Halkoylamasının sonucu partilerin kimyasını bozdu, bozulan kimyaları partileri ezber bozmaya zorluyor, kendilerinin hevesleri de o yönde; ancak CHP'liler büsbütün bozulmaktan korkup her attıkları olumlu adımı yarım bırakıyorlar...
Ne demek istediğimi anlatan iki örnek yaşandı şu son günlerde...
İlki, Başbakan Tayyip Erdoğan'a "Türkiye'nin İran'a benzemesinden korkanların sarıldıkları formüle bakın; bula bula İran'daki baş örtme uygulamasını buldular" alaycı sözlerini söyleten 'başörtüsü-türban' konusuna yaklaşımları...
Kemal Kılıçdaroğlu ve kadrosu bu konunun ülke için önemli bir 'sorun' olduğunu halkoylaması kampanyasında keşfetti. Bir noktayı anlamaksızın: Konuyu bugün için 'sorun' yapan, gençkızların eğitim haklarının ellerinden alınması değil; sorunun o boyutu büyük çapta kendiliğinden çözüldü, ya da çözülme yolunda... Konu aslında gençkızlar ve kadınları aşan boyutuyla ülkenin önemli 'sorunu'...
Ve sorun doğrudan CHP'den kaynaklanıyor; ya da CHP'nin 'ideolojik' takıntılarından... CHP başörtüsü/türban konusuna tamamen 'ideolojik' açıdan yaklaşıyor; böyle yaklaştığı sürece de 'sorunu' çözmesi veya çözüme katkıda bulunması mümkün değil.
"Türban/başörtüsü=siyasal simge" bakışı değişmedikçe bu sorunun çözülemeyeceğini, sorunun çözümüne katkısı olmadıkça da toplumun yüzde 70'inden ilgi görmeyeceklerini bir türlü anlayamıyor CHP'liler; anlayamadıkları için de siyasi muhaliflerinin alay konusu oluyorlar.
CHP'nin tıkanma noktalarından bir başkası da 'yeni anayasa' konusu... Kampanya sırasında 'yeni anayasa' ister gibi görünmek zorunda kaldı Kılıçdaroğlu ve CHP; şimdilerde de "Anayasa değişsin, hem de hemen değişsin" teklifi ağızlarından düşmüyor.
Oysa bu teklifi seslendirenlerin en korktukları şey 'yeni anayasa'; bugünkü anayasanın kendilerinin de eleştirdikleri yönlerinin devamına razılar, anayasayı yeniden yazarak Türkiye'yi çağı ile buluşturmayı murat edenler amaçlarına erişmesinler yeter ki... Anlaşılması zor ama gerçek: CHP için hayat-memat meselesi anayasa ve Kılıçdaroğlu'nun yenilik sınırı da 'yeni anayasa'ya kadar...
Son manevrayla niyet 'yeni anayasa' çalışmalarına katkıda bulunmak değil, daha önce kendilerine teklif edildiğinde kabule yanaşmadıkları için yapılanları engelleyemediklerini yaşayarak öğrendikleri 'uzlaşma komisyonu' yöntemiyle korkulan gelişmeyi rayından çıkartmaktır.
'Yeni anayasa' yapmak istemiyor CHP, yapmak istiyor görünerek yeni anayasa yapılmasını engellemeye çalışıyor.
Gerçekten anayasanın yeniden yazılmasına katkı sağlamak diye bir niyet olsaydı, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın 'değiştirilmesi bile teklif edilemez' ilk üç maddeyle ilgili sözlerinin kendilerine uzatılmış bir buket olduğunu anlar ve 'söyleyeni' anlamsız ithamlara maruz bırakmak yerine 'söylediğini' değerlendirirlerdi.
Haşim Kılıç'ın 'değiştirilemez maddeleri zenginleştirmek' formülü, CHP'nin 'çağ' ile ve toplumun 'çağdaş olma' derdindeki unsurlarıyla buluşmasını engelleyen duvarı yıkacak bir formüldür. Geçmişte çıkarılmış yasalara, anayasanın varolan maddelerine veya Anayasa Mahkemesi'nin eski kararlarına atıfta bulunarak dinamik bir toplumu hep aynı yerde durdurmak nafile çabası yerine, bütün hukuk sistemlerinin farklı adlarla da olsa benimsediği 'yeni yorum' kolaylığını tavsiye ediyor Anayasa Mahkemesi Başkanı...
Anlamıyor veya anlamak istemiyor CHP lideri ve kadrosu; ya da anlıyor ve ezberler bozulacak diye korkuyor.
Korkunun ecele faydası olmadığını hatırlatsak acaba aralarından kulak veren çıkar mı?
Türkiye'nin bugün geldiği nokta geriye değil ileriye bakılacak ve herkesin kendisini geleceğe göre konuşlaması gereken bir noktadır; bugünün dünyası, geçmişe takılıp kalanlara olağanüstü acımasız davranan bir dünyadır çünkü...
Halkoylamasının öğretemediğini belki seçim öğretir.