Papa-Cizvitler ve Gülen Hareketi
Arjantinli Kardinal Jorge Mario Bergoglio, Katolik dünyasının yeni lideri olarak 266. Papa olarak seçilmesiyle beraber dünya kamu oyu bir Katolik tarikatı olan Cizvitleri tekrar duymuş oldu.Böylece Papalık tarihinde ilk kez Cizvit tarikatına mensup bir kişi Papa olmuş oldu. Katolik dünyası her ne kadar teolojik açıdan homojen bir yapıya sahip olsada çalışma şekli ve dünyaya bakış açısından Katolikler arasindada farklı cemaat ve grupları gözlemliyoruz.
Cizvitler Katolik dünyasında bugün aktif olarak hala fonksiyonel olan tarikatlardan birisi. Tabii tek tarikat Cizvitler değil. Benedikten, Fransisken,Dominiken,Servites, Premonstratensien,Karmaliler, Triniteryen, Augustinciler fonksiyonel olan diğer Katolik tarikatları. Bunların herbirinin kurucu liderleri olmakla beraber farklı çalışma yöntemleri ve hayata bakış ayrılıkları var. Tabii ortak özellikleri hepsinin Papa'nin siyasi otoritesini kabul etmiş olmaları.
Cizvit (Jesuit) , kelime olarak İsa'nin Cemiyeti anlamına geliyor.Tarikatın kurucusu İgnacio de Loyala isimli bir İspanyol Subay. Bundan dolayı olsa gerektir ki Cizvitlerde akademi ve disiplin en dominant özellikleri olarak biliniyor. İgnacio, kendisini dine vermiş insanların dindarlasmasi için Manevi Değerler ( Exertia Spritualite) isimli bir kitap yazıyor. Paris Üniversitesinde tanıştığı 6 gençle bu kitabı kendilerine hayat tarzı olarak seçerek 15 Ağustos 1534'te dine hizmet edeceklerine söz veriyorlar. 1539'da İgnacio Cizvitligin yönetmeliğini yazıyor. 27 Eylül 1540 yılında ise Papa ııı Paul tarafından Cizvitlik bir Katolik Cemiyeti olarak tanınıyor.
Önceleri çok önemsenmeyen Cizvit Cemiyeti o dönemlerde ortaya çıkan Protestan Reform hareketine karşı yaptığı çalışmalarla Papalı'ğın dikkatini çekmiştir. Onun için Cizvitligin yapısında bir taraftan eğitim ve akademik özellikler gözlenirken diğer taraftan militer bir hiyerarşide görülmektedir. Takipçileri genelde eğitimli oldukları için taassuptan uzak ve daha esnek yapıya sahiptirler. Dünyanın her yerinde örgütlenmiş olmaları ve bu örgütlenmenin Katolik Dünyasını rahatsız etmesiyle bir dönem Cizvitlik yasaklandı.
Tarikat, 1759 yılından itibaren birçok ülkede yasaklanmış, mensupları sınır dışı edilmiş, 1773 tarihinde papalık genelgesiyle de yasaklanmıştır. Bu dönemde onları, yalnızca Rus İmparatoriçesi İİ. Catherine, eğitim ve faaliyetlerinde yardımcı olmaları ve okuı'ların geliştirilmesine yardım etmeleri amacıyla himayeetmiştir. Ancak Avrupa'daki siyasi havanın da değişmesiyle, l814'te, yine papalık genelgesiyle tarikatı yasaklayan karar hükümsüz kılınmıştır.
Cizvitler Papaliktan maddi destek alan güçlü bir grup olmasına rağmen Papa Jorge Mario Bergoglio'ya kadar Cizvitlerden kimse Papa olarak secilmemistir. Cizvitler genel itibarıyla akademik dünyada etkilidirler. Hristiyanlığın yayılması için zahidane hareket eden eğitimli Hritiyan misyonerleri olarak bilinmektedir.
Gerek dünya çapında orgutlenmeleriyle gerekse eğitime olan katkılarıyla İslam dünyasındaki Fethullah Gülen hareketini andirmaktadirlar. Papaliga son derece bağlı merkezi bir yapılanmaları olmalarına rağmen bir dönem Papa ve çevresinin orgutlenmelerinden rahatsız olması sanki Gülen Hareketindeki Devlete bagliliga rağmen birilerinin onların Dünyada disiplinli bir şekilde orgutlenmelerinden rahatsız olması gibi.
Cizvit cemaatinin kurucusu olan İgnacio bir İspanyol subayı olarak 1540larda Kudüste kaldığı yıllarda müslüman Türklerle tanışmış olmasının onun örgütlenme noktasında Osmanlı kültüründen etkilenmiş olma ihtimalinide göz önünde bulundurmamiz gerektiği ifade etmek lazım. Dolayısıyla Cizvitlerin Gülen hareketine benzesmesinin sebeblerinden birisinin İgnacio'nin o zamanların en güçlü Devleti olan Osmanlı'nin gerek askeri yapısından gerekse tebliğ ve irşad çalışmalarından etkilenmesi muhtemeldir.
Bu iki cemaatin birbirine benzemesinin nedenlerinden biride ortaya çıkma nedenlerinin benzesmesidir. Cizvitler, kilisenin reform hareketlerine karşı tehdit olduğu bir ortamda ortaya çıkmış ve onlara karşı kilisenin yanında bilimsel ve stratejik mücadele vermiş bir cemaattir. Cizvitlerin Katolik kilisesinin imajını değiştirme gibi bir misyonu olmuştur. Nur hareketinin ve ve özelde Gülen camiasininda gerek materyalist felsefeye gerekse din dışı diğer cerayanlara karşı hem imajı kurtarmak hemde dini değerleri korumak adına daha çağdaş yol ve yöntemlerle çalışmaları olmuştur. İgnacio de Loyala ve takipçileri dini değerleri koruma adına "Manevi Değerler " ( Exertia Spritualite) isimli kitabı motivasyon kaynağı olarak görürken Gülen Hareketi dini değerleri koruma adına Said Nursi'nin "Risale-i Nur" isimli eserini ilham kaynağı olarak görmekte.Said Nursi’de Risale-i Nuru dini değerlere hücum edildiği dönemde, vahyin sönmez bir nur oldugunu ispat etmek adina kaleme almistir.
Farklı kulvarlarda iki cemaatte eğitimin kitleler üzerindeki etkisinin farkında olarak çalışmalarını sürdürmektedirler. Cizvit tarikatı, XVııı. yüzyılın başlarından itibaren bütün Avrupa'da, üniversiteler haricinde, 612 kolej ve 157 pansiyona sahiptir. Gülen hareketide tıpkı Cizvitlerin tarihte yaptığı gibi yüzlerce okul, üniversite ve eğitim birimi açarak çeşitli ülkelerde nüfuzlarını güçlendirmektedirler.
Uluslarası ilişkiler noktasında her iki cemaatin usul ve metod açısından birbirine benzediğini gözlemliyoruz. Uzakdoğu'da Cizvitlerin tutunabilmeleri, bazı lüzumlu teknikgelişmeleri de oralara taşımalarıyla mümkün olmuştur. Örneğin Çin 'de ilk toplar ve tüfekler XVıı. Yüzyılda Cizvitler tarafından yapılmıştır. Cizvitler kimi zaman astronom ve matematikçi, kimi zaman takvim reformculan,bazen ilgi çekici mekanik eşya imalatçısı bazen de topçu ve coğrafyacı olarakÇin imparatorunun teveccühünü kazanmışlardır. İmparatorluğun ilk ise yarar haritasını da onlar yapmıştır. Gülen hareketinin de genelde dünyada ama özelde Orta Asyada yapmış olduğu çalışmalar bu bağlamda benzerlik arzetmektedir. Özellikle Orta Asyada eğitim alanındaki başarıları o ülkelerin teveccühünü kazanmakta mühim bir rol oynamıştır.
Cizvitler açtıkları seküler okullar yoluyla dünyada örgütlenip güçlenirken Gülen hareketide aynı yolla dünyada gücünü arttırıyor. Öyle ki bu güçlenme Papaligi bir dönem rahatsız ediyor. Oysa ki Cizvitlerin sisteme karşı hiç bir sorunu yok. Gülen hareketi içinde aynı şeyleri söyleyebilmek mümkün. Şimdiye kadar sistemin dışında hiç bir söylemi olmamalarına rağmen bazı devlet ricali tarafından heryerde kadrolastiklari için bu sorun olarak görülebiliyor.
Epistemolojik açıdan bakıldığında her iki harekette takip ettikleri yol ve yöntem açısından yenilikçi ve orjinal özellikler tasisada teorik bağlamda daha çok gelenekcidirler. İki harekettede yenilikçi ve modernist damarı temsil etmekten ziyade gelenekçi bir algı söz konusudur. İngiliz Cizvit George Tyrrell, bu görüşleri nedeniyle modernist olarak değerlendirilmiş ve Cemaat'ten çıkarılmıştır. Cemaatin bu davranışından da anlaşıldığına göre, Cizvitleri, reforma karşı tepki duyanlar veya karşıreformcular olarak değil, onları kökleri eskiden gelen ve köke bağlı bir dindarlığı ortaya koyan kimseler olarak ele almak mümkündür.Said Nursi'de her ne kadar bazı yenilikçi unsurlar olsada genel anlamda Gülen hareketini kadim ehli sünnet geleneğini modern ve daha çağdaş yöntemlerle muhafaza etmeye çalışan konservatif bir yapısının olduğunu söyleyebiliriz. Cemaat içerisinde Fazlurrahman, Musa Carullah gibi modernist isimlerden ziyade sağlam bir tasavvuf geleneğine yakınlık ve yatkınlık gözlenir.
Cizvit cemaatinde ciddi bir organik yapı olmakla beraber gizlilik esasına dikkat etmek esastır. Bu gizliliğin Gülen cemaatinin terminolojisindeki karşılığı ise "Tedbir" dir. Risale-i Nur dilinde buna "Sırran Tenevverat" denir. Yani nur gibi veya güneşin ışığı gibi, fark ettirmeden, okşayarak, kalpleri ve gönülleri ısındırarak ve sevdirerek yayılma istidadı gösteren bir sevgi hizmeti olarak kendilerini tanımlarlar.
Cemaatte, tedbirsiz hizmetin abdestsiz namaza benzediği ifade edilir. İki taraftada zahidlik ve tevazu içinde yaşamak esastır. Cizvitler özellikle sade ve yalın yaşantılarıyla tanınırken Gülen Cemaatinin ileri gelenleridede dünyadan vazgecmislik ve adanma özellikleri görülür. Her iki camiada maddi açıdan kimi zengin iş adamları tarafından desteklenmesine rağmen cemaatin aktif zümresinin lüks yaşama gibi hevesleri yoktur.
Dolayısıyla iki yapı arasındaki ciddi benzerlikler listesine daha birçokları ekleyebilmek mümkündür. Teorik ve teolojik olarak iki farklı dünya görüşünün ve dinin, davet etmede benzer üslup ve yollar kullanmasının kanımca nedeni bir mesajı dünyaya ulaştırmada aklın yolunun bir olduğu gerecegiyle ilgili olsa gerektir. İgnacio de Loyala isimli bir İspanyol Subay'in hayatının bir döneminde Kudüste Müslüman Türklerle olan münasebeti ise onun bir Hristiyan misyoneri olarak İslam davetcilerinden veIslami askeri yapısından etkilenmiş olabileceği ihtimalini göz önünde bulundurmamizi gerektirir.