Dün öğle saatlerinde buluştuğumuzda, CHP'yi avucunun içi gibi bilen dostum, "Baykal'ın istifa edeceğini yakın çevresi biliyordu" dedi bana. Bu sebeple basın toplantısında ve sonrasında kararı sanki ilk kez o an duymuş gibi tepki verilmesine çok şaşırmıştı dostum. "Resmen rol yapıyorlar" dedi birkaç kez...
Mahmut Övür, dün, İstanbullu bir 'ünlü' tiyatro oyuncusunun kendisine aktardığı bir olayı yazdı sütununda: "Bağdat Caddesi'nde Amerikan Hospital'in yanındaki Pelit Cafe'deydim. Bir an istemeden de olsa yan masada konuşulanları duydum. Biri ötekine şöyle diyordu: 'Hadi yolun açıldı, bu iş bitti artık. Genel başkan gidiyor...' Bu sözleri duyunca ister istemez dönüp baktım. Konuşan herkesin tanıdığı ünlü bir CHP'liydi."
Sabah yazarı araştırmış, bu sözlerin söylendiği kişi eski bir belediye başkanıymış...
Genel başkan gittiği için önleri açılacak kişilerin, olayın kendisine üzülseler bile, sevinç duymaları doğal. Politika böyle bir şey çünkü; özellikle bizde... Liderler bir biçimde iş başına geliyorlar; sonrasında kaldırabilirsen kaldır koltuktan...
Nadir istisnalardan biri Altan Öymen'di. 1999 seçiminde Öcalan'ın teslim edildiği hükümette başbakan olan Bülent Ecevit'in partisine akan 'sol' oylar yüzünden CHP baraja takılınca Deniz Baykal sorumluluğu üstlenip istifa etmişti. Kurultay'a kadar genel başkan vekilliğini Cevdet Selvi üstlendi. İlk kurultayda genel başkanlığa Altan Öymen'i getirdi CHP'liler; o da Tarhan Erdem'i genel sekreter yaptı.
Cevdet Selvi şimdi de kurultaya kadar genel başkana vekâlet edecek, iyi mi?
Neyse. Altan Öymen – Tarhan Erdem ikilisinin CHP serüveni fazla uzun sürmedi. Öymen'i genel başkan seçen kurultayda kavgalar çıkmış, yeni genel başkan tükürük yağmuruna tutulmuştu. Parti Meclisi'ne ne kadar aykırı isim varsa onlar seçilmişti; çoğunluğu tükürükçülerden oluşuyordu... O sebeple Altan Öymen yeni bir kurultay toplayacak ve Parti Meclisi'ne yeni isimlerin girmesini sağlayacaktı.
Bütün bu süreç içerisinde en büyük desteği başta Hürriyet olmak üzere Doğan Medya Grubu'ndan görmüştü Altan Öymen... Ben burada, Altan Öymen'in son görevinin Milliyet yazarlığı, Tarhan Erdem'in de Aydın Bey'e danışmanlık olmasından hareketle, "CHP emin ellerde, hem genel başkanı hem de genel sekreteri Aydın Doğan'dan maaşlı" diye birkaç kez yazdığımı iyi hatırlıyorum.
Deniz Baykal, delegelerin şiddetli talebi üzerine, 14 ay sonra yeniden genel başkanlığa seçildi. Öymen-Erdem ikilisinin arada yaptığı olağanüstü kurultayda Baykal-karşıtı isimlerin hemen hepsi temizlenmiş, pek çok delegenin delege olma vasfını yitirdiği tesbit edilip delege listesi de yenilenmişti.
Altan Bey ve Tarhan Bey dikensiz gül bahçesi bırakmış oldular Deniz Baykal'a...
"Yine böyle olur, Deniz Baykal ikinci kurultaya kadar sabreder ve arada arazi temizliği yaptırır" dediğimde, konuyu tartıştığımız ortamdaki dostlar, hep bir ağızdan, "Adamın yaşını unutuyorsun" diye bağrıştılar. Deniz Bey 72 yaşında; bunu unutmuyorum, ama umursamıyorum. Kendisine iyi bakan sağlıklı biri Deniz Baykal...
CHP'yi avucunun içi gibi bilen dostumun yeni dönem için uygun bir genel başkan adayı var: Arzuhan Doğan Yalçındağ... Yakın zamanlara kadar TÜSİAD başkanlığı yapan Arzuhan Hanım yeniden medyaya döndü, ama işlerin kendisini eskisi kadar tatmin etmediği belli. Genç, enerjik, çevresinin geniş olduğu ve önceki görevi sırasında CHP ile aynı paralelde bir çizgi izlediği biliniyor; dostuma göre, CHP'liler ne kadar ararlarsa arasınlar ondan iyisini bulamazlar.
Üzerinde düşününce bu isme ısındım.
Isınmamın sebebi, Doğan Ailesi ile CHP arasında varlığı bilinen bağlar: Aydın Doğan'ın babası İrfani Bey memleketi Kelkit'te CHP'nin ilçe başkanlığını yapmıştı, çok uzun yıllar... Kendisinin de Mesut Yılmaz dışında 'sağ' politikacılarla yıldızı hiç barışmadı; Turgut Özal ve Süleyman Demirel'in partilerine oy vermediği biliniyor.
Sizce Arzuhan Hanım oyunu hangi parti için kullanmıştır seçimlerde?
Bir dostum ise başka bir şeyi hatırlattı: "Baykal'ı istifaya sürükleyen 'skandal', sorumluluk iktidarın sırtına yıkıldığı için, henüz acısını hissettirmiyor; oysa CHP'li kadın seçmenleri çok rahatsız ettiğine inandığım olayın telâfisi için de, en iyi çözüm, partinin başına bir kadını getirmektir..."