CHP'nin asıl açmazı

xxx78

CHP'nin 'kaset' olayı sonrası sergilediği tabloyu 'Gençlik ve Spor Bayramı' olarak kutladığımız bugün sorgulamayacağız da ne zaman sorgulayacağız?

Kaset yalnızca Deniz Baykal'ı ilgilendirmiyor herhalde, kaset komplosuyla vurulmak istenen iki de kadın vardı; her ikisi de konunun gereksiz birer ayrıntısına dönüştürüldü. Kimse onların yaşadığı trajediyi konuşmuyor. Bu 'kimse' sözcüğüyle kastedilenler arasında başlarına bu işleri açan Deniz Baykal da var. O gün bugündür 'Deniz Baykal' adı-sanıyla ortada, ama iki kadının adı hiçbir yerde geçmiyor...

Ülkemizde öncülüklerin partisi olmakla övünen CHP'de 'kadının adının olmaması' gerçekten ilgi çekici değil mi?

Kadınlar ayrıntı da olsalar yine fotoğrafın bir yerindeler, ancak gençler süregiden tartışmada hiçbir yerde görünmüyorlar. Liderlik yarışında adı geçen iki kişiden biri 72, diğeri 62 yaşında; Kılıçdaroğlu ve Baykal cephesini teşkil eden parti yöneticileriyle milletvekillerine bakıldığında yaş ortalaması düşmüyor, hafif tertip yükseliyor bile... 'Sol' veya 'sosyal demokrat' olma iddialı bir partide söz sahibi yerlerde ilâç için olsun 30'lu yaşlarında siyasilerin bulunmaması bir başka ilginçlik...

Şu yakınlarda kritik bir seçimden çıkmış İngiltere'de birbirleriyle yarışan üç partinin lideri de 40'lı yaşlarında genç insanlardı; en yaşlıları Gordon Brown ayrılınca koltuğu için yarışanların hepsi çok daha genç yaşlardalar...

Yaşlı-başlı adamlar CHP'de liderlik kavgası açmış yürütüyorlar, ortaya çıkarabildikleri iki kişinin ikisi de 'eski yüz'; yeni bir liderle kitlesine umut vermek için kullanabileceği kurultay fırsatını, CHP, hem yaşlı, hem eski, hem de söyleyeceği yeni bir fikir olmayan birini başına getirerek heba edecek...

'Biat kültürü' diye küçümsedikleri gelenekten gelen kişilere baktığımızda tam tersi bir durum söz konusu: Necmettin Erbakan'dan sonra Recai Kutan el aldı, ama Saadet Partisi'nin şimdiki lideri Numan Kurtulmuş bileğinin gücüyle genel başkanlığa geldi. Fazilet Partisi döneminde el almamış biri (Abdullah Gül) genel başkanlığa adaylığını koydu ve delegelerin yarısına yakınının oyunu alabildi.

Tayyip Erdoğan bugün "Bir seçim sonra yokum" dediğinde arkasında partiyi ileriye götüreceğine inandığı yarım düzine genç arkadaşı olduğunu biliyor...

Siyaseti yakından izleyen halktan birine iki parti için ayrı ayrı "Kimler lider olabilir?" sorusunu sorun; Ak Parti için bir çırpıda ad verebilirken, CHP'de tık nefes kaldığını göreceksiniz.

İyi de, hani biri 'biat kültürü'nden geliyordu da diğeri demokrattı?

Kurultay'a şunun şurasında birkaç gün kala CHP'nin kamuoyu önünde sergilediği tavır her bakımdan kafa karıştırıcı: Kemal Kılıçdaroğlu'nun gönlünde genel başkanlık yatıyor idiyse, Önder Sav'dan el almadan önce neden hep "Ben aday olmayacağım" diye açıklama yaptı? Parti içi dengeleri bir aday lehine çevirebilecek güçlü adam Önder Sav ise niye kendisi aday olmuyor? Deniz Baykal birkaç dönem daha genel başkanlık makamında kalmayı istiyor ve kasete rağmen bunun gerçekleşebileceğine inanıyor idiyse, neden istifa etti? Kaseti istifasını gerektirecek bir 'kusur' sayıyorsa, o kusur ile genel başkanlığa yeniden gelmesinin partiyi zaafa uğratacağını nasıl oluyor da düşünmüyor?