Aynı şeyi tekrar tekrar yapmak sadece can sıkıntısı değildir, kontrol etmek yerine yaptığın şey tarafından kontrol edilmektir. /Herakleitos
"Can sıkıntısı insanda en büyük belalardan, en doğrudan hissedilen cezalardan biridir. Hayattaki tek amaçları keselerini doldurmaktan ibaret olup kafalarının içini ölümüne boş bırakan bir sürü sefil yaratıkta görürüz bunu. Can sıkıntısı tüm kötülüklerin anası olduğuna ve sürekli ilerlediğine göre, şüphe yoktur ki dünya geriye gitmektedir ve kötülük yayılmaktadır. Bu dünyanın en başlarına kadar izlenebilir…” (Arthur Schopenhauer)
Bilimsel çalışmalar, insanların can sıkıntısından ölebileceğini ortaya çıkarmış… Sıkıcı bir hayatları olan insanların erken ölme ihtimallerinin diğerlerine göre iki kat fazla olduğu belirlenmiş… Yaşamlarında yoğun can sıkıntısı bulunan insanların kalp krizi veya felçten ölme riskinin, hayatı üretken ve renkli bir şekilde sürdürenlere göre çok daha yüksek olduğu söyleniyor…Öte yandan günümüz verilerine dayanarak can sıkıntısı çekenlerin içki, sigara, uyuşturucu ve kumar gibi sağlığı olumsuz etkileyen alışkanlıklara yönelme olasılıklarının daha fazla olduğunu, bunun da ömürlerini kısaltabildiğini rahatlıkla söyleyebiliriz…
İnsan canı sıkıldığında sadece kendi sağlığını tehlikeye atmakla kalmaz; aklını kullanmayıp bu halin devamına müsaade ettiği düzeyde birçok kötülüğün kapısını da aralamış olur. Gerek kendisinin gerekse sorumluluğu altında bulunanların can sıkıntısına müsaade ettiği ölçüde bireysel ve toplumsal hayat daha güvensiz bir hal alır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi canı sıkılan insan içki ve sigaraya yönelir, uyuşturucu ve olmadık çılgınlıkları denemek ister. Kumar ve şans oyunları girdabına girer. En yakınlarına, canlılara ve çevreye zarar vermek ister; görev için gerekli dikkati koruyamadığından umulmadık felaketlere yol açar. Kendi ailesi dahil yakınları ve dostları için sorumluluktan uzaklaşır, isteklerini duymaz ve hatta alay yoluyla zarar verir. İnsan can sıkıntısına paçayı kaptırdığında bedenen ölmenin yanında insanlık değerlerinden uzaklaştığı oranda manen de ölür!
Modern insan tüketimci ana iş gücüdür; doğadan uzaklaştırılmıştır ve toplumsal hayat şartlarında yabancılaşmıştır. Bu yabancılaşma, gitgide koyulaşan bir tarzda hayatı kuşatmıştır; ancak küresel sistem modern insanın bu kuşatmayı hissetmemesi, aksine bu sistemin etkin bir parçası gibi veya sanki ev sahibi gibi hissetmesi için de yatırımlar yapmaya devam ediyor. Bu yatırımlar insanı düşündükleri için değil, sistemlerinin devamı için zorunlulukla geliştirdikleri psikolojik ve sosyolojik bilimsel(!) verilere dayandırılarak sürdürülmekdurumundadır.
Çağın insanı sermayeciliğin (kapitalim), sömürünün ve yıkımın doğal bir üyesi gibidir. Tüketim toplumunda hayatın tüm köşe bucağı belirli bir insan formu ortaya çıkarmak üzerekurgulanmıştır; öyle ki tatil zamanları, serbest ve boş zamanlar, iş hayatının iniş-çıkışları, evlilik ve gayrimeşru birlikteliklerin şekli-şemaili dahil bu kurgunun bir parçası olmuştur. Tüketim toplumu için en önemli şey rekabete dayalı kârdır; kârın devamlı artması ve süreklilik arz etmesi bu toplum için hayati derecede önemlidir. Devamlılık bakımından en önemli olay standartlaşmadır; standartlaşma işlerin kontrolü için ana gerekliliktir ve son derece kıymetlidir. Kurgucuların menfaatleri gereği, hayat rutinlerle ve rutin dışı görünümlü kalıplarla yaşanmalıdır. Sıradanlık, çeşitlilik göstermeyen, alışılagelmiş düzen içinde yapılan, yapılması alışkanlık hâline gelmiş işler rutin kapsamındadır. Rutin, insanın tabiatı gereği can sıkıntısıdenilen bir edinimi ortaya çıkarır. Rutin insanın doğallıktan sıyrılmasını emreder. İnsan doğal ortamından ve fıtratı gereği olan eğilimlerinden uzaklaştırıldıkça, aklını kullanmadığı takdirde can sıkıntısı denilen iklimin içine girmekten kurtulamaz.
Her zaman hatırlattığımız gibi, insanın bir anlam ve ödev varlığı olma durumunun unutulması ile can sıkıntısının ortaya çıkışı aynı zamana denk gelir. Yazımızın konusu olan “can sıkıntısı”nın şiddet ve yıkıcılığın en büyük kaynağı olması muhtemeldir. Çünkü insan üretme, mamur etme, inşa etme ve faydalı olma, düzeni sağlama üzerine kurulu bir fıtrata sahiptir; bu, insan için ana ödevdir! Bu çerçevede değerlendirince “iyilik”, insan için doğal bir yöneliştir. İyilik ortamının yani faydalı, üretken ve düzeni sağlama durumunun ortadan kalkması ödevin unutulması ve anlamın kaybedilmesinin sonucudur.
Can sıkıntısı, bilinç hali dışında daima devam edecek bir süreçtir. Tüketim kültürü ve onun dinamosu seviyesine yükselen teknolojinin başta gelen görevi bilincin korunmasına yönelik dikkati dağıtmaktır! (BKZ. https://medium.com/@erhanbag/ydd-yeni-dikkat-d%C3%BCnyas%C4%B1-468271ddb175) Can sıkıntısı denilen olguyu, insan kalmak amaçlı üretici gücümüzün felce uğraması olarak algılasak yeridir. Kişi, yüksek değerlerini kaybetmeye başlaması ile yavaş yavaş insanlığını kaybeder, manen ölmeye başlar; onu insan yapan aklını kullanmak ve işleri eli ile beceriyor olmaktır. Aklını kullanarak ödevin gereklerini nasıl daha iyi yerine getirebilirim diye düşünecek, eli ile de düşündüklerini hayata geçirecektir. Bu çizgiden uzaklaştıkça insan seviyesi beşer seviyesine doğru inmeye başlayacak, mânen ölüm kaçınılmaz son olacaktır.
Can sıkıntısına en çok ne sebep olur? Bazı araştırmacılar bu soruya; “monotonluk, amaç eksikliği, kısıtlama ve beceriler ile zorluklar arasında uyumsuzluk” olarak cevap veriyorlar ki bendeniz de aynı bakış açısına sahip olanlardanım. İnsanların her biri için bir amaç gereklidir; hayat yüksek amaçlar için yaşandığı zaman kıymetlidir. İnsanların becerilerini icra etmeleri esnasında kısıtlanmaya değil, bilakis destek görmeye, yollarının açılmasına ihtiyaçları vardır. Onlar, işlerini monotonluk ile değil de zevkli bir şekilde ve renklendirerek yapabilmelidirler…
Merakın git gide azalması ile okuma aşkı da körelmeye başladı. Artık insanlar sadece izliyorlar. İzlenen şey doğal merak duygusunun tatmini için yeterli değildir. İzlemek kaçınılmaz olarak sıkılmayı getiriyor. Çünkü insan olayın içine girmek ister; elinin yeteneğini ve aklının varlığını görmek ve göstermek ister… Okumanın yanında yapılabilecek başka şeyler de var: Yürüyüş ve spor yapmak, el becerileri ve sanatsal faaliyetler, kurslar ve sosyal faaliyetlere katılmak bunlardan en çok tercih edilebilecek olanlardır.
"Can sıkıntısının panzehiri meraktır. Açık, sürekli harekette olan bir zihindir. Bilginin yolunu izleyen asla sıkılmaz. Can sıkıntısı, yüzeysellik ve dışsallıkla yetinerek yaşayan kişinin yanında taşıdığı bavuldur." (Susanna Tamaro)
“Eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır: Nedensiz yere mutlu olmak, herzaman meşgul olabilecek bir şey bulmak ve elde etmek istediği şeyi var gücüyle dayatmak."(Mevlâna)
….
Bu yazıyı beğenip faydalı bulduysanız sosyal medya hesaplarınızda paylaşarak daha çok kişiye ulaşmasına destek olabilirsiniz… İlginize teşekkür ederim.