Seni ben hiç aramadım, sormadım
Elime tutuşturuluverdin.
Elimde ne olduğunu bile bilmiyordum.
O yüzdendir kıymetini bilemeyişim
Kapımın önünde bir yetim gibi uzun zaman bekledin
Özür diliyorum, özür diliyorum, affet beni
Bana kalsa daha çok bekletirdim
Belki de benden ümidini keser, sana yâr olacak birilerini bulurdun
Ahh, geç uyandım, bu güzelliğin farkına geç vardım çiçeğim
Öyle nârin ve naziktin ki, el üstünde tutmalıydım
Hem de başımın tacı etmeliydim
Neyi taşıdığımı biliyordum artık
Nasıl ağır bir yükün altında olduğumun farkındaydım
Bir yetime nasıl bakılırsa, bir emanet nasıl saklanırsa
İşte öyle, tam öyle gözüm gibi bakmaya
Söz vermiştim, “belâ ve şehidna” demiştim çiçeğim.
Biraz boy attın, filizlerin daha gür fışkırsın diye
Seni mümbit topraklarla buluşturdum
Senin değerinin farkındaydım artık
Tımarını, suyunu eksik bırakmıyor sözümü tutuyordum
Heyecanım dorukta, adını besmeleyle anıyordum çiçeğim.
Çok aceleciydim, bir kaç dakika sonra kabaran tomurcuğunu
Fışkıran filizlerini hatta güllerini görmek istiyordum.
Sanki ağzıyla yavrularına damla, damla su taşıyan kuşlara benziyordum
Sanki sen de, beni görüce, boynunu uzatarak ağzını açan
Kuş yavrularına benziyordun çiçeğim.
Günlerce, aylarca yorulmadım gözümü budaktan esirgemedim
Senin için yapamayacağım şey yok diye düşünüyordum
Avuçlarımla sana su taşımak ne zevkliydi
Bir gün yanına geldiğimde gül tomurcuklarını gördüm
Uçuyordum, tüyler gibi hafif uçuyordum
Tomurcuğun görünüyordu çiçeğim.
Asırlar sonra yeni bir tomurcuk daha güneşi görmüştü
Suyu daha bir heyecanla taşımaya başlamıştım
Artık avuçlarım yetmiyordu, bakraçla taşıyordum
Hemen büyüyesin, güller açasın diye çiçeğim.
Gene aşkla, heyecanla bakraçlarım elimde sana gelmiştim.
Görmez olası gözlerim hayallerimin, ümitlerimin bittiğini gördü
Sen yere serilmiş yatıyordun, henüz bir kulaç boyunla
Kırılası kalemler, kopası diller, yırtılası postallar seni... çiçeğim
Ben de yıkılmıştım
Bakraçlarımla yere kapandım ağladım, ağladım...
Neden koparmışlardı seni, neden istemiyorlardı?
Sen bana, ben sana bakıp boynumuzu büktük
Halbuki, sen onların da evlerinin önünü süsleyecek,
Yayacağın mis gibi kokularla onları da ferahlatacaktın.
Sonradan anladım ki “sen dikenli bir gülsün” diyorlarmış
Dikenlerinden rahmet pınarları aktığını bilmiyorlar ki
Ben seni dikenlerinle sevdim çiçeğim.
Hormonlu, ithal çiçeklere hiç bir zaman göz kırpmadım
Sen, dalında güzelsin, seni ben hiç bir zaman koparıp da koklamadım
O dalları ben yetiştireceğim çiçeğim, bu benim ödevim
Yaratılışımın sırrı bu, kalan köklerine su taşımaya devem edeceğim.
Su yolunda kırılan testilerden biri de belki ben olacağım
Yeter ki sana su taşırken kırılayım çiçeğim
Biliyorum ki, taşıdığım sular benim de susuzluğumu giderecek.
ABDÜLKERİM KARAAĞAÇ