Dün bizim Star’ın manşetini görünce sisteme bir kez daha lanet okudum. Bingöl’de 84 öğrenci ve bir öğretmene mezar olan okulun müteahhidi ve mühendisine verilen 3,5 yıl cezayı Yargıtay onamış.
Bingöl depreminde 84 öğrenci ve bir öğretmene mezar olan Çeltiksuyu Pansiyonlu İlköğretim Okulu davasında okulun müteahhidi ve mühendisine verilen 3,5 yıl cezayı Yargıtay da onadı.
Üstelik...
Bir gün bile tutuklu kalmayan müteahhit Şeref Bozkuş infaz yasası gereği 17 ay, mühendis İsmet Elhakan’sa 13 ay hapis yatacak.
Yargılanan diğer sekiz sanık da zamanaşımından beraat etti, çünkü dava yedi yıl sürdü.
***
Depremden hemen sonra, 5 Mayıs 2003’de şöyle yazıyordum: “Bingöl’de çocuklarımızın katledilmesine yol açan ‘al gülüm-ver gülüm’ sisteminin hiçbir denetleyicisi olmadığı bir kez daha görüldü. ‘Siyasetçi-müteahhit-bürokrat’ üçlüsü çocuk ölümlerine bile aldırmadan devlet eksenli inanılmaz bir ‘cinayet ekonomisi’ güdüyor.” 1 Mayıs 2003’teki Bingöl depreminde çöken okulun altında can veren 85 talihsiz öğrencinin kurban gittiği “cinayet ekonomisinin” öyküsü o zamanın gazetelerine şöyle yansımıştı: “Çeltiksuyu Pansiyonlu İlköğretim Okulu’na ait pansiyonun ihalesini Bingöllü Şeref Bozkuş ve Müttalip Bozkuş İnşaat Limited Şirketi kazandı. Valilik onayı ve Bingöl Bayındırlık Müdürlüğü’nün denetiminde yürütülen okul inşaatı, 1998 sonunda tamamlanabildi. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı fazla para aldığı şikâyeti üzerine Bozkuş firmasını 2000 yılında yasaklı listesine aldı. Şirket eğitim ihalelerine girmekten men edildi. Firma birkaç yıl sonra da tüm devlet ihalelerinden yasaklandı.”
***
Çeltiksuyu katliamına giden serüven kimse tarafından önlenmedi... Kamu ihalelerinden men edilen bir müteahhidin eski inşaatlarına denetlemek amacıyla geri dönülüp bakılmadı... Zaten binanın yapıldığı yer Bingöl’ün en bereketli ovalarından biri.
İnşaata başlandığında yeni “deprem yönetmeliği” yürürlükte olmasına rağmen, belli ki zemin etüdü de yapılmamış.
Zeminin sulak olduğu kentin adından belli... Pansiyonun adı da Çeltiksuyu... Bunlar düz mantıkla bile insanı uyaran işaretler. İnşaatı denetleyen Bingöl Bayındırlık Müdürlüğü ve inşaata onay veren valilik yetkilileri kimdi acaba? Onları da yukarıdaki listeye eklemek gerekirdi...
Maalesef bu cinayet ekonomisine toplum da ciddi bir tepki vermiyor.
***
Devlet ihalesinden çalacak olan müteahhit önce siyasetçiyi destekliyor, siyasetçi de iktidara gelince ona devlet ihalelerinin yolunu açıyor. Müteahhit de saçtığı paranın acısını, ihale bedelini yükselterek, malzemeden çalarak çıkarıyor. O nedenle de depremde ilk önce devlet binaları yıkılıyor. Çocuklarını Çeltiksuyu Pansiyonlu İlköğretim Okulu’na gönderen dar gelirli aileler zemin etüdünden ihale sürecine kadar süren dehşet verici aşamaların denetleyicisi olsalar, bu facia ortaya çıkmayacaktı. Talan sisteminin bir yanı da aldırmayan toplum, omuz silken vatandaş tabii...
***
Hâlbuki...
Devlet soyarak zebanileşenlerin en büyük panzehiri AB süreci. Nitekim Ankara’nın değiştirmemekte direndiği Kamu İhale Yasası AB sayesinde gündeme geldi. Daha önce Gümrük Birliği de kamu ihalelerinin uluslararası rekabete açılmasını istiyordu. Siyaset-müteahhit-bürokrat üçlüsü bunu püskürttü... Bununla yetinmedi, 2002 yılında AB standartlarında çıkarılan “Kamu İhale Yasası”nı yirmi kez değiştirdi. Muhalefetten de çıt çıkmadı.
Siyaset kurumu, AB’nin önerdiği Kamu İhale Yasası’na tüm olup bitenlere rağmen hala da direnç göstermekte...
***
AB süreci gene tartışma masasında...
Önce şunu söyleyeyim: Çocukların bile katledilmesine sebep olan bu sefil sistem bugüne kadar “onurumuz” yaveleriyle gizlenmeye çalışıldı. Daha sonra da şunu ilave edeyim:
“AB’ye girelim ama onurumuzla” demagojisi bugün Bingöl’de 85 yoksul aile çocuğunu katleden “cinayet ekonomisini” gözlerden saklayacak formülün adı kabul edildi.