CHP'nin “İstemezük” cephesinden çektiği...

xxx78

Lâfı uzatabilirim, bu yüzden hemen girişte kaydedeyim: Başbakan Tayyip Erdoğan CHP lideri Deniz Baykal ile biraraya gelip 'açılım' konusunda aktif destek almaya çalışmalı. Girişimin başarısı açısından CHP desteği önemli; ancak bir nokta daha da önemli: Bugün hükümetin sonuca ulaştırma gayreti gösterdiği konuda -fiiliyata dönüşmemiş olsa da- CHP'nin hayli çabası ve birikimi var; çözümde o birikimden de mutlaka yararlanılmalı.

Sorun, çözüm için hükümet ile anamuhalefet arasında sağlanacak işbirliğinin, ülkenin önünü açacak her girişime “İstemezük” diye ayağa kalkmaya hazır beklenen CHP içerisindeki bir zihniyetin duvarına çarpması ihtimalinden kaynaklanıyor.

Ne demek istediğimi son gelişme iyi açıklıyor...

Çözüm girişimine CHP'nin itirazları genellikle iki noktada düğümleniyordu: Yürütülenin 'devlet girişimi' olduğundan kuşku duyuyordu CHP ve 'içerik' belli olmadan yola çıkılmasını doğru bulmuyordu. Son Milli Güvenlik Kurulu'ndan (MGK) çıkan bildiri bu iki itirazı ortadan kaldıracak kadar net: MGK bildirisinde uzun zamandır ilk kez 'terörle mücadelede kararlılık' ile ilgili cümle yer almıyor, buna karşılık 'girişimin sürdürülmesine' onay veriliyor...

Bu önemli gelişmeden sonra CHP'den ne beklerseniz, bunun tam tersi görüldü: MHP kadar sert olmasa da, CHP'nin her gelişmeye “İstemezük” cevabı vermeye şartlanmış bazı sözcüleri, bu defa, MGK'nın asker üyelerini eleştirmeye başladılar...

CHP açısından 'yeni' bir durum bu...

“Acaba sayın komutanlar 'demokratik açılıma' içeriğini bilerek mi destek verdiler?” sorusunun bir CHP'linin ağzından çıkmasını sizler de ilginç bulmaz mısınız? Soru bir gerçeği ele veriyor: Askerin desteklediği 'demokratik açılım' can damarı 'demokrasi' olması gereken bir siyasi parti önderi için yan bakılan bir kavram... “İçerik bilinerek destek verilmişse mi iyi bir şey, yoksa bilinmeden verilen destek mi daha iyi?” CHP sözcüsü her iki şıkkı da yakışıksız buluyor...

Öyle de olsa “İstemezük”, böyle de olsa...

Şu görüş de aynı CHP'liye ait: “AKP terörle mücadeleye niyetli değil. Terörle müzakere yani pazarlık ederek sonuç almayı deniyor. Ne var ki, terörle müzakere ederek terörü önleyemezsiniz... Sadece bugün için ortalığı teskin edersiniz, ama yarın terörü tekrar karşınızda bulursunuz...”

Ne 'hikmetli' söz, değil mi?

Bütün dünyada teröre muhatap olan ülkelerin izlediği yöntemleri uyguluyor Türkiye. Uygulayan, düne kadar terörle en keskin mücadele eden bir hükümet... ABD işgali altındaki Irak'ın kuzeyine defalarca askeri harekât bu hükümet döneminde düzenlendi. Ülkenin beşeri ve mali kaynaklarını kurutan terörü ortadan kaldırma kararlılığı, en aşırı askeri yöntemleri kullanmaktan çekinmemiş hükümeti, bu defa terörün gerekçelerini ortadan kaldırmaya sevk etmiş bulunuyor.

Tıpkı İngiltere'nin IRA, İspanya'nın Bask terörüne karşı davrandığı gibi...

Hani olmaz ya, bir an için olduğunu varsayalım; “İstemezük” cephesinin 'en kötü senaryosu' gerçekleşse ve her türlü tedbir alındığı halde terör yeniden boy verse ne değişir?

Türkiye demokrat bir ülkenin yapması gerekeni yapıp en 'çağdaş' planı çekinmeden hayata geçirmiş olduğu halde, terörist teröristliğinden vazgeçmemiş ve bu yüzden de dünya kamuoyu önünde en şiddetli mukabeleyi hak etmiş olur.