CHP, 1934 - yılında çıkardığı bir kanunla "ağa, hacı, hafız, HOCA , molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi, hazretleri" gibi lakap ve unvanları kaldırdı. Kaldırdı lakin herşey de olduğu gibi devlet idaresinde de fıtrata aykırı , ilme ters, akışa zıt uygulamalar tutmuyor. Bir iki derken tökezliyor. Bu tökezlemeyi en iyi Hoca kelimesinin serüveninde görüyoruz. yeni kurulan devlet, maziyi tamamen unutturmak yepyeni bir nesil, taptaze bir kültür oluşturmak için her alanda akla ziyan uygulamalara girişti. Kanunlar tamamen batıdan ithal edildi, kılık kıyafet bile kanunla belirlendi. devlet vatandaşın ne giyeceğine bile karıştı. Fes yasaklandı, şapka mecbur hale getiriidi. Harfler, rakamlar, tatil günleri... batıya uyum için değiştirildi. Medreseler, dergahlar, zaviyeler kapatıldı. Bu arada insanların kullandığı lakaplar unvanlar da değiştirildiki i bunların başında HOCA kelimesi geliyordu. Çıkarılan kanunla hacı, HOCA, hanım, bey, molla, hafız, paşa, hanımefendi... unvanlarını kullanmak yasaklandı. İşin garibi bu kanun halen yürürlükte.
Bu kelimelerin en isyankarı galiba Hoca. Çünkü Osmanlıda Hoca belirli bir alanda (medrese, cami) kullanılırken günümüzde kullanım/ kapsam alanı alabildiğine genişledi. Futbol antrenöründen tutunda , basketbol koçuna, hendbol antrenöründen tutunda, voleybol çalıştırıcısına; üniversitelerin her bölümünde, her fakültesinde (tıp, eczacılık, mühendislik, hukuk, öğretmenlik, ziraat, ilahiyat...) görevli "öğretmenlerin" hepsi (asistan, doçent, prof...) hoca sıfatı ile çağrılıyor. Hastalar doktorlarına, lise ve üniversite öğrencileri öğretmenlerine, futbolcular, basketçiler, gazeteciler, yorumcular... Antrenörlere "hocam!" diye hitap ediyorlar. Bunların yanında Cinci hocalarda var, üfürükçü hocalarda. Bu hocaların bir kısmı dertlere derman oluyor, bir kısmı kısmet açıyor, bir kısmı üç harflilerle cenk ediyor. Günümüzde bu büyük "güce" sahip kelime ile mevsuf kişilerden bir bölümü ise siyaset ve stk larda büyük rollere soyunuyorlar.
Hoca kelimesini siyasete kazandıran rahmetli Erbakandı. O bir makine hocası olmasına rağmen dindar olduğu için sevenleri onu aynı zamanda din hocası olarak da düşünürlerdi. O'nu ve görüşlerini sevmeyenler ona hoca derken yüzlerinde ve seslerinde müstehzilik bariz şekilde belli olurdu. Bu gün ülkemizde maşallah öyle hocalar yetişti ki kimisi Rusyayı idare ediyor, kimisi İslam dünyasını... Kimisi mehdi! kimisi mesih!. kendinde kainata yön verme gücünü ve kudretini bulanlar bile var. İçlerinde Haşa Allahla görüşen bile var.
Bu mevzuda en büyük ironiyi ise Hoca kelimesini bir zamanlar "idama mahküm eden" CHP yaşıyor. Ak Parti, daha doğrusu Tayyip Erdoğan karşısında sürekli mağlup olan CHP umut olarak hocalara sarılmış durumda. Baykal döneminde Yaşar Nuri Hoca ile çıkış arayan CHP, son cumhurbaşkanlığı seçiminde 13'yakın parti ile beraber Haydar Baş Hoca ile de resmi birliktelik kurdu. Söylenenler doğruysa, iddialar gerçekse son yerel seçimde ve cumhurbaşkanlığı seçiminde Hizmet hareketi ile de ittifak yapıldı. Bu hareketin başında da biliyorsunuz bir hoca var. CHP nin hocalarla imtihanın bununla da bitmedi. Son kurultayda, parti meclisi seçimlerinde en büyük oyu bir hoca (ihsan özkes) aldı. Kılıçdaroğlu mehmet bekaroğlu Hocayı da partiye dahil etti. Nerdeeen nereye değil mi? Bir parti, bir zamanlar yasakladığı (ve halende yasak olan) bir kelimenin, bir sıfatın mahkümü haline geliyor, ondan medet umar duruma düşüyor. Doğrusu çok anlamlı bir vaziyet.
BU DEVİR HOCALAR DEVRİ
Günümüzde televizyonlarda, siyasette, ekonomide, eğitimde basında hocalar devri başladı: Dini sohbetler veren, tefsir yapan, fıkıh anlatan, siyasi, sosyal, ekonomi, ailevi alanlarda halkı aydınlatan, uluslar arası yardım kuruluşları ile dünyaya yardım eden hocaların saysısı maşallah günden güne artıyor. Gündemi belirleyen de onlar, sosyal hayata yön verenler de. Bu hal anormal mi? Hayır. Çünkü devletin zirvesinde de bir İHL mezunu var. Allah bu günleride gösterdi. Bir zamanlar kelime olarak yazılması, söz olarak söylenmesi bile yasak olan Hoca en parlak günlerini yaşıyor. Kanunen söylenmesi, kullanılması halen yasak olan bu kelime rahatça kullanılmakla kalmıyor, o sıfatı taşıyan o isimle mevsuf kişiler ülkenin gündemini belirleyen failleri haline geliyor. 300 yıla yakın bir kopuşun, bir firkatin ardından tarihi bir vuslatın yansımaları bunlar. Bu kopuştan, bu unutulmuşluktan dolayı bir çok arızanın olması da normal, hocalar arasında büyük görüş ayrılıklarının olması da. Denizlerin durulması için dalgalanması gereğini hepimiz biliyoruz. Öyle değil mi?