Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan JİTEM'ci Emekli Albay Arif Doğan'a ait depoda 280 el bombası yakalandığı haberi doğrulandı.
Böylelikle, Ümraniye cephaneliği Beykoz-Çavuşbaşı'ndaki askeri mühimmat deposunun yanında 'küçük' kalmış oldu!
Tam bu noktada, çok ilginç bir ayrıntı var
Veli Küçük'ün sağ kolu Albay 'Karakutu'nun deposundaki silahlardan biri 1993'te öldürülen Binbaşı Cem Ersever'in üzerine kayıtlı çıktı
Ersever, Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis'in uçak kazasında şehit olmasından bir ay kadar sonra 17 Mart 1993'te askerlikten istifa etmişti.
Ersever'in istifa mektubundaki şu satırlar çok ilginçti:
-Güneydoğu'da devlet güçleri içerisinde oluşturulan bir çete, cereyan eden hadiselerin gerçek boyutlarının Türk milleti tarafından görülebilmesini engellemektedir
Ersever, 4 Kasım 1993'te öldürülmüştü!
* * *Eşref Bitlis'in ölümü ile ilgili ciddi kuşkular Ergenekon iddianamesinde de dile getirildi
Hadisenin uçaktaki buzlanma nedeniyle meydana gelen bir kaza değil, suikast olduğuna ilişkin iddialar her geçen gün biraz daha doğrulanıyor.
İddianamede sadece Bitlis'in değil, Ersever'in de Ergenekon örgütü tarafından öldürüldüğüne dair savlar yer alıyor:
Her iki ismin de Ergenekon'un kirli işlerini bilmeleri ve PKK'ya silah satışından haberdar olmalarından dolayı hedef tahtasına konduklarına değiniliyor.
Albay Arif Doğan, Binbaşı Cem Ersever'in arkadaşıydı
Ancak bu ikilinin belli bir noktadan sonra ters düşmüş olduklarını tahmin etmek zor değil:
JİTEM'ci Binbaşı Ersever'in örgütün kontrolünden çıkmış olduğu için yok edildiği anlaşılıyor; Veli Küçük'ün kankası' ve JİTEM'in Karakutusu Albay Doğan'ın ise Ergenekon hizmetini sürdürmüş olduğu ortada
Arif Doğan, ifadesinde Ümraniye'de ele geçirilen bombaların Cem Ersever'e ait olduğunu ileri sürmüştü.
* * *Devlet yetkilileri ve statükocu siyasetçiler, uzun yıllar boyunca/Susurluk Skandalı'na kadar Kontrgerillaya yok muamelesi çekmişlerdi.
Karanlık mı karanlık '28 Şubat' döneminde ise JİTEM'i inkar etme modası yaygındı:
Erol Özkasnak, JİTEM'den bahsedeni vatan haini ilan ediyor; dönemin önde gelen paşalarından Teoman Koman da
JİTEM, Fak-Fuk-Fon gibi bir kuruluştur! diyerek yok sayma politikasının gereğini yerine getiriyordu.
Bu noktada, sizleri biraz daha öncesine götüreceğim
Ergenekon destekçisi Cumhuriyet gazetesi, 9 Ağustos'ta (2008) Ergenekon dava dosyasında yer alan bir gizli yazıdan söz ediyordu:
Haberde Teoman Koman'ın MİT Müsteşarı olduğu dönemde, 19 Aralık 1989 tarihinde Başbakanlığa gönderdiği gizli bir yazıda Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok gibi isimlere 'yurtdışından getirtilecek tarikat mensupları tarafından' suikast düzenleneceği bilgisinin yer aldığından bahsediliyordu.
Başbakanlık'a bu yazı gönderildiği tarihte Turgut Özal Çankaya'ya çıkalı bir buçuk ay olmuştu: Teoman Koman'ın müsteşarlık görevi esnasında Özal'la ciddi bir biçimde ters düşmüş bir isim olduğunu hatırlatmalıyım
O gizli belgede anılan sarsıcı suikastların fazla bir zaman geçmeden (1990 yılı içinde) gerçekleştirilmiş olduğunu ve hedef şaşırtılarak cinayetlerin dindar kesimin üzerine yıkılmak istendiğini hatırlatmama ise gerek yok!
Bu örnek vesilesiyle, suikastları/büyük provokasyonları düzenleyenlerin kimliği bağlamında dezenformasyon yapılmış olduğunu algılamak hiç de zor değil
O tarihten üç yıl sonra bu defa 'Uğur Mumcu Suikastı' ile kamuoyu Katil İslamcı çıktı yalanı ile defalarca narkozlanmış; böylelikle sarsıcı cinayetlerin perde arkası karartılmıştı.
* * *Final: Bütün bu provokasyonların ardında Gizli Devlet yapılanmasının operasyonel gücü olan Ergenekon örgütünün bulunduğu gerçeği çarpıcı bağlantılarıyla artık gün ışığına çıkıyor.