Bir insanı tanımak istiyorsan, gölgesini takip et.. diye bir söz vardır. El-hak doğruymuş. Sahibi ne derse desin ne düşünürse düşünsün gölgesi ancak onun yaptığını yapar.
Anyasa değişikliği görüşmeleri nihayet sona erdi. Bu süreçte meclisteki siyasi parti liderlerini ve milletvekillerini çokça dinledik. Öyle laflar söyledilerki, çoğuna kendileri de inanıyor muydu, merak ediyorum doğrusu.
İnanıp inanmamaları kendi sorunları tabiki; ama milletin karşısına geçip konuşuyorlarsa ve kendilerine oy veren geniş halk kitlelerini temsil ettiklerini de iddia ediyorlarsa söylediklerinin ve yaptıklarının da tutarlı olması gerekir elbet.
Bizlerde ekranlardan hem izledik hem dinledik. Kavgalar, sevinçler ve hüzünler; mahremini kaybetmiş insan misali tüm çıplaklığıyla karşımızda cereyan etti.
Sol bir parti olduğunu her defasında deklere eden, beyanatlarında halkçı ve demokrat olduğunu söyleyen; fakat tarihsel süreçte halktan uzak, statükonun bekçiliğinden başka hiçbir işe yaramayan CHP'nin tutarsızlığı bu süreçte izah edilebilir bir tavır olarak görülebilir.
Statükoyu koruma uğruna ak olana kara demekten imtina etmeyen CHP'nin geçmişte önerdiği bir çok anayasa değişikliği bu süreçte bir fırsat olarak AK Parti tarafından önlerine getirildi. Özellikle Anayasa Mahkemesi, HSYK ve partilerin kapatılması ile ilgili maddelere şiddetle karşı durması, CHP'nin asıl amacının demokrasinin gelişmesi değil statükonun korunması olduğunun en bariz karinesi olarak ifade edilebilir. Nitekim görüşmeler sürecinde de bunu ispatlamış bulunuyorlar.
Birde demokrat bulmadıkları ve hatta daha da ileri giderek faşizimle suçladıkları AK Parti'ye karşı, milletvekillerine güvenemeyerek oylamalara katılmalarını engellemeleri de sanırım millete ne kadar demokrat! bir parti olduklarını göstermiştir.
Anayasadaki değişiklik paketine hayır diyen MHP ise bizi yanıltmadı; ama ülkücü camiada tam anlamıyla şok etkisi yarattı. 12 Eylül mazlumiyetini siyasi arenada en çok dillendiren MHP'nin, darbecilere yargılanma yolunu açan maddelere bile hayır diyebilmesi içine düştüğü tenakuzun da ifadesidir elbet. Yine MHP'nin Anayasa değişikliklerini bölücülük gibi siyasi argümanlara sığdırması; sahip çıktığı 12 Eylül öncesi kayıp canların ve PKK terörüne feda edilen şehitlerin kemiklerini sızlatmış mıdır bilinmez; ama büyük bir rahatsızlık oluşturduğu darbe mağduru ülkücülerin açıklamalarından fazlasıyla anlaşılıyor. Görünen o ki MHP'de bizi yanıltmadı ve statükonun yanında yer aldı.
BDP'nin demoktarikleşme yönünde atılan bu büyük adıma destek vermemesi ise üzerinde derin analizlerin yapılmasını gerektiriyor. Bu derin analizler şüphesiz entellektüllerce yapılacaktır; fakat toplumun büyük bir kesiminde ki hayal kırıklığı BDP'nin doğru yapmadığının da en önemli göstergesidir şüphesiz.
Yıllar önce yaka paça adeta sürüklenerek cezaevine gönderilişleri, kurdukları tüm siyasi partilerin istisnasız kapatılması, 80 ve 90'lı yıllarda doğu ve güneydoğuda Kürtlerin yaşadığı trajedileri en azından dile getirişleri ve etnik milliyetçilerin karşısında bizde varız deyişleri toplum vicdanında bir şekilde yer bulabiliyordu. PKK terör örgütüne şiddetle karşı olmasına rağmen temel hak ve özgürlükler noktasında BDP ve öncüllerine geçmişte siyasi destek veren geniş halk kitlesinin yaşadığı hayal kırıklığının yansımasını yakın zamanda gerçekleşecek referandum oylamasında şüphesiz hepimiz göreceğiz.
BDP Yöneticilerinin inandırıcılıktan uzak açıklamaları; en azından kendilerine oy veren kitlelerin vicdanlarında yer bulur mu bilemem; ama statükonun ve derin yapılanmaların vicdanında yer bulduğunu 8. maddenin reddilmesinin hemen arkasından atılan derin sevinç çığlıklarından anlıyoruz. Nitekim saygın bir siyasetçi olan Ufuk Uras'ın “Ergenekonun sevinç çığlıklarını duydum” demesi sürecin en yalın açıklaması olsa gerek.
Anayasa paketinin eksiklikleri elbette mevcut; zaten bir çok Entelektüel ve hukukçu gerek teknik gerekse sosyal yönden bunları yazıyor ve anlatıyor. Fakat üzerinde durulan ve genel kabul gören anlayış, demokratikleşme açısından büyük bir adımın atılmış olduğudur. Derin yapılanmaların ve terörden beslenen güçlerin bu sürece karşı durması, yeni provakasyonların eyleme geçirilmesi zaten beklenen gelişmelerdi.
Ama sol ve halkçı! CHP ile Milliyetçi Muhafazakar MHP'nin birlikteliğine alışmıştıkta BDP'nin de tüm varoluş sürecini inkar edercesine bu sürece destek vermemesini ve CHP, MHP ittifakına katılmasını anlayamadık! doğrusu.
Evet, kim demişse doğru demiş: “Bir insanı tanımak istiyorsan, gölgesini takip et.. “
mail: trntoprak@hotmail.com