Cengiz Aytımatov.................
Ben sizi evrensel düşünceye sahip bir yazar olarak tanıyorum. Dünyaya yukarıdan, uzaydan bakıyorsunuz sanki. Hiç astronot olmak istediniz mi?-sorusunu Gerçek anlamda değil tabi. Öyle düşünüyorum ki, astronot özel kategoriye ait bir insandır. Özel eğitime tabi tutulur, olağanüstü bir kaç yeteneğe sahiptir. Fakat insanlığın uzayı fethetmesini çağımızın en büyük olayı olduğunu göz önünde bulundurarak ben, en azından, insanın uzayda olmasına düşünce bazında katılmak istemekteyim- diye yanıtlayan Aytımatov Siz kadının üzerine düşen her şeyi yapabildiğine inanıyor musunuz, yarın yeniden bir peygamberin doğabilmesi için kadın her şeyi yapıyor mu?-sorusunu da kendine özgü şekilde yanıtlamıştı. Dünya kadın ve erkekle başlayarak çözüme kavuşmuştur. Kadınsız hayat, insan soyunun devam etmesi imkansızdır. Onların çeşitli sosyal, kültürel ve diğer alanlarda üstlendikleri misyona geldikde, bu konuda geniş yelpazede fikir belirtile bilir. Örneğin, ben okuyucuya kadının doğaya işaret olduğunu, ebediyeti temsil ettiğini yansıtıyorum. Bir yandan da kadın yaşamının trajik taraflarını dikkate almak gerek. Savaşlar, çatışmalar ve diğer kötülükler sonucunda kadın pek çok şeyden yoksun kalıyor.... yanıtından sonra Aytımatov aynı doğrultuda bir soruyu daha yanıtlamıştı.
Cevher Dudayevin hanımı Rusiya televizyonuna kara çarşafıyla çıkıyor ve kendi şiirlerini okuyor. Okuduğu şiirler sizin deniz kıyısında koşan köpeğinize okyanustan bakan küçük kahramanın okuduğu nağmelere benzemekteydi. Deniz kıyısında koşan köpek......Ama bana kana-kana içeceğim kadar su ver. Belki kadınlar da işte o suya gereksinim duymaktalar. Belki onlar o suya her şeyden daha çok ihtiyaç duymaktalar. Bakın bugün erkekte var, kadın da. Fakat hiç peygamber doğmamakta. Bunun suçu kadında mı, erkekte mi?
Tabi bunun suçu kadında değil. Kanımca erkek kendi konumunu kötüye kullanıyor. Bu anlamda erkek suçlu olabilir. Şu an farklı bir uygarlık mevcut. Farklı bir yaşam biçimi var. Eskiden öngörülerde bulunan, kendi kanatini belirten birileri peygamber olarak görülürdü. Fakat şimdi farklı bir ortamda yaşamaktayız. Bu koşullarda peygamberlik imkansız bir şey.
Bunlar Aytımatovu konuşarken en çok anımsadığım düşüncelerdir. Ben onu Gün var asra bedel, Toprak Ana, Elveda, Gülsarı, Cellat Kütüğü, Deniz Kıyısıyla Koşan Köpek adlı yapıtlarından tanımış, sonralari topluma mal olmuş bir aydın olduğunu da öğrenmiştim. Fakat onu daha yakından tanımak da varmış nasipte. Doğru, Aytımatov bir kaç defa Azerbaycanda bulunmuştu. Fakat ne yazık ki, bu seferleri sırasında kendisiyle görüşememiştim. Yazarın Azerbaycana son seferi 2008 Şubatında Bişkek"teki Türkçe konuşan ülkelerin politikasına destek içtimai vakfından ve Dünya Azerbaycanlıları Kongresinin Bakü temsilciliğinin teşebbüsü sayesinde gerçekleşmişdi. Bu seferi sırasında yazar pek çok törene ve toplantıya katılmıştı. Törenlerden biri Bakü"de Azerbaycanlıların ve diğer Türk topluluklarının işbirliği merkezinin açılışı töreniydi. İşte bu törende Aytımatovla tanışmak zevkine ulaştım ve yaşamım boyunca unutamayacağım izlenimlerle bu büyük insandan ayrıldım. Meğer ki, bunun da bir nedeni varmış. Demek onunla bir daha buluşmamak üzere ayrılmışız. Azerbaycan Yazarlar Birliği ve Azerbaycan"dakı Atatürk Merkezi edebiyat dalında Cengiz Aytımatovun Nobel ödülüne adaylığını önermişler. Edindiğim bilgilere göre hatta Türkiye"de de bazı kurumlar böyle bir öneride bulmuşlar. Bu önerinin gerçekleşeceğinden eminim. İlgili kurumların bunu yapmayacağı taktirde bile Aytımatovun Türk dünyasının gönlünde bir Nobel tahtı kurarak oturduğunu kendisini tanıyan herkes bilmekte. Bu şahsın Türkçe konuşan halkları seven, Türk dünyası için canını bile vermeğe hazır olan birisi olduğunu herkes bilir. İşte bu yüzden Aytımatov sadece Kırgızistan"da değil, tüm Türk dünyasında sevilen birisidir.
İki günden beri bu büyük insan hakkında yazmak isiyordum. Fakat nedense çok zor geldi bana, belki de buna hakkım yok diye düşnmüşüm. Aslında bazen onun sanatıyla yakından ilgilenen biri olarak hakkında çok şey bildiğimi düşünürdüm. Fakat ölümünden sonra kendisiyle ilgili dünya basınında yazılan anıları okuduğum zaman hiç bir şey bilmediğimi anladım. Meğer ki, Aytımatov"u bilmek için, kendisinin söylediği gibi gün var asr bedel değil, tam bir asra ihtiyaç varmış. Belki de daha fazlasına. Öğerendiğim ise onun çok büyük bir insan olduğu ve Türk dünyasının birliği ve varlığı adına her şeyden vaz geçebileceğidir.
Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytımatov hayatını kaybetti. Bu konuda bilgiyi Almanya"nın DPA haber ajansı, 79 yaşındaki yazarın tedavi gördüğü Nürenberg kliniğine dayanarak yaymışdı. Cengiz Aytımatov"un ölüm nedeni böbrek iltihabı ve böbrek yetmezliğiyle ilgiliydi. Acı haberi Kırgızistan cumhurbaşkanlığı basın hizmeti de onaylamış. Aytımatov"un tedavi gördüğü kliniğin doktorları onun sağlığını kritik olarak değerlendirmekteydiler. Aytımatov Almanya"ya 19 Mayısta böbrek iltihabı ve böbrek yetmezliği tanısıyla götürülmüştü. Hasta yoğun bakım unitesine yatırılmış ve yapay koma durumuna sokulmuştu önce internette bu haberi okuduğumda inanmadım. Ölümün hayatın bir gerçekliği oluğunu, hiç kimsenin bundan kaçamayacağını düşünmeden önce, olamaz dedim. Sonra diğer basın kurumlarında Dünyaca ünlü yazar, tanınmış aydın Cengiz Aytımatov ... okudukca gerçekten de Türk dünyasının bir dahisini daha kaybettiğini anlamaya başladım. Kendi-kendime dost kaybetmenin hiç zamanı olmasa bile, ne yapalım, başın sağ olsun Türk dünyası dedim.