Cami kelimesinin lügat manası "birleştiren, toplayan, bir araya getiren"dir.
Hz. Peygamber (s.a.) Medine'ye hicret edince ilk iş olarak mescidi (camiyi) yapmış, orası Müslümanların ortak evi (bir manada Allah-ın bütün inanan kullarına tahsis ettiği- evi) olmuştur. Mazereti olmayanların her çağrılışta ve her namazda camiye gitmeleri, namazı cemaatle kılmaları önemli sünnettir; namazdan önce veya sonra uygun zamanda ve şekillerde cemaatin (İslam topluluğunun, ümmetin) özel ve genel işlerini, meselelerini aralarında görüşüp tartışmaları, kararlar almaları önemli sünnetler arasında yer almıştır.
Ümmetten ayrılmak, ümmet aleyhine planlar kurmak, tuzaklar hazırlamak gibi kötü maksatlarla yapılan bir mescidi Peygamberimiz (s.a.) yıktırmıştır.
İlk İslam siyasi muhalifleri olan Haricîlere Halife Hz. Ali şöyle demiştir: "Mescidimize gelip bizimle namaz kılmak isterseniz buyurun, kapılarımız size açıktır, ortak düşmana karşı bizimle olursanız kazancımız da ortak olur. Biz camide ve savaşta sizinle olmayacağız derseniz siz bilirisiniz, ama silaha başvurursanız biz de silahla mukabele ederiz."
Türkiye'de kimse beş vakit namazda da Cuma ve bayram namazlarında da zorla camiye götürülmüyor. Mevcut kanuna göre camilerin, ibadet yerlerinin yapımı ve yönetimi Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiş bulunuyor. Buna göre farklı gurupların ayrı ve ayrılıkçı camiler yapıp oralarda namaz kılmaları kanuna aykırı oluyor. Yapım ve yönetimi Diyanet'e ait de olsa mevcut camilerimiz bütün Müslüman guruplara açık olduğu için iman ehlini bir araya getiren tek mekan camilerimiz oluyor. İnançta ve uygulamada –kişiyi İslam'ın dışına çıkarmayan farklılıklar olsa bile- Müslüman olanlar ümmeti teşkil ederler; ümmetin fiziki vücudu ancak camilerde gerçekleşir. Bahane ne olursa olsun camiyi, farklılıklara göre bölmek İslam'a hizmet değil, tefrikaya davettir.
Öte yandan camilerin yönetimi kendisine verilmiş bulunan Diyanet'in de bazı hassasiyetlere ve ilkelere titizlikle riayet etmesi gerekir. Bunlardan ikisine bu yazıda kısaca –gerekirse başka yazılarda uzunca- temas etmek istiyorum: Siyaset-din-cami ilişkisi. 2. Cami hizipçilik ilişkisi.
1.İslam hayatın bitin alanlarına ait hükümler, irşadlar, rehberlikler ihtiva ettiği için siyaseti dinin dışına çıkarmak mümkün değildir; ancak dinin ilgilendiği siyaset "bir gurubun emeline, politikasına, menfaatine dini alet eden" siyaset değildir; bu siyaset "dini hayatın içinde korumaya ve yaymaya yönelik" siyasettir. "Halkı din yönünden aydınlatmak" da bu amacın bir parçası olacaktır.
2. Hizip, "siyasi, ictimai, ideolojik, dini... her türlü teşkilatlı gurubu ifade eder. Bu manada parti, mezheb, tarikat, bazı sivil toplum kuruluşları... birer hiziptir. Bunlara mensup olanlar arasında pek çok Müslüman vardır ve bunların da çoğu camilere gelirler. Camilerde vaazlar, hutbeler, konuşmalar, faaliyetler bütün Müslümanların ortak inanç, ihtiyaç ve değerlerine yönelik olmalıdır; bir hizbin lehinde veya aleyhinde konuşmalar, faaliyetler tefrika fitnesini uyandırır ve cemaati böler. Bırakalım hizipler kendi özel mekanlarında kendi konuşmalarını yapsınlar, ama camiler bütün Müslümanların, ümmetin olsun ve böyle kalsın.