Önce tesbit: Son beş asırdır dünyaya hakim olmaya başlayan "küresel tekel sömürü sermayesi" bugüne kadar elde ettiği gücünü kullanarak, ülkelerdeki siyasi güçleri çatıştırma ve bu yolla dünyayı "tek sermaye devleti"ne götürme hayalindedir. Bunu gerçekleştirmek için dünyanın her tarafındaki ülkelerde "iç çatışmalar" oluşturulmuştur; bir tarafta "iktidar" diğer tarafta "muhalefet" ve çatışmalar, sürekli çatışmalar, bitmeyen çatışmalar...
Bu arada uluslararası çatışmaları hatırlatmaya gerek var mı?
Türkiye'ye bakalım; ülkemizde de durum farklı değildir.
Bir tarafta "iktidar" olduklarını zannedenler...
Diğer tarafta sözde "muhalefet" yapanlar...
Her iki taraf da ne yapıyor?
Sadece birbirlerine sataşıyorlar, çamur atıyorlar, itişiyorlar, çatışıyorlar ve daha bilmem ne arsızlıklar yapıyorlar; böyle yaparak vatandaşları sorunlarıyla baş başa bırakırken, küresel tekel sömürü sermayesinin ekmeğine yani sömürüsüne yağ sürüyorlar.
...
Tesbite devam: Bizi yani vatandaşı ilgilendiren ana sorunlarımız için "çare ve çözüm" yok! Plan ve proje çağında devlet ve yerel yönetimlerle ilgili "plan ve proje" yok! Bütün dünyada ve ülkemizde çöken sistem/ler için herhangi bir alternatif "sistem ve düzen" yok! Zulme dönüşen yargı düzeni için "etkin, saygın ve adil bir yargı" mekanizma önerisi yok! Tarım ve hayvancılığından ekonomi ve sanayideki her türlü üretim alanına kadar "topyekün çöken ekonomiye çare ve çözüm" yok! Ülke borçlarımızın bırakınız ana parası, "fahiş faizler"den oluşan her an, her gün, her ay, her yıl ödenen milyarlarca dolardan kurtulmak için "herhangi bir niyet ve çaba" bile yok! Varlığıyla övündüğümüz genç nüfusumuza yeterince "aş, iş, eş/ev ve eğitim" yok! Sekiz yıldır iktidarda olanların anayasa çoğunluğu var ama ne "iktidardakilerin" ne de "muhalefettekilerin" hâlâ otuz yıllık darbe anayasasına "alternatif bir anayasa teklifleri veya hazırlıkları" bile yok!!!
Sözümüz iki tarafa; "iktidar cephesinde" de yok, "muhalefet taifesinde" de yok!
Allah aşkına söylesenize; AKP, CHP, MHP, BDP ve diğerleri ne diyor?!.
Var olan "dertlerimize deva", her türlü "sorunlarımıza çare" var mı?..
Yok, yok; bu iki "yok"tan nasıl bir "varlık" ve "hayır" olacaksa...
Söylesenize; "çatışmak"tan başka ne yapıyorlar, ne?..
Sorunlarımıza bir çare ve çözümleri var mı?..
...
Çare: "Adil Düzen"de pek çok sorun "yerinden yönetim" ile çözülecek. Yeryüzü yüze yakın "bağımsız ulusal devletler" şeklinde oluşacak ve devletler dış güvenliği sağlayacak.
Her "devlet" yüze yakın bağımsız "il"e bölünecek, iller "sosyal grup" anlayışına dayanacak ve görevleri "iç güvenliği sağlamak" olacak.
Her il yüze yakın "bucak" şeklinde ayrılacak, bucaklar "ocak yapılanması" anlayışına dayanacak, bucağın sosyal yapıdaki yeri "birlikte çalışma prensipleri" üzerine olacak ve "hukuki yapı" burada kurulacak.
Her bucak yüze yakın "ocak/apartman" yönetimi şeklinde ayrılacak, bucağın sosyal yapıdaki yeri "birlikte yaşama prensipleri" üzerine olacak, birlikte istedikleri yaşama fonksiyonunu icra edecek, ocakların yapısı akrabalığa veya sözleşmeye dayanacak.
Bütün bunları "Adil Düzen" ve "Adil Ekonomik Düzen" gerçekleştirecek.
Küresel sömürü sermayesinin çatışmacı sömürüsü böyle bitirilecek.
"Çatışmacı zihniyet"ten "çare ve çözüm anlayışı"na geçilecek.