağa dikilen bir kayısı fidesi kaçıncı yılda meyveye duruyordu günümüzde bu süre değişti mi? Bu soruları daha fazla çoğaltabilir, aynı soruyu yeryüzündeki, tüm canlılara teşmil edebiliriz.
Pekiyi aynı soruyu insanlara tevcih edersek, yani bin yıl önce Türkiye coğrafyasındaki bir kız çocuğu, bir erkek çocuğu kaç yaşında kadınlık-erkeklik fonksiyonlarını kazanıyordu günümüzde durum ne? Yıllar önce uğurlarına ;” henüz girmiş 13-14 yaşına…” diye türküler söylenen kızlarımızı bırakalım; 13 - 14 yaşındaki erkek çocuklarımızı okula, çarşıya gönderirken hangi duygular sarmalıyor benliğimizi. Fatih İstanbul’u kaç yaşında fethetti? Şimdi Fatih’in yaşındaki erkek çocuklarımızı fetih için değil gezmek için bile İstanbul’a gönderirken hangi endişeleri taşımaktayız? Hz Ali 8 yaşında iken kendisi dini tercihini yaptı. Şimdi 8 yaşındaki birçok çocuğun elbisesini annesi giydiriyor. Günümüzde 20 yaşına gelmiş kızlara, oğlanlara çocuk muamelesi yapılıyor. Normali hangisi? Bu sorulara şunları da ekleyelim: İnsanlar kaç yaşında evlenmeli? Büluğa ermek ne demek? Rüşt yaşı kaçtır? “Kalık”, “kız kurusu”, “evde kalmak” “ihtiyar delikanlı” ne demek?
Kızlarımız Oğlanlarımız Kaç Yaşında Evlenmeli
Evlilik yaşı tarihten beri tartışılan bir konudur. Bu mevzu, (yani evlilik yaşı) ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya, kültürden kültüre değişiklik gösterir. Bu konuda, tıp ne diyor, din ne diyor, gelenekler ne diyor, psikologlar ne diyor…? diye kendi kendimize sorduğumuzda birbirinden farklı, birbirine zıt onlarca cevap çıkıyor karşımıza.
Günümüzde, dünyaya genelde Batı Kültürü hâkim olduğu için onların koydukları kurallar, uyguladıkları fiiller birçok millet tarafından sanki Tanrı buyruğuymuş gibi kabul görüyor. Bu milletler içinde maalesef bizde varız.
Hâlbuki bizim kültürümüzle Batı Kültürü O kadar farklı kaynaklardan besleniyorlar ki anlatılmaz. Bu nedenle evlilik yaşı konusunda onları örnek almamız bize hiçbir yarar getirmiyor. Aksine ebeveyn- çocuk, kız- erkek ilişkileri gittikçe bozuluyor. Bir örnekle tezimi açıklamak istiyorum: Batı da aileler kızlarının bir erkek arkadaşının olmasından hiç rahatsız olmazlar hatta buna çok sevinirler. Yine Batıda bekâret çok önemli bir mevzu değildir. (Batının tarihinde bu konu ile ilgili uygulananlar biz Türkler, biz Müslümanlar için kabulü na mümkün olan şeylerdir.) Hâlbuki bizde öylemi ya! Gerek inançlarımız, gerek kültürümüz halen bu gibi ilişkilere müsaade etmeyecek bir konumda durmaktadır. Bu nedenle de batıdaki uygulamaları bizim toplumumuza monte etmek mümkün değildir iyide değildir. Bu durumun bir sonucu olarak da batıdaki aile ilişkilerinin bizde de uygulanması, batıdaki geç evlenme hadisesinin çıkarmadığı bazı aksaklıkları ve kötü sonuçları bizde ortaya çıkarır. Geç evlenen batılıların cinsel ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir ortam her zaman hazırdır. Çünkü bizde suç ve günah sayılan zina onlarda serbesttir.
Demek istediğim odur ki “çocuk gelinler, önce iş, önce kariyer, önce ev, önce araba..” diye diye geciktirilen evlilikler fıtrata aykırıdır. Çok tabi bir ihtiyaç olan ve mutlaka helal yoldan karşılanması gereken cinsel ihtiyaçlar tabi ve helal bir şekilde giderilmezse iş günaha, iş gayri İslami yollara gider. Bu mevzuda en büyük yük dindar hanımlara ve dindar beylere düşmektedir. Onlar kamuoyunun baskısını bir yana atarak islam’ın ve fıtratın gereğini kızlarına, oğullarına öğretip uygularlarsa büyük sevaba girerler ve toplumun bu gayri tabi halinden çıkmasına vesile olabilirler. Aksi halde bu fıtrata aykırı, bu gayri İslami gidişatın doğuracağı sonuçlara ve ortaya çıkaracağı günahlara ortak olurlar. Mevzu ile ilgili son olarak şunu da hepimizin bilmesi gerek: Eğer zinayı büyük günahlardan sayıyorsak, eğer bu haram fiilin yayılmasının dünyada fertlere ve milletlere büyük zarar verdiğine ahrette de zarar vereceğine inanıyorsak, evlilikleri zorlaştıran herkes ( pahalı düğünler yaparak veya yaptırarak, çiftlerin arasına girip huzur kaçırarak, gelenek diye diye evlilikleri zorlaştırarak…) bu vebale, bu günaha ortak olur.
Türkiye insanı tarihte sahip olduğu haklı bir namı (Türklerin aile yapısı güçlüdür. Onlar sağlam ailelere, cesur erkeklere, güzel, çalışkan ve Saliha hanımlara sahiptirler) kaybetmek istemiyorsa bu konuyu tekrar gündemine almak zorundadır.
“Çocuk gelinler!” diye diye kızlarımızı evde koymayalım, gençlerimizin evliliğini geciktirmeyelim. Aksi halde çocuk gelinlerden kaçarken evde kalmış kızlara sahip oluruz.