Bingöl’ün ortalık yerinde, sırtına bombalar bağlanmış bir kızın kendisiyle birlikte gezintiye çıkmış günahsız bir kadınla çocuğunu, yoldan geçen adamı paramparça ederek öldürdüğünü duyduğumda, Almanya’da Köln civarında, sonbaharın olağanüstü renklerine bürünmüş bir parktaki gölde yüzen ördekleri izliyordum...
Kör cinayetlerin ivmesinin arttığı bir cinnet haline bir kez daha şaşakaldım...
Amaç ‘Kürt halkının özgürlüğünden’ çoktan çıkmış, bir avuç insanın ne pahasına olursa olsun bir bölgeyi kendi keyiflerince yönetme davasına dönüşmüştü... Son zamanlarda ‘Kürt halkının özgürlüğü’ adına Kürt halkını hedef alan kara cinayetler dizisi de bunu ispat ediyordu...
***
Türkiye’de siyaset, ‘yönetmek’ yerine toplumu özgürleştirip zenginleştirmeyi hedef alsa o kadar çok yapılacak iş, tartışılacak konu var ki...
Örneğin, Almanya’da Bertelsmann Vakfı, 31 OECD ülkesinde ‘sosyal adalet’ uygulamasını konu alan bir araştırma yapmış...
Söz konusu ülkelerin yoksulluğun engellenmesi, eğitime erişim imkânları, istihdam piyasası, sosyal dayanışma, ayrımcılığın önlenmesi, sağlık ve cinsiyetler arasındaki eşitlik gibi alanlarda yani sosyal adalet konusunda ne kadar güçlü olduğunu karşılaştırmalı olarak ele almış...
Araştırma, bir ülkedeki sosyal adalet düzeyinin o ülkenin refah düzeyine bağlı olmadığını...
Ayrıca, insanlara toplumda tanınan fırsatların, refah düzeyi yüksek ülkelerde bile büyük farklılıklar gösterdiğini ortaya koyuyor...
Nitekim Almanya’nın 14’üncü sırada yer aldığı listede, Kuzey Avrupa ülkelerinin sosyal adalet konusunda öne çıktıkları görülüyor.
İzlanda, sosyal adaletin en gelişmiş olduğu ülke olarak birinci sırada yer alırken, onu diğer dört Kuzey Avrupa ülkesi izliyor.
Kısacası, bırakın Türkiye’yi, refah ülkelerinde bile sosyal adalet sorunu kendiliğinden çözülmüyor...
***
Bunu ısrarla vurgulamamın sebebi var...
Çünkü vakfın araştırması sonucu ortaya çıkan sıralama çok çarpıcı...
Örneğin, dünyanın en büyük ekonomisi ABD, sosyal adalet sıralamasında 27’inci sırada yer alıyor.
Nitekim OECD eski Genel Sekreter Yardımcısı ve Bertelsmann Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Aart de Geus:
“Şu anda her altı Amerikalıdan biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Öğrencilerin eğitim fırsatları, büyük ölçüde sosyal sınıflarına bağlı ve ülkenin devasa boyutlardaki borçları, gelecek nesil için büyük bir yük anlamına geliyor” demekte...
De Geus, bu nedenle araştırmanın, sosyal adalet ve bir ülkenin piyasa ekonomisindeki kapasitesinin hiçbir şekilde karşılıklı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini de ortaya koyduğunu belirtiyor.
***
Türkiye mi?
Türkiye, Yunanistan, Şili ve Meksika’nın ardından listede 31’inci, yani son sırada...
Kürt siyaseti gencecik kızları ve onların üzerinden Cumartesi öğleden sonra gezintiye çıkmış kadın, erkek, çoluk, çocuğu katledeceğine, bu yetersizlikler üzerinden hem bölgenin hem ülkenin daha hızlı yol almasının neden peşine düşmez de cinayetlerden medet umar?
***
Türkiye ‘sosyal adalet’ kavramını kerteriz alan bir araştırmada acaba neden son sırada?
Bizim siyasetin gündeminde olmayan soruya araştırmanın yöneticisi Daniel Schraad-Tischler yanıt veriyor:
“Türkiye son yıllarda ekonomi açısından büyük ilerlemeler kaydetti. Ayrıca uluslararası açıdan kıyaslayacak olursak, büyüme rakamları açısından birçok ülkenin sadece hayal edebileceği verilere ulaştı.
Ancak hepsi bu değil.
Ayrımcılığın önlenmesi ya da sosyal katılım açısından hâlâ bariz zayıf noktalar var.
Örneğin, OECD ülkeleri arasında yapılan kıyaslamaya göre çocuklar arasındaki yoksulluk hâlâ çok yüksek düzeyde.”
***
Bingöl’ün ortalık yerinde, sırtına bombalar bağlanmış bir kızın kendisiyle birlikte gezintiye çıkmış günahsız bir kadınla çocuğunu, yoldan geçen adamı paramparça ederek öldürdüğünü duyduğumda, Almanya’da Köln civarında, sonbaharın olağanüstü renklerine bürünmüş bir parktaki gölde yüzen ördekleri izliyordum...
Kör cinayetlerin ivmesinin arttığı bir cinnet haline bir kez daha şaşakaldım...