"Ben senin yerinde olsam bunları ciddiye almam" dedi dostum, "Ciddiye almam, çünkü artık kendileri bile kendileriyle kafa buluyorlar. Twitter âleminde bunların kendi gazeteleriyle ilgili şaklabanlıklarını takip etsen, bunca yıldır muhatap aldığına sen de şaşırırsın..."
Örnek bizim bunları konuştuğumuz günkü gazetede başyazı sütununda çıkan yazıymış... Okumadığımı düşünüp 'Kendisi yaptı' başlıklı Deniz Baykal'ın neden gitmesi gerektiğini anlatan yazıyı da gönderdi dostum.
Bir yerde şöyle diyor başyazar: "Örneğin açın, eğer arşivlerini koruyorlarsa Sosyaldemokrat Halkçı Parti'nin Genel Sekreteri seçildiği Haziran 1988 tarihli olandan beri, Genel Sekreter veya Genel Başkan seçildiği tüm kurultaylarda yaptığı teşekkür konuşmalarını okuyun. Hepsinde ya 'Gelin canlar bir olalım' diyerek yahut 'Partinin birlik ve bütünlüğü için her partiliyi kucaklayacağını' vaat ederek 'tarafsız, olgun, kapsayıcı' bir liderlik sözü verdi./ Ve bu sözün tek kelimesini dahi hiçbir zaman yerine getirmedi./ Partiyi 'Bana sadık olanlar-karşıt olanlar' ayrımıyla yönetti."
Dostum şu tespiti de yaptı: 12 Eylül sonrasında kendi elleriyle kurduğu Basın Konseyi'nde Türkiye'de çıkan ulusal ve yerel bütün basın organları üyeydi; bayağı da saygınlığı vardı Basın Konseyi'nin. Bugün yalnızca Doğan Grubu ile yetinmek zorunda Konsey; diğer gazeteler ve kanallar onu protesto ederek ayrıldı değişik zamanlarda... Basın Konseyi şimdilerde var, ama yok gibi...
Peki bunun sorumlusu kim? Sorunun cevabı, başyazarın Deniz Baykal'a yönelttiği 'tek adamlık' ithamını eleştiren yukarıdaki paragrafta var...
Genel sekreter dayanmıyormuş Basın Konseyi başkanına... Dostum şu soruyu da yöneltti: "Son üç-beş yıl içerisinde Prof. Haluk Şahin, Doç. Dr. Vedat Demir, Recep Güvelioğlu, Özer Yelçe, Emre Aygen, Gökalp Yazır, Ersü Oktay Huduti geldi geçti Basın Konseyi'nden, unuttuklarım hariç; hiç değişmeyen başkan ve bu denli hızlı değişen genel sekreter... Hepsi mi geçimsizdi bu profesyonellerin?"
Başımı eğdim, ne yapayım?
Yazıda âdeta 'komplo' tezine destek verir gibi özel seçilmiş sözcüklerle ifade edilen başka ilginç satırlar da var; "Cumhurbaşkanı seçimi ve Anayasa değişikliği konusundaki kampanyaları çok kötü yönettiği sonuçlarla ortaya çıktı" da diyor Baykal için...
Olayın yanlış tarafına baktığımı hatırlattı lâfın burasında dostum: "Baykal'a neden komplo kurulduğunu araştıranlar, en fazla onun birbiri ardına yaşattığı başarısızlıkları sayıyorlar; sen de o yüzden olayın o tarafına takıldın... Başyazar gazetesinin genel yayın yönetmenliği koltuğundaki değişikliğin sebebini de anlatıyor gibi gelmiyor mu sana da?"
Gerçekten de öyle. Titanik hızıyla yol alan geminin eski kaptanı, Baykal gibi, son birkaç yıl içerisinde siyasi hayatta meydana gelmiş değişikliklerin herbirinde yanlış ata oynadığı için koltuğundan oldu: Danıştay baskını, Cumhurbaşkanlığı seçimi, e-muhtıra, 367 garabeti, erken seçim, Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkması, "411 el kaosa kalktı" manşeti; Ak Parti kapatma davası... Say babam, say...
Bunların herbirinde Hürriyet gazetesi yanlış tarafı tuttu.
'Makul çoğunluk' diye başlayıp 'Yeni Türkiye Partisi' ile nihayete eren süreçte de birbiri ardına ortaya attığı isimlerle birlikte, milletin hafızasında kaybetti eski kaptan... Oysa şimdilerde Kemal Kılıçdaroğlu için duyduğu heyecandan daha fazlasını o dönemdeki adaylarını överken yaşamıştı.
"Kemal Kılıçdaroğlu'nun yerinde ben olsam, o beni göklere çıkardıkça, âkıbetimden korkardım" dedi dostum.
Her konuda çalışan kafası 'siyasette hinlik' söz konusu olduğunda duruyor dostumun... Bu sebeple de, Deniz Baykal'ın kendisini koltuktan götüren güçlerin başında gelen grup gazetelerine sığınmasının sebebini anlayamıyor.
Başyazar Baykal'a bindirmeye devam ediyor: "Genel Başkanlık'tan düşürülmesini sonuçlandıracak tüm yolları tıkadığından emindi. Ama bu hesabın hiçbir zaman tutmadığını görmedi."
Sıradan bulduğum bu cümleyi, dostum bir tür böbürlenme sayıyor. Sebebi de şu: Bu satırları kaleme alan kişi Basın Konseyi'nin başında ve tam 23 yıldır başkanlık görevini sürdürüyor. İstanbul Borsası'nın başkanı Nejat Basmacı görevinden ayrıldıktan sonra en uzun süreyle koltuk işgal eden kişi o...
Nejat Basmacı ve Deniz Baykal gitti, hatta başyazarlığını yaptığı gazetenin kaptanı 20. yılına girmişken görevini bıraktı, o ise başkanlıkta 23. yılını sürdürüyor...
Elimde olmadan "Maşallah" demişim...