Ne olur yani Menderes'in avukatlığını yapmamışsa, sağda siyaset yapacak her parti liderinin Adnan Menderes'in avukatlığını yapmış olması herhalde gerekmez; hem Hüsamettin Cindoruk'un kendisine “Menderes'in avukatı” denildiğinde sessiz kalmasının, Adnan Menderes'in oğullarından birinin bir hukuki sorununun çözümünde yardımcı olmasından kaynaklanmadığı ne malum?
Adama illâ 'yalancı' diyecekler...
Son zamanlarda -sanki çok mühim bir şeymiş gibi- 29 Mart seçiminde oy kullandığı sandıktan Demokrat Parti'ye (DP) tek bir oy bile çıkmamasını parmağına dolayanlar oluyor. DP şimdiki gibi zorla ayakta durmaya çalışırken değil Bayar-Menderes çizgisinde ve iktidardayken de oyunu başka partilere vermişti Hüsamettin Bey... O dönemde de Hürriyet Partili'ydi çünkü...
Eğer 'dönek' demek istiyorlarsa başka yere bakmalılar; Hüsamettin Cindoruk geçmişiyle şimdi arasında doğrusal bir devamlılık bulunan nadir siyasetçilerden biridir: Geçmişte iktidardaki Menderes'e karşı çıkıyordu, şimdi de Tayyip Erdoğan'a ve Ak Parti iktidarına karşı çıkıyor...
İkisine karşı çıkış sebebi de farklı değil...
Neymiş, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı olmasını engellemek üzere harekete geçenler, bunu sağlamak için formül üretenler arasında o da varmış... Doğrudur, Anayasa Mahkemesi'nden çıkan '367 kararı'nın Sabih Kanadoğlu'yla birlikte iki babasından biridir Hüsamettin Cindoruk... Orada da kalmamış, seçim tarihinin erkene alınamayacağı, Cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilemeyeceği gibi konularda da formüller üretmiştir. 27 Nisan 2007 tarihinde Genelkurmay internet sitesine konulan 'e-muhtıra'yı da aslanlar gibi savunmuştur...
Bunları yapmıştır yapmasına, ama sorun bakalım neden yapmıştır? Bu soruyu kimseler sormadığı için Cindoruk'un sonunda Gül'ü Cumhurbaşkanı, Ak Parti'yi daha güçlü bir iktidar haline getirdiği gözlerden kaçmaktadır. Önümüzdeki dönem seçilecek Cumhurbaşkanını bizler oylarımızla seçecek isek, bunu Cindoruk'un Gül'ün önünü kesmek için sarf ettiği gayretlere borçluyuz.
Hakkındaki tezviratın sebebini de yazayım bari: Kendisinin yeniden politikaya dönüşüne, DP'nin başına geçme arzusuna karşı çıkanlar Ak Parti'ye duydukları sempati sebebiyle bunu yapıyorlar. Oktay Ekşi sözgelimi, karşı çıkıyor mu yeniden siyasete dönmek isteyen Cindoruk'a? Çıkmıyor... Neden çıkmıyor? Ak Partili değil de ondan...
Ak Partililer kıdemli politikacının hep başarı öykülerine imza attığını görüyor ve korkuyorlar: 1991'de Süleyman Demirel'i yeniden iktidara taşıyan DYP'nin lideri kimdi? Tansu Çiller o da adaylığını koysaydı DYP'ye lider seçilebilir ve başbakan olabilir miydi?
1996'da kurup başına geçtiği Demokrat Türkiye Partisi 1996 seçiminde başarılı olmadı ve halktan fazla rağbet bulmadıysa ne yapalım yani? 1999 seçiminde 1996'daki kadar bile oy alamadı, ama iki seçim arasında partisinden birileri Mesut Yılmaz altında bakanlık yapmadılar mı? DP'yi Hüsamettin Cindoruk, ANAP'ı Mesut Yılmaz yeniden ele geçirsinler bakalım, 'sağ' kanatta kuracakları muazzam birlik halkı şöyle bir dalgalandırmayacak mı?
“Cindoruk DP'nin başına yakışmaz” diyenler, “DP Cindoruk'a yakışıyor mu?” sorusunun cevabını oturup düşünmeliler. DP'nin DP olduğu dönemde (1958) istifa eden biri bugün Meclis'te temsil edilmeyen DP'nin liderliğine soyunuyorsa, burada kim daha büyük fedakârlık yapmış oluyor?
Ak Partililer korkularını yensinler ve politik hayata esprileriyle can katacak Hüsamettin Cindoruk'un DP genel başkanı olma arzusuna destek versinler... Onların da desteğiyle DP liderliğinden yeniden politikaya dönecek Cindoruk'un 22 Temmuz 2007 (yüzde 47) ile 29 Mart 2009 (yüzde 39) arasında Ak Parti'deki oy azalmasını kısa zamanda kapatmaya yarayacağına kalıbımı basarım.
Ben de Hürriyet başyazarının Cindoruk'un politikaya dönmesini 'özveri' saydığı noktaya geldim işte.