Sultanım. Güzel sultanım… Canda cânım…
Fahr-i Kâinatın bağrından biten evrenin en güzel gülü olan sultanım.
Hasretin maverası, aşkın durmadan tüten ocağı!
Hasretindeyim…
Kupkuru çöl oluşum bundan… Rahmete dilenciliğim bundan…
Aşka esir oluşum bundan… Yokluğa talebim bundan… Farklı söz ve söylemlerle hep seni dile getirişim bundan.
Senden uzak kalışımdandır çilem… Sana olan tutkumdandır gönül mersiyelerim…
Aşkımı anlamayanlar varsa ne çıkar!
Gönlümün kanlı yaşı sensin. Diri tuttuğum aşkın közü sensin.
Ehl-i Beytin muhteşem temsilcisi, aşkın şehidi sultanım.
Yine gönlümü yayık gibi sallamaktasın… Hicranın sardı tüm benliğimi…
Gönlüm çığlık çığlığa adını seslenmekte…
Ya Hüseyn!
Can Hüseyn!
…
Sultanım. Güzel sultanım.
“Gönüllerin enfüsünde, en derin ufkunda Efendimize açılan pencere” sin…
“Gönül dertlerinin benzersiz hekimi” olan güzel Efendim…
Gönlüm gönlüne bağlı… Ruhum ruhuna…
Aşkından bir kıymıktır dileğim… Bir zerre… İzinde olmaktır emelim… Güzeller güzeli Fahr-i Kâinat Efendimiz’den bir kokusun ruhlara dirilik iksiri sunan.
Kerem et!
Bizi de bu gönül sırrından nasiplendir.
…
Bu günlerde İslam dünyası ve hatta tüm dünya senin sırrına muhtaç… Belagerdan sırrının hürmetine sığınıyor ve onlar için de Hakka niyaz ediyoruz.
Nur-u Muhammedi’nin sevda okyanusuna bizi de götür. Eteğinden ayırma. Sırrı Muhammedi’ye girme yolunu bize de işaret et. O yolu bize göster. Yüreklerimize bunun ışıklarını sun.
Sultanım. Güzel sultanım.
Ya Hüseyn!
Can Hüseyn!
…
Bilirim sen gibi sevmedikçe sevmiş olmayız.
Seni sevmedikçe o kapıdan nasip de yoktur.
Seni sevebilme mecalini diliyorum. O mecal ve dinginlikle Evrenlerin İftiharının aşk eşiğini çalabilirim ancak!
Ya Hüseyn!
Can Hüseyn!
…
Güzel sultanım!
Gönlüm şifasını sana verilen sırda arar. Nefsin tüm isyanlarını ve melanetlerini senin sevgi ve cesaret potanda eritebilirim ancak.
Mürşidim Nurbaki “Manadan gelen himmetin ilk işareti gözyaşıdır” buyuruyor.
Gözüm de senin için yaşlı, gönlüm de senin için hicranda!...
Yine bilirim ‘Senin için akan gözyaşı gönlün zemzemidir.” O zemzemde yıkanmadıkça mânâ doğumu olmaz.
O zemzemde paklanmadıkça ruhum neşe bulmaz, gönlüm ölü kalır. Çoraklıklar içinde azaptadır. Aşkınla dirilmez o zemzemde yıkanmadıkça.
Gönlümüzü ilahi aşka iliştir. Raksa getir. Nefs hastalıklarından kurtulmak için o şifa hazinesinden deva sun.
Sultanım! Güzel sultanım.
Ya Hüseyn!
Can Hüseyn!
…
Sultanım. Güzel sultanım.
Efendimizin sahip çıkamadığımız gülüsün.
Şehid-i Kerbelasın!
Al kanlara boyanansın.
Yâre fedasın!
Belagerdansın!
Efendimize ulaşmak isteyen gönüllerin mutlak sırrısın.
Seni zerre zere, nokta nokta hissetmeden gönlümüze nasıl aşkın odu düşer?
Yürekte semamız nasıl gerçekleşir?
Sultanım.
Çıkmazlara düşmüş ruhumun şifası olan güzel sultanım.
Efendimize giden mânâ sırrının potasında nur ol bize.
Işık ol bize.
Aydınlat bizi.
Sultanım. Güzel sultanım.
Ya Hüseyn!
Can Hüseyin!
Candasın Ey Hüseyn!