Namaz, oruç, zekat v.s. emirler gibi Tesettür de yine O´nun emriydi.
Biliyordu her tesettüre sahip çıkan, neden niçin yaptığını. Süs için takmıyordu onu. Çünkü Tesettürün süsü olur muydu hiç?
Nûr sûresindeki ayetler ilişi verdi kendisine. Güvendi, teslim oldu ve emre itaat etti.
Tesettür hem erkeğe hem de kadına farz kılınmıştı ta asırlar öncesinde. Fakat 21. asırda bir başka oluverdi tesettür.
Kimin tesettürlü kimin olmadığı ayırt edilemez oldu.
Önce şunu soralım tekrardan, tesettür nedir?
Kaç çeşit tesettür vardır?
Arkasından hemen cevaplıyalım. Aslında tek çeşit tesettür vardır, Kûran´ın deyimiyle.
Peki nedir tesettür?
Tesettür “STR” kökünden gelir ve bir fıkıh terimi olarak Kadın ve Erkeğin örtülmesi gereken yerlerini örtmesidir.
Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerlerine "avret yeri" denir.
Peki şimdiki asırda tesettür anlayışımız ne durumda?
Kimilerinin kısmen de olsa vücut hatları ap açık ortada.
Bu mu İslam´ın bize emrettiği tesettür anlayışı.
Sadece başörtüsü ile bir kaç saç tellerini örtmek ile tesettür yerini bulmuyor.
Benim hükmüm değil bu Kûran´nın hükmü.
İslam güzelliğe değer verir. Kimseden özellikle kadınlardan berduş bir giyim tarzı beklemiyor. Sakın yanlış anlaşılmasın. Renk uyumları güzel seçilsin. Elbiseler temiz olsun. Özen gösterilsin. Fakat daracık etekler ile bedene yapışan pantolonlar ile tesettür yerini bulmuyor. Benim tabirimce „çeyrek tesettür“ oluveriyor.
Bir zamanlar şu sözlere muhatap olmuştuk maalesef örümcek kafalılar, eski kafalılar, geri kafalılar şimdiyse lolipop kafalılar diye bir tabir kullanılıyorlar.
Rengarek başörtüler. Pembesi, fıstık yeşili, portakal turuncusu vs. vs.
Adeta elbiseler ile uyum içindeler.
Buna karşı mıyız?
Nefisler değil. Ama, amması yok aslında. Kûran buna ne cevap veriyor.
Dikkat çekmeyeceksiniz diyor! (Erkek ve Kadın için geçerli)
Nefse ağır geliyor biliyorum.
Özellikle gençler için çok ağır bir imtihan oluyor. Millet yarı çıplak dolaşırken sen, bir taraflarını sırf emir olduğu için örtüyorsun. Örtüyorsun çünkü şöyle diyorsun;
“Yaratılış gayemin gereği, insanların gözünde değil Rabbimin nazarında özel olduğum için. Kulluğumun gereği. Örtü, yükseklerden bir emir ve yüksek bir eylemdir! Allahtan kuluna mahsus bir hediye, Mü’mine mahsus bir ahlaktır!, Tesettürlüyüm çünkü Hak böyle istiyor. Hakk istedi mi, şek yok şüphe yok koşul yok şart yok. O benim kimliğim…”
Durma o zaman yolunda devam yürü. Şaşma…
Ama hiç bir zaman tesettürün ne demek olduğunu, neden tesettürlü olduğunu unutma?
Yazımı bir anekdot ile noktalamak istiyorum:
„Kızlarının üzerlerini üşümesin diye örterlermiş, uyuyanın üzerine kar yağarmış yoksa? Hasta olursa, ateşler içinde yanarsa, gözlerini kapatmadan beklerlermiş Fatmanın anne ve babası. Örterlermiş üzerini, üşümesin diye Fatma' nın. Örtüler, hiç bu kadar ısıtmamıştı ve örtülere hiç bu kadar hayret içinde bırakmamıştı Fatmayı.
Dalında duran bir portakalı incelemeye başladı önce, örtüye bürünen portakala dikkatlice baktı. Kabuk tesettürü içinde gizli bir hazine barındıran portakalı yiyebilmek için onu koruyan ve kollayan YARATICIMIZI düşündü?
O sırada hamile bir bayan geçiyordu yoldan. Dikkatli bir şekilde yürüyordu, bebeğini koruyan tesettüre baktı. Tesettür paketinde gizli bir bilmeceydi bebek, Fatma buna da şaşırdı.
Sonra gözlerini vücuduna çevirdi. Kan ve et yığını olan vücuduna. Tesettürü içinde bilmediği bir alem vardı. Kalbini hiç görmemişti mesela, midesi nasıldı bilmiyordu. Bedeni tesettüre bürünmeseydi, aynaya her baktığında nasıl görürdü ki kendini?
Kar yağıyordu ve toprak kışlık tesettürünü giyiniyordu üzerine, toprak da aslında bir tesettürdü. Mesela rahmetli dedesini mezarında saklıyor ve koruyordu. Toprak öyle bir tesettürdü ki, dedesinden hatıra kalan çiçekleri kışları saklıyor ve her baharda çiçekleri gözlerinde güldürerek dedesini hatırlaması için sobeliyordu.
Akşam olmuştu gözlerini bu sefer geceye çeviriyordu Fatma. İnsanların uyumaları gereken zaman aralığında karanlık bir perde çekiliyordu, şehir tesettüre bürünüyordu. Evin ışıklarını yakıyordu annesi ve evlerinin tesettürü olan perdeleri çekiyordu birer birer. Neden perdeleri vardır ki evlerin? Bunu düşünmeye başladı Fatma. Bir kez daha şaşırdı, düşündüklerini dışarıya taşırmadan kendince tesettüre bürüyormuş Fatma? Düşünceler de tesettürlü olurmuş bunu anladı.
Özel ve güzel olan her şeyin bir ambalaj, paketi vardı? Geçen ay annesine aldığı hediyenin paketini düşündü. Neden paketleriz ki hediyeleri diye sordu kendine. Babasına gelen davetiyelerin özel zarfları da çok hoş olurdu. Paketler özel olduğumuzu hatırlatıyordu tıpkı doğmamış anne karnında ki bebek gibi dedi ve heyecanlandı Fatma. Hediyelerin tesettürüymüş paket diye mutlu oldu.
Babaannesinin elinde ki Kur' anın da bir paketi vardı ve itina ile açardı. Babaannesi eline Kur' anı her aldığında gözlerindeki yaşları anlayamazdı Fatma. Kur' anın tesettürü de kapağıymış, onu açınca gizli bir hazine ile baş başa kalırmış insan, tıpkı babaannesi gibi.
Ölüleri neden kefenlerler diye düşündü Fatma. Öldükten sonra bu ince düşünce çok masumane. Bir kundak içinde geldiğimiz dünyadan giderken, bir kefene bürünmek. Doğumun tesettürü kundak ve ölümün tesettürü de kefen. Anne ve babasına kundak içinde Fatmayı veren YARATICIMIZIN, yanına alırken de bir kefen içinde alması ne ince bir düşünceydi. Ölümün tesettürü de kefenmiş diye düşündü Fatma.
Günlüğünü aldı eline, tesettür için düşündüklerini yazmaya başladı. Bir ara gözleri televizyona kaydı. Ayşenin tesettüre bakış açısını izledi. Üzüldü Ayşe' ye. Bu kadar basit tanımlanamaz tesettür dedi. Kapadı defterini, üşümesin diye üzerini örten annesine sordu:
-Anne başını üşümesin diye mi örtüyorsun?
-Tabii ki hayır, iman ve inancım gereği örtüyorum ve örtünüyorum . Öncelikle ALLAH ve RESULÜ emrettiği ve istediği için örtünüyorum.
-Ayşe' ye de dua eder misin?
-Neden kızım?
-Tesettürün ne olduğunu öğrensin diye.
Annesi tebessüm etti ve çıktı odasından.Fatma da Ayşe' ye dua ederek gözlerinin tesettürü olan göz kapaklarını kapatarak ölümün kardeşi olan uykuya daldı. Sessizce mırıldandı;
"Verilen ömrün tesettürü de ölümdü"